İkram Kali

Ramazan topu

İkram Kali

İftar ve sahur topu uygulaması ilk olarak 1800'lü yıllarda Osmanlı döneminde başlamış. Askerler tarafından atılan top, imsak ve iftar vaktini müjdelerdi.

 

İstanbul'da Anadolu Hisarı'nın ardından kısa bir süre sonra Rumeli Hisarı'nda başlayan top atışları 1827 yılında Yedikule surlarında ve farklı semtlerde de atılmaya devam etmiş. 20-25 yıl içinde ise iftar topu geleneği, imparatorluğun her bölgesine yayılmış. İftar topu atışlarında; cebel topları, sahra topları, balyemez topu, dağ topu, karabina topu ve kamış topu gibi farklı toplar kullanılmış. Halen birçok şehirde iftar topu geleneği yaşatılmaya devam ediyor.

 

Ramazan öncesi Van Sanat Okulu/ Endüstri Meslek Lisesi tarafından düzenlenen geleneksel pilav gününe katıldık. Pilava kaşık sallamadan önce farklı dönem mezunlarıyla okulun bir sınıfında sıralarda oturduk. Bazı dostlar renkli okul anılarını paylaşırken uzun zamandır görmediğimiz dostlarla sohbet ederek kucaklaşma imkanı bulduk. Pilav yenildikten sonra bahçede öğrencilerin el emeklerinden oluşan teknoloji sergisi yağan şiddetli yağmur nedeniyle okul içine taşınınca gezilemedi. Pilav günü sonunda okul önüne getirilen masa üstünde duran mini top ile yapılan gösteri büyük bir ilgi gördü. Barutun yerleştirilmesinin ardından fitili ateşlenen mini top boyunu aşan büyük bir ses çıkardı. Top sesi üzerine bazı arkadaşlarla eskiden Karadağ'da iftar saatinde atılan top atışlarını hatırlayarak geçmişe kısa bir yolculuğa çıktık.

 

Van'da eski Ramazan denilince kara fırınlar susamlı yumurtalı çıtır pideler, Van tavası, kıymalı, iftariyelikler, pirinç pilavı-hoşaf ikilisi birde iftar saatinde atılan top sesi önce hatırlanır.

 

2011 depreminden sonra askeri lojmanların yapıldığı Toprakkale'nin eteklerinde, tren yolunun üst tarafında, Akköprü Mahallesi'ne yakın yerde bulunan halk arasında Karadağ olarak adlandırılan tepenin zirvesinde belediye tarafından top atışı yapılarak iftar vakti ezan ile birlikte bildiriliyordu. Rahmetli şair yazar Abbas Güven 1930'lu yıllarda top atışının bugünkü valiliğin olduğu yerde yapıldığını söylerdi.

 

Merak ederdik.

Tepebaşı Mahallesi'nin Çavuşbaşı sokağının çocukları olarak top atışını damlardan veya görebileceğimiz yüksek bir yerden izlerdik. Büyük bir ses çıkaran top sesiyle iftar sofrasına yetişmek üzere evimize koşarak yol alırdık. O günkü Van şehri bugünkü gibi beton yığını binalarla esir alınmadığı için top sesi Hacıbekir, Şamranaltı, Selimbey, Şabaniye, Çalık, Mercimek, Hatuniye, Erek nihayetinde tüm mahallelerde rahatlıkla duyulurdu.

 

1970'li yıllardı. 

 

İftar vaktini bildiren top atışını dönemin Ramazan kültürünün bir parçası, heyecan yaratan top atışlarını çocukluğumuzda hep merak eder, yakından görmek isterdik. Toprakkale'nin 52 merdivenini 1 Mayıs Bahar Bayram'ında korkusuzca defalarca tırmanmış mahalle arkadaşlarımızla sözleşerek bir Ramazan günü bu merakımıza son vermek üzere top atılan Karadağ'a gitmeyi kararlaştırdık. İftara bir iki saat vardı. Rahmetli Hasan Karadağ (Yamaç), Hamit Selen, Abbas Güven, Ali Ekber Akçap, Ercişli Ali'nin evlerinin önünden geçerek namı diğer rahmetli pansumancı Mehmet Kıran'ın evinin yanından Akköprü deresine kıvrılan yoldan geçerek Karadağ'a doğru yürümeye başladık. Karadağ yamacının tepesine heyecanla tırmanırken soluklandığımız anlarda yeşillikler ile benzemiş insana huzur veren asude Van şehrini yüksekten izlemenin iç huzurunu yaşıyorduk.

 

Van başka Van'dı. 

 

Yeşil şehir içinde eski futbol sahası, çarşı merkezi birkaç kamu binasının olduğu yerler çorak görüntüsüyle dikkatimizi çekiyordu. Erek Dağı'nın heybetli güzelliğini Akköprü dersinin söğüt dalları arasından akan suyu, İskele Caddesi'nin kavaklarla bezeli asaleti görünümünü, göl ile şehir arasında değerli bir taş yüzük gibi duran Van Kalesi ve daha ötelerde bir semti derya olan Edremit'in zümrüt gerdanlığı tamamlıyordu.

 

Oruçlu, yorgun ve susamış perişan halimizi iftar topunu yakından görme hevesimiz bastırmıştı. Nefes nefese çıktığımız Karadağ'da boyu iki metreyi geçen, siyah, kalınca  görünümü olan  Ramazan topuna nihayet yaklaşmayı başarmıştık. Karadağ'ın zirvesinde namlusu şehre bakan topun yanı başında bulunan görevli bizi görünce "ne işiniz var, neden geldiniz"  diye seslenerek uzaklaşın dedi. Gelen sert uyarı karşısında bir an yerimizde adeta çıkılırcasına durarak bekledik, ama geri adım atmadık. Bizim inatçı ve ısrarcı olduğumuzu hisseden görevli yanına çağırarak buranın çok tehlikeli, yasak bir yer olduğunu derhal gitmemizi söyledi. Bizde top atışının nasıl yapıldığını merak ettiğimizi ve yakından görmek üzere geldiğimizi belirttik. Görevliyle aramızda beklenmedik hoş bir diyalog gelişmişti. Görevli,  "başımın belaları" dercesine topun yanında duran barut ve bez parçalarını göstererek namluyu önce bezle sonrada barutla doldurduğunu fitilinin ateşlenmesiyle birlikte patlamanın meydana geldiğini, sesin bu şekilde  çıktığını anlattıktan sonra iftar saatine az zaman kaldığını artık evimize gitmemiz gerektiğini vurgulayarak Karadağ'dan kaybolmamızı söyledi.

 

Ramazan topu atılmasını yakından görmesek de merakımızı gidermenin sevinciyle Karadağ'dan sallana sallana inerken yol üzerindeki taşlara futbol topu niyetine vurarak evlerimize dönerken top atışını merakla uzaklardan izleyen arkadaşlarımızdan farklı olmanın mutluluğunu yaşıyorduk.

 

Şimdilerde…

 

Huzurun mutluluğun sokaklara taşıdığı ne eski kerpiç bahçeli Van evleri, ne yeşillikler içinde tablo gibi duran sevgi ve saygının hâkim olduğu eski Van şehri ne de Karadağ'dan atılan top atışları ve heyecanlanan çocuklar var. Şimdi betona, aç gözlülüğe, kötü yönetime feda edilmiş, geçmişini arayan mahzun bir şehir var.

Yazarın Diğer Yazıları