İkram Kali

Sefil Toplum Örgütleri

İkram Kali

Önce teşekkür.
6-9 Ekim tarihlerinde yaşanan üzücü ve derin izler bırakan olaylarda yurt genelinde 40’ın üstünde vatandaşımızı kaybettik. Analar ağladı, ocaklar söndü. Olaylarda maddi zarar görenlere devlet tarafından yalnızca Van’da 10 milyon lira ödeme yapıldı. Ama giden insanlarımız geri gelmedi, gelmeyecekde. Herkes bunun farkında.
Ödemelerden bir gün sonra 1 Kasım Cumartesi günü HDP, DBP, DTK öncülüğünde Kobani’ye destek amacıyla kentimizde yapılan yürüyüş öncesi herkesin tedirgindi. İnsanlar bu endişeyle evlerinden dışarı çıkamadı, esnafların çoğu iş yerlerini açmadı.
Kentte yaşayanların esnafın, tüccarın beklentisi hak ararken, gösteri, protesto yaparken, canlar ve camlar kırılmasın, yasal, demokratik, medeni ölçüler içinde herkes istediğini haykırmasıydı. Bu gerçekleşti. Hafta sonu yapılan yürüyüş olgunluk, disiplin içinde olaysız tamamlandı. Yürüyüş sonrası taşkınlık yapmak isteyen bazı gençlere parti yöneticilerinin ve sorumlu insanların anında engel olması, güvenlik birim amirlerinin de polis ekiplerine sakin olmaları yönünde uyarılarda bulunmaları ve bir polis amirinin Cumhuriyet Caddesi’nde çocuklara çikolata alarak çocukların başını sevgi ve şefkatle okşaması ortak akıl ve huzurun fotoğrafıydı.
Sağduyuyu, huzuru kentimizde hakim kılan bütün sorumlulara, yürüyüşte demokrasiye, Van’a yakışan tablo sergileyen katılımcılara teşekkür ediyorum.
Çözüm süreci, barış, huzur, kardeşlik kazandı. Sağduyu çağrısı yapamayan, inisiyatif alamayan tembel Sivil Toplum Kuruluşları bir kez daha kaybetti.
                                                                                ***
1999 yılında Van’a atanan dönemin Valisi Durmuş Koç ilimizde tüzükleri doğrultusunda kent ve toplum yararına faaliyet göstermek üzere kurulan, zira toplumun kentin ihtiyaç duyduğu dönemlerde tabela ve sıradan toplantılarla ortalarda görünmeyen, varlıkları kamuoyunda sorgulanan, Sivil Toplum Kuruluşları’nı ağır bir şekilde eleştirerek “Tabela Kuruluşları “ ve “Sefil Toplum Örgütleri” olarak tanımlamıştı. STK’lar Vali Koç’tan gelen eleştiriye öz eleştiride bulunarak “ Vali Bey az söylemiş” yaklaşımıyla hak vermişlerdi.
Geçen zaman içinde STK’larda değişen hiçbir şey yok.
1 Kasım’da yapılacak yürüyüş öncesi Diyarbakır’da bir araya gelen STK’lar sağduyu çağrısı yaparken bizim STK’lar bir birinin gözüne bakarak, birbirinden davetiye bekleyerek kış uykusuna yattılar. STK’lar sağduyu çağrısı yapmakta dahi aciz kaldılar. Gündemi, olayları hep geriden takip ediyorlar, olayların, gelişmelerin hep gerisinde kalıyorlar. Belki de işlerine öyle geliyor.
Kentimiz sıkıntılı, zorlu, kenti ve toplumu derinden sarsan bir dönemden geçiyoruz.
Toplumsal barışa, dayanışmaya, itidale, empatiye, kardeşliğe, aklıselim içinde davranmaya en çok ihtiyaç duyulduğu bir zamandayız.
Kör ideolojik taassubun, karanlık planların insanlığı ayaklar altına alabildiği, canları ve camları kırıp döktüğü, ön yargılar nefret frenlenemediğinde ırkçılığa dönüşebildiği, toplumsal cinnetin kine nefrete büründüğü bir süreşten geçiyoruz.
Esnaf, tüccar, vatandaş tedirgin STK’lardan yükselecek güçlü, samimi, herkesin yüreğine su serpecek bir sese, ortak akla ihtiyacı var ama bunu sağlamakla yükümlü olan, varlık sebebi bu olan STK’lar görünürlerde yok. Buhar olmuşlar.
Bayram olur STK’lar yok.
Cam kırılır STK’lar yok, insanlar ölür STK’lar yok.
Toplumda haksızlıklar, dayatmalar, baskılar, spekülasyonlar olur STK’lar yok.
Sosyal medyada ağır eleştiriler paylaşılır STK’lar yok.
Olmuyor.
Adrese teslim mesajlar yazılı kağıtları okumak, ruhsuz inandırıcı olmaktan uzak basın açıklamalarını basına servis etmek iş değil. Van’ı Vanlıyı sahipsiz bırakmaya, kenarda durmaya hakkınız yoktur. Toplumda yaşananlara seyirci kalma lüksünüz olamaz.
Varlığınızı, orada bulunmanızın sorumluluğunu yerine getireceksiniz.
Cesur olacaksınız, yürekli olacaksınız, kararlı olacaksınız, net olacaksınız. Doğru bildiklerinizi söylemekten
çekinmeyeceksiniz. Güven verecek umut yaratacaksınız ki saygınlık göresiniz.. Nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilmeyeceksiniz. Kenarda durup ortada yemeyeceksiniz.
Elinizi değil, gövdenizi taşın altına koyacaksınız. O zaman büyürsünüz, inandırıcı olursunuz.
Yapamıyorum, iki arda bir derede kalıyorum diyorsanız, hakkı teslim etmekten, sorumluluğunuzu yerine getirmekten korkuyorsanız o zaman bu yük bana ağır geliyor diyerek istifa edeceksiniz.
Sefil Toplum Kuruluşu olmaktansa onurluca istifa etmek büyük erdemdir.
                                                                     

ŞARON GELSEYDİ!

 Irak’tan İstanbul’a gelerek CNN Türk Muhabiri Rengin Aslan’a konuşan Türkmenlerden biri ABD’ye, Irak’ın Ağustos ayında istifa eden başbakanı Nuri el Maliki’ye öfkeli olduğunu belirterek “Bize IŞİD’in yerine Şaron geleydi, Yahudi geleydi, diyeydi ben Maliki’nin askerini buradan çıkaracağım, biz ona da teşekkür ederdik” diyor.

Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mehmet Tütüncü de, Musul’un merkezinin neredeyse tamamının Sünni Türkmenlerden oluştuğunu belirterek “ Önceden Türkmenler arasında Sünni ve Şii ayrımı olmasa da Maliki yönetimi ayrılıkları körükledi. Özellikle Şii güvenlik güçleri Sünni bölgelerinde maalesef çok zulmetti. Bu da insanları patlama noktasına getirdi. Bir yerde IŞİD’e sempatiyle bakabiliyorlar. Ama bunun devam etmesi zor. IŞİD’in Musul’u Şiilerden daha beter bir yere getireceği kesindir” diye ekliyor.

Kafa kesen, insanlara zulmeden zalim IŞİD terör örgütünü gerçekte neyin büyüttüğünü, beslediğini anlayabildiniz mi? Zulmeden Maliki gitti IŞİD zulmü geldi. Irak’ta insanlar geleceklerinden umutsuz.

Yazarın Diğer Yazıları