İkram Kali

Neden evde kalmıyoruz?

İkram Kali

Evde kal, hayat evde güzel, hayat eve sığar, sosyal mesafeye dikkat et, temasta bulunma, izole ol, hijyene önem ver, dışarıya zorunlu çıkmak gerekiyorsa mutlaka maske tak uyarısında bulunuluyor.

Türkiye toplumu sosyal sınavdan geçiyor.

 Uyarılar bizim ve çevremizde yaşayan insanların koronavirüs salgınından korunması ve sıkıcı hayatın kısa sürede normale dönmesi için yapılıyor. 

Özen gösterirsek, kurallara uyarsak insanlığın sağlığı için özveriyle çalışan bilim insanlarının ve sağlık çalışanlarının çabalarını kolaylaştırarak toplumsal dayanışma ile salgını birlikte yenebiliriz.

 Ama…

İnatla, ısrarla caddelere sokaklara, parklara çıkarak boş boş gezip dolaşarak kalabalık ve risk yaratan bir yığın insan var.  Bu tür insanları çağrılarla, uyarılarla ikna etmek gerçekten zordur.

Çünkü…

Temelinde eğitim eksikliği var.

Toplumsal ahlak ve geleneklere, inanç ve vicdan kurallarına aykırı şekillendirilen, eğitimli, kültürlü olmayı diploma ve paye sanan topluma " evde kal" demek rahatsızlık vermektir.

Soru sorulmasından, hesap vermekten, şeffaf olmaktan, az konuşup çok dinlemekten rahatsız olan topluma "evde kal" demek sıkıntı vermektir.

 Ortak aklı reddeden, her şeyin en iyisini ben bilirim diyen, bilmediğini bilmeyen kurnaz, cesur, kibirli topluma " evde kal"  demek cinleri ürkütmektir.

Toplu taşıma aracına sıraya girerek binmeyi bir asrıdır inatla reddeden, düzensizliği, disiplinsizliği gelenek haline getiren topluma "evde kal "demek işkence vermektir.

Kaçak elektrik, su, doğal gaz kullanmayı marifet sanan, yaptığını hırsızlık saymayan topluma "evde kal" demek haksızlık yapmaktır.

Çalmayı çırpmayı, hak etmediğine sahip olmayı, ayıbı günahı, yasaları kanunları çiğnemeyi marifet sayan topluma " evde kal"  demek ceza vermektir.

Liyakat sahibi olmadan ve hak etmeden bir yerlere gelen, hızla ve haksızca zenginleşen topluma" evde kal" demek hakkını gasp etmektir.

Kamu malına zarar vermeyi, yakıp yıkıp dökmeyi yaşam tarzı haline getiren topluma " evde kal"  demek özgürlüğü kısıtlamaktır.

Başkasının hakkını hukukunu çiğnemeyi, tehdidi şantajı, iftirayı yaşam biçimine dönüştüren topluma "evde kal"  demek düzen bozmaktır.

Her işini yarım yamalak yapan, ne dinine ne düzene uyan topluma " evde kal" demek icat çıkarmaktır.

Demokrasiyi, özgürlükleri yalnızca kendisine hak olarak gören, her şeyi dışarıda arayan topluma " evde kal" demek haksızlık etmektir.

Hakkı kadar sorumluluğu olduğunun farkında olmayan, sorumluluktan kaçan topluma   "evde kal" demek yük yüklemektir.

Devlet yetkililerinin, bilim insanlarının toplum sağlığı için yaptıkları çağrıları sabote etmekle övünen topluma " evde kal " demek zülfü yâre dokunmaktır. 

 Mangal yakmayı, pikniğe gitmeyi,  kalabalık gezmeyi, eğlenmeyi sağlıktan daha önemli görerek "bize bir şey olmaz" ifadesiyle savunan topluma  "evde kal" demek sinir bozmaktır.

Evde kal-mama inadının arka planında toplumsal sorun var.

Türkiye'de toplumun Alman halkı gibi bir çağrıyla evde kalması için daha birkaç yüz yıla ihtiyaç var. Zira Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Alman Devleti gibi olmasını isteyen toplumuz Alman halkı gibi disiplinli olmayı, yasalara uymayı sevmiyor.

Özetle…

Sorun da çözüm de kendimizde.

 

 

Saldırganlık virüsü

Dünya ülkeleri koronavirüs salgınına karşı mücadele ederken,  bilim insanları insanlığa hizmet etmek için hayatlarını riske ederek aşı bulmaya çalışırken birileri kin, nefretle çocukların, kadınların, yaşlıların dinlenerek eğlenerek mutlu olmaları için yapılmış olan parkaları salgın sürecinde kırıp dökmesi utanç vericidir.

Herkes birbirine destek olmaya çalışırken Tuşba ve İpekyolu ilçelerimizde parklar kırılıp döküldü.

İnsanlar huzur bulmasınlar, mutlu olmasınlar diyerek; kin, nefret, düşmanlık duygusuyla yapılan saldırganlığın özellikle can pazarı yaşanan bu dönemde olması düşündürücüdür.

Bizim vergilerimizle yapılan hizmetlerden kim, neden ve niçin rahatsız oluyor?

Benzer saldırganlıkları kentimizde 40 yıldır görüyoruz, yaşıyoruz.

Kimseye yararı olmayan, kamu malına zarar veren bu saldırganlıkların arkasında kim ya da kimler varsa yanlış yapıyorlar. Yaptıklarından utanacaklarını sanmıyorum.

Koronavirüsün aşısı bulunur.

Lakin saldırganlık virüsünün aşısının bulunması mümkün değil. Sorun insan olma sorunudur.  

 

 

Korona sonrası

Korona öncesi sonrası olacağı kesin.

Akışkanlıklar, yaşam anlayışları, siyasi sistemler, uluslararası antlaşmalar, örgütlenmeler, ticaret, öncelikler,  yakınlıklar, düşmanlıklar daha birçok şey değişecek.

Şaşırtıcı şeyler oluyor.

 Örneğin…

 Petrol için işgal edilerek paramparça edilen Irak, Suriye gündeme dahi gelmiyor.

 Birleşmiş Milletler, Nato, AB, Dünya Sağlık Örgütü gibi örgütler çaresiz durumda.

 Benzin çok ucuzladı ama arabalar çalışmayınca anlam ifade etmiyor.

Tandırı olan evlerden ekmeği ev fırınlarında yapılan dönemi yaşandı.

İnternet ile alışveriş yapan firma, aile, kişi sayısı arttı.

Kadınlar dedikoduyu, günlük sohbeti, firmalar, siyasiler toplantıları video konferansla yapmak zorunda kaldı.

En değerli varlığın aile, ev, gerçek dostluklar olduğu daha iyi anlaşıldı.

Başarılı, eğitimli bilim insanlarımızın, yetenekli gençlerimizin yurt dışına gitmesine göz yumulmanın yanlışlığı görüldü. 

Kadınlar temizlik hastalığına tutuldu.

1918'de İspanyol gribine karşı insanlar maske takarken bir asır sonra bilim çağı değinilen çağda korona salgınına karşı insanlara " evde kal-maske tak"  denilince bilim sorgulanmaya başlandı.

 İnsanın olmadığı yerde hiçbir şeyin değeri yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları