İkram Kali

Seferberlik zamanı

İkram Kali

Yazıyoruz, konuşuyoruz, istiyoruz.

 

Yetmiyor eleştiriyoruz, sitem ediyoruz.

 

Dedikoduya varan, aslı astarı olmayan söylemleri ciddiye alıyoruz.

 

Dikkat etmediğimizde fitne fesat kokan, amacını aşan kötü niyetli fısıltı gazetelerinin aracı oluyoruz. 

 

Sorun şu;

 

Batı illerindeki şehirlere özeniyoruz. Orada olanlar burada da olsun diyoruz. Kentimiz, mahallemiz, caddemiz, sokağımız temiz, bakımlı güzel olsun diyoruz.  Elbette diğer illerde olanlar burada da olmalı hem de daha iyileri olmalı. Elbette güzel insanlarımız her şeyi hak ediyor. Ama istemek yetmiyor.

 

Komplekse kapılıyoruz.

 

Her lafın başında kendimize ve çevremize Batı ülkelerinin toplum düzenini ve güzelliklerini örnek gösteriyoruz. Gezdiğimiz, gördüğümüz veya televizyon ekranlarından izlediğimiz ya da gazete, dergi, kitaplarda okuduğumuz ve başkasından dinlediğimiz ülkelere, şehirlere imreniyoruz. Şehirlerde, toplumda sağlanan düzenin insandan kaynaklandığını düşünmüyoruz. Bizdeki sorumsuzluğa, kenti talan etmeye, kirletmeye Batı ülkelerinin hiçbirinde izin verilmeyeceğini düşünmüyoruz. Kendimizi eleştirmiyor sorgulamıyoruz.  Sürekli istiyoruz.

 

Batı ülkelerinde yasalar, kurallar işler. Yasalar herkes için her yerde geçerlidir. Seçilmiş atanmışlar dahil herkes kanunlara, kurallara uyar. Uymayanlar cezalandırılarak sonucuna katlanır. Kimsenin kendi kanununu koymasına, imtiyaz sağlamasına toplum düzenini sarsmasına göz yumulmaz. Batı ülkelerinde toplumda düzeni sağlayan kanunlar, kamu denetimi, disiplini ve insanların ahlak ve birlikte yaşama anlayışıdır. 

 

Bizim ülkemizde bunun için yeni kanunlara ihtiyaç yoktur.

 

Ülkemizde mevcut kanun ve kuralları cesaretle uygulayan, denetim mekanizmasını işleten idarecilere, kamu görevlilerine ve kanunlara saygılı, toplum ve ahlak kurallarını özümsemiş medeni insanlara ihtiyaç vardır.

 

Gelelim şehrimize.

 

Herkes şu olsun bu yapılsın diyor.

 

Ama yaşadığımız, ekmeğini yiyip suyunu içtiğimiz şehrimize, topluma karşı, bizimde yapmamız gerekenler var demiyoruz.  Hakkımız olduğu kadar sorumluluklarımızın olduğunu unutuyoruz.

 

Kurum ve kuruluşlar, belediyeler hizmet etsin, şehri güzelleştirsin, toplum mutlu olsun diyerek yeni hizmetler getirmek için çaba göstersin, kaynakları harcasın ama biz sahip çıkmak, korumak yerine kırıp dökelim kirletelim diyoruz. Böyle sorumsuz yaşam şekli yoktur.

 

Düzenden disiplinden dem vurup sonrada ihlal etmediğimiz kural kalmıyor. Van Gölü kirletilmesin diyoruz piknik yaptığımız,  sahilinde dinlendiğimiz yerleri çöplüğe dönüştürerek terk ediyoruz. Sokaklara tükürüyor, çöp atıyor kirletiyoruz. Sonra şikayet ediyoruz.      

 

Trafik karmaşası son bulsun diyoruz yola çıktığımızda trafik canavarına dönüşüyoruz, önümüzdeki aracın kaza yapması için vicdansızca adete uğraş veriyoruz.   

 

Dinlendiğimiz parkın donatılarını kırıp döküyoruz. Yeniye karşı öfke duyuyoruz.

 

Tuvalete giriyor su dökmeden çıkıyoruz. Tuvaletlerin medeniyetin aynası olduğunu unutuyoruz.  

 

Karşımızdaki, komşuluğumuzdaki insanlara karşı saygısızlıkta sınır tanımıyoruz.  

 

Başkalarının hakkını çiğneyip kuralları ihlal etmekten adeta zevk alıyoruz.  Kabalığı, görmemişliği marifet sanıyoruz.

 

Olmuyor olmaz, olamaz.

 

Yeter artık.

 

Bu şekilde bir şehir bir toplum daha fazla gitmez.

 

Gelin hep birlikte aynı ruh ve heyecanla seferberlik başlatalım.

 

Gelin şehrimize sahip çıkalım.

 

Gelin özlemini duyduğumuz biz olalım.

 

Gelin idarecilere, kamu görevlilerine önce omuz verelim sonra denetleyelim ardından hesap soralım.

 

Gelin bu güzel kenti kanun ve kurallarını işlediği herkesin keyif aldığı örnek bir yere dönüştürelim.

 

Gelin bu asude kentin toplumsal marka değerini, yaşam kalitesini yükseltelim.

 

Gelin bu kenti medeniyetin adresi yapalım.

 

Gelin güzel yarınlar için adım atalım yola çıkalım.

 

Gelin kendimize ve şehrimize iyilik  yapalım.

 

Gelin bu bunaltıcı, rahatsız edici görüntü ve iklimi değiştirelim.

 

Gelin şikayet etmek yerine ortak çözümün bir parçası olalım.

 

Gelin el ele gönül gönüle verelim.

 

Gelin adabı muaşeret kurallarını her yerde yaşayalım, yaşatalım.

 

Çok kolaydır.

 

Müftülük camilerde, öğretmenler okullarda, müdürler kurumlarında, esnaflar, tüccarlar iş yerlerinde, kadınlar evlerinde, mahalle ve sokaklarında hareket başlatsın.

 

Şehrimizde kurallara uyuyoruz, kirletmiyoruz, koruyoruz. Topluma ve çevremize saygı duyuyoruz diyelim ve gereğini yapalım.

 

 

Adab-ı muaşeret kuralları öğretilsin

Türkiye’nin bütün illerinden göç alan,  3 milyon öğrencinin bulunduğu İstanbul’da  İl Milli Eğitim Müdürlüğü akademik başarının yanı sıra öğrencilerin, özlenen kültür ve değerleri yeniden kazanmaları amacıyla adab-ı muaşeret kurallarını öğrencilere öğretmek için bir proje başlattı. Bunun için çalıştaylar düzenleniyor, çocuklara nelerin nasıl anlatılacağı planlanıyor. Adab-ı muaşeret kuralları ders olarak önümüzdeki eğitim öğretim yılı itibariyle İstanbul'daki bütün okullarda yaşatılarak anlatılmaya başlanacak.

 

Yoğun göçlerle birlikte Van’da büyük bir sosyal değişim yaşandı. Değerler, kurallar bozulunca şehir kültürü kalmadı. Adab-ı muaşeret dediğimiz yazılı olmayan görgü kuralları işlemez oldu. Diyorum ki İstanbul’da olduğu gibi Van’da da okullarda hatta camilerde, mahallelerde görgü kuralları öğretilmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları