İkram Kali

O seçimi bırakın, bu seçime bakın

İkram Kali

Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde (YYÜ)  rektör adayı belirleme seçimi diğer tanımıyla temayül yoklaması yarın Prof. Dr. Cengiz Andiç Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.  YYÜ’de görevli 757 öğretim üyesi oy kullanacak. Mevcut Rektör Prof. Dr. Peyami Battal,  Prof. Dr. Mehmet Ramazan Şekeroğlu Prof. Dr. Avni Öztürk adaylıklarını açıkladılar. Seçimin geçerli olabilmesi için sandıktan 6 adayın isminin çıkması gerekiyor. Sanırım formalite olarak 3 isim daha bir iki oy alarak sandıktan çıkacak. Prosedür  tamamlanacak.   

Rektör,  bir üniversitenin akademik ve idari olarak en üst yetkilisidir. Etimolojik olarak, Latince kökenli ve Latince ’de “yöneten” anlamına gelir. Ve yükseköğretim sistemimize göre de devlet üniversitelerinde rektör, öğretim görevlilerinin oylaması sonucu, YÖK tarafından sıralamaya sokulduktan sonra, cumhurbaşkanı tarafından atanır ve minimum dört sene maksimum sekiz sene bu görevini yürütür.

 Rektör seçimleri salt   idareci seçim  değil. Rektör bir anlamda devlet başkanlığına benziyor.  Rektörü devlet başkanı fakülteler de  eyalet olarak  düşünebilirsiniz. Bu akademik devlette güç, irade rektöründür. Rektör isterse birini uzman olarak sınavsız göreve başlatabilir. Bakmayın siz içe dönük olmasına. Üniversite DSİ’den, Karayollarından daha güçlü girdisi çıktısı olan bir kurumdur.

 Mesela YYÜ’yü salt bir eğitim-öğretim kurumu olarak görürseniz çok yanılırsınız. YYÜ 29 bin öğrenci, bini aşkın akademisyen,  binlerce idari ve taşeron şirket çalışanından oluşan kalabalık insanlar topluluğudur.  Yılda yaklaşık 500 milyona varan bir para döngüsü olan YYÜ’de 4 yılda 350 yakın akademik kadro dağıtılırken, idari, taşeron firma personel alımları,  milyonlara varan devasa ihaleler,   döner sermaye dağıtımı, yurt içi ve yurt dışı görevlendirmelerin yanı sıra YÖK, AB, TUBİTAK gibi kurumlardan sağlanan maddi kaynaklar büyük bütçeler oluşturmakta dadır.  Anlayacağınız bugün üniversiteler eğitim-  öğretim kurumu olmanın ötesinde rantın,  çıkar ilişkilerinin, kadrolaşmanın, yandaşı korumanın kollamanın, methiye düzenlerin ödüllendirildiği yerlerin başında gelir.  

Yarın YYÜ’de rektör adayı temayül yoklaması var. Lakin düşünce özgürlüğünün,  topluma ışık saçacak öngörünün, demokrasinin, insan haklarının,  evrenselliğin en fazla olması gereken yerde sadece 3 aday var. Çünkü başına bir iş gelmesinden, yarın mimlenmesinden hatta kapı dışarı edilmesinden korkulduğu ve birde yüksek oy alsa dahi kazanma şansı olamamasından dolayı koca profesörler medeni cesaret göstererek aday olmuyor.

Bu ortamda rektörlük yarışından bilim akademi ve bilim adına, rekabet adına  daha iyi  şeyler beklemek kelimenin tam anlamıyla saflık olur. Rektörlük seçimin bugün güç  paylaşımı kavgasından, kendisi ve çevrelerinin çıkarlarına uygun kazanımlar yaratmaya çabasından başka bir şey  değildir.  Üniversitelerde  bilimi, araştırmayı, daha fazla makaleyi, evrensel üniversite olmayı esas alan öğretim üyelerinin çoğu seçime karşıdır. Zira bu  seçimlerle  yardakçılık, uşaklık, adam kayırmacılık, kadrolarda farklı anlayışlar gündeme getirdiği ileri sürülüyor.  Akademisyenlerin seçim sürecinde onurlarını zedelediği, meslek ahlakına uymayan şık olmayan durumlar yarattığı ifade ediliyor.

 Öte taraftan üniversite rektörlük seçimlerinde nedense sadece öğretim üyeleri oy kullanıyor. Bu da ayrı bir çelişki ve yanlış. Oysaki rektör üniversitede tüm çalışanların (öğretim görevlisi, okutman, hizmetli ve memur vb) yöneticisidir. Bu insanlar muhtarlarını, belediye meclis üyelerini, belediye başkanlarını, milletvekillerini, hatta cumhurbaşkanını seçebiliyor ama rektörlük seçimlerinde oy kullanamıyor. Demokrasi bumudur? O nedenle öğretim görevlileri ne olur olmaz  diyerek bütün adaylara yakın olmaya çalışıyor.

Üniversitelerde seçim falan yoktur. Kimse kimseyi kandırmasın.  Demokrasi oyunu oynanıyor. Tıpkı partilerin atadığı, bizim de sandığa tıpış tıpış giderek oylarımızla onayladığımız milletvekilliği gibi.  Rektör adayları işte bu nedenle daha çok başka yerlerde daha yoğun kulis çalışma yapıyorlar.

Trabzon’dan ne farkı var

Trabzon’da HDP’nin örgütlenmesini engellemek ne kadar faşistlik, demokrasi dışı yaklaşım ise Van’da konser vermeye gelecek olan Grup Yorum’un konserini sabote ederek engellemeye çalışmak da aynı faşist anlayışın ürünüdür. Hiç bir farkı yoktur. Demokrasi,  yiğitlik senin gibi düşünmeyenlere inanmayanlara tahammül edebilmektir.  Ateisti, eş cinselleri, yabancı müzik grubunu ve bir ton farklılığı kucaklayacaksın. Grup Yorum şunu dedi ve “ ben söylediklerini beğenmiyorum” diyerek diye linç kampanyası açacaksın. Bu mu demokratik anlayış, bu mudur ifade özgürlüğü? Bu mudur hakların kardeşliği?  Kötülediklerinize benziyorsunuz. Yazık…

 

İdris Ahi ters köşe yaptı

Ak Parti Van Milletvekili Aday Adayları hız kesmeden ziyaretlerini sürdürüyorlar. Kimisi icazet alıyor, kimisi de icazet veriyor. Makamlarında kurularak aday adaylarının ziyaretleri kabul eden zatı muhteremler de mavi boncuk dağıtıyor.

“Hiçbir güç beni bu yolda geri çeviremez. Çünkü niyetimiz hastır. Allaha iman etmiş kişileriz. Nasibimizde ne varsa önümüze o çıkacaktır. Kendime inancım tamdır. İnşallah seçimlerde başarılı ile çıkacağıma inanıyorum” diyen Van Bağımsız Milletvekili Adayı İdris Ahi en renkli kişiliği, duruşu ve mesajlarıyla ile dikkat çekiyor.  Van’da diğer aday adayları ilçeleri, meslek odalarını ziyaretlere devam etsinler. İlçeleri gezen, hastaneleri ziyaret eden İdris Ahi rakiplerini resmen ters köşe yaptı. Gitti Konya’da Hz. Mevlana’nın türbesini ziyaret ederek duasını yaptı.

 İcazet mi? Bağlılık mı?  Al sana icazet ve bağlılık.

 Allah’ına kurban İdris Ahi…

Yazarın Diğer Yazıları