İkram Kali

Mimari çelişki

İkram Kali

Oturduğumuz mahallelerimize, yürüdüğümüz caddelerimize, aşina olduğumuz sokaklarımıza nihayet mutlu yaşamayı arzuladığımız sevdalandığımız şehirlerimize yakışmayan görüntülerden,  modern belediyecilikle bağdaşmayan karar ve uygulamalardan belediyeleri sorumlu tutarak eleştiriyoruz.  

Diyoruz ki, belediyeler şehirlerin kültürel ve sosyal kimliğini koruyamadı. Diyoruz ki, belediyeler şehirlerde ruhsatsız plansız yapılaşmayla talana izin verdi. Diyoruz ki, belediyeler ranta, yandaşa dayalı imar tadilatlarıyla çarpık kentleşmeye göz yumdu. Diyoruz ki belediyeler şehirlerin değerlerini ve doğal yapısını korumak için gereken özeni göstermedi. Diyoruz ki, belediyeler şehirdeki yapılaşmada kentin kültürel dokusuyla bütünleşen projeleri teşvik etmedi. Diyoruz ki belediyeler ehliyetsiz liyakatsiz kadro şişkinlikleriyle çağdaş şehirciliğe ve belediyecilik normlarına uygun kontrol ve denetimleri yapamadı.  Diyoruz ki, belediye meclis üyeleri şehre olan sorumluluklarını yeterince yerine getiremedi. Diyoruz ki belediyelerde iktidar olan siyasi partiler belediye kurumunu kıskaca alarak katılımcı belediyeciliğe izin vermedi. Diyoruz ki belediyeler baskılarla kirli ilişkilerle yandaşların kurumuna dönüşmekten kurtarılmalıdır. Diyoruz ki şehirlerin betonlaşarak kimliğini yitirmesinin baş sorumlusu belediyelerdir.

Saydığımız eleştirilerin eksiği var fazlası yoktur.

Peki, şehirlerimizin birbirine benzemesinden, ruhsuz, renksiz, zevksiz kimliksiz binalarla boğulmasından, kaybolan kimliğinden, ucube yapılaşmasından yalnızca belediyeler mi sorumludur? Yalnızca belediyelerden mi hesap sorulmalı? Elbette ki hayır.

Şehirlerdeki sıkıcı görünümden sorumlu olanların başında şehirleri, yapıları tasarlayan mimarlar gelmektedir. Şehrin fotoğrafı mimarların karnesidir. Çağdaş ferah, yaşanılabilir, insana huzur veren, kültür kokan, doğayla kucaklaşmış sosyal donatılarıyla modern imkânlara sahip özlem duyulan estetik şehirler de…  Bunaltıcı, zevksiz, çarpık, itici,  işlevsiz köy-kent görünümünde insanların ruhunun daraltan karmaşık özensiz şehirler de mimarların eseridir.  Günahıyla sevabıyla şehirlerimizin kimliğinden ruhundan sorumlu olan mimarlardır.

Van’da mimarlar ve bağlı oldukları Mimarlar Odası bu bağlamda bazı uygulamalarıyla kamuoyunda eleştiriliyor.

Şehrin mevcut perişan beton yığını itici görüntüsü bir yana.

Deniliyor ki;

Van’da trafiğin en yoğun olduğu Beşyol Ferit Melen Bulvarı’nın altı belediye tarafından kazılarak yer altı çarşısı yapıldı. Belediye ve şehre hiçbir yararı olmayan çarşı için kucak dolusu para toprağa gömüldü. Van Mimarlar Odası bu yanlışa müdahale ederek yürütmeyi durdurma davası açmadı.

Şehrin en gözde yerlerinde çirkin, zevksiz estetikten yoksun değeri ve işlevini kısa sürede yitiren kullanışsız acayip görünümlü binalar mimarlar eliyle yükselirken Mimarlar Odası engel olmayı düşünmedi.

Elde kalan 3-5 tarihi yapının korunması için Mimarlar Odası samimi çaba göstermedi, görüş ve önerisini kamuoyu ile paylaşmadı.  Şehir yönlendirecek bilgi paylaşmadı.

Çağdaş kentlerde halka ait yaşam alanları ile şehrin kimliğini etkileyen projeler günlerce kamuoyunda tartışıldıktan sonra ortak akılla başlarken bu katılımcı uygulama Mimarlar Odası’nca Van’ da hayata geçirilmedi.

Van’ın yaşam alanı olan Edremit ilçesinin en gözde yerlerinde başta kamu kurum binaları olmak üzere çirkin, soğuk beton yığını binalar yükselirken (yükselmeye devam ediyor)   Mimarlar Odası betonlaşmaya çarpılığa ‘dur’ diyemedi.

Gevaş’ta tarihi Selçuklu Mezarlığı alanında bulunan Selçuklu mimarisinin en güzel eserlerinden olan, dantel gibi işlenen 700 yıllık Halime Hatun Kümbeti’nin görüntüsünü tahrip eden beton yığını öğrenci yurdundan Mimarlar Odası rahatsız olmadı, yıkılması için harekete geçmedi.

Van Kalesi’nin yanında çivi yerine getirerek çakılması dahi yasak olan 1. derece sit alanı içinde tarihi çevreyle uyumsuz mimariyle inşa edilen cam müze binası dikilirken, tarihi alanın özelliği yok edilirken Mimarlar Odası sorumluluğunun gereği olarak yürütmeyi durdurma mücadelesi vermedi.

Kaldırım kenarlarına anlamsız biçimde döküm babalar dikilirken, kaynaklar israf edilirken Mimarlar Odası ‘buna ne gerek var’ diyerek itiraz etmedi.


Vanlı  yatırımcı cezalandırılıyor!

Sıkı durun..

Şehrimizi çirkinleştiren mimari projelere, imar yanlışlarına ve beton yığını işgallere karşı harekete geçmeyen Van Mimarlar Odası ne hikmetse şehrimizin başarılı firmalarından YTY inşaat tarafından Van’a kazandırılacak 100 milyon TL’lik AVM yatırımına kendi kararıyla çelişerek itiraz ediyor! 

İhale ile satın aldığı Vali Konağı’nın yerinde AVM yapmak üzere belediyeden ruhsat alan Mimarlar Odası tarafından onaylanan ve şerh koyulmayan proje inşaatı 2015 yılında başlıyor.  5 kat AVM, 10 kat rezidans, eksi 2 kat otopark, eksi 1 kat bodrum olmak üzere toplam 18 kattan oluşan hızla yükselen yatırıma süresi içinde itiraz edilmiyor.  İnşaat heyecanla tamamlanması beklenirken Mimarlar Odası tarafından İdare Mahkemesi’ne açılan yürütmeyi durdurma davası sonucu mahkeme kararıyla İpekyolu Belediyesi’nce son iki kata gelindiğinde inşaat mühürleniyor. Karar sonrası 800’e yakın insanı istihdam eden YTY bünyesinde çalışan işçi sayısı da 50’ye düşüyor. 

Van kamuoyu haklı olarak soruyor: Mimarlar Odası  onayladığı projeye  şimdi neden itiraz etti?  Belediyece ruhsat verilen  inşaat neden engelleniyor?  Küçük yatırımlara övgüler dizilip destek olunurken Vanlı iş adamının kendi memleketine yaptığı yatırıma çelme takmak neyin nesidir?  YTY 100 milyon TL’lik yatırımı başka bir ilde yapmış olsaydı daha mı iyi olurdu? İşin içinde gerçekte ne var?  Amaç nedir? 

Mimarlar Odası’nın Vanlı yatırımcının hevesini, heyecanını kırması akıllarda bir yığın soru işareti yaratmıştır. Vanlının Van’a  yatırım yapması adeta cezalandırılmaktadır. YTY devasa yatırımı başka şehirde yapsaydı daha çok kazanacak, daha rahat edecekti.  Ancak Van kaybedecekti. Van kamuoyu Mimarlar Odası’ndan  tatmin edici açıklama bekliyor. Van kamuoyu yatırımcılara çağrı yapan meslek odaları ve ekonomi konseyinden bu konuda sessizliklerini bozmalarını samimi olmalarını istiyor.

Ünlü Alman mimar Ludwig Mies van der Rohe’nın veciz ifadesiyle konuyu noktalayalım. Rohe şöyle diyor: “Asra hakim olan zihniyet mimarî vasıtasıyla mekâna dönüşür


Yakışıklı da gitti

Aşk filmlerinin yakışıklı jönü Tarık Akan’ı afişlerde, beyaz perdede tanıyarak sevdik.  Gülen yüzüyle “canım kardeşim”  dercesine yakın olduk.  Fotoğrafları genç bir kızın odasında, bir yiğidin başucunda, ayakkabı boyacısının sandığında, berberin aynasında yer aldı. Herkes kendinden bir şeyler buldu Tarık Akan’da.

Tarık Akan’ın filmleri eski Emek ve Şehir sinemalarında gösterildi.   Sürü filmini 800 kişilik koltuk kapasiteli eski Emek Sineması’nda ilgiyle izlemiştim.   Filmlerinde sevenlerini duygulandıran, güldüren, düşündüren Tarık Akan’ın sonbahar vedasının ardından ülkücüsünden devrimcisine tanıyan tanımayan herkes güzel şeyler söyledi yazdı. Eser bırakan saygın ismi olmak, toplum tarafından sevilerek sahiplenmek böyledir.

Aynı zamanda Gazetecilik Yüksek Okulu mezunu meslektaşımız olan usta oyuncuyu rahmetle saygıyla anıyorum.


Van'da karşılaştık

Genç kızlığa adım attığımda, hayran olduğum, o günlerin yeni jönü Tarık Akan, ölüm sana hiç yakışmadı. Evimize çok yakın bir apartmanda "Ah Nerede Vah Nerede" filmini çekiyordunuz, biz de okul çıkışı sizi görmeye gelir, görünce hayran hayran seyrederdik. Aradan yıllar geçti, bu sefer de Van'da karşılaştık, "Vizontele" filmini çekiyordunuz. Ben de Diyabetli Çocuklara yaz okulu yapıyordum. Otuz kadar diyabetli çocuğumuzu sete getirmiş, Yılmaz Erdoğan ve sizinle tanıştırmıştım. Yıllardır, eğitim konusunda yaptıklarınız, ülkemizin muassır medeniyetler seviyesine ulaşması için çabalarınız yakışıklı bir oyuncuya olan hayranlığımı, duyarlı bir Türk Aydını'na olan hayranlığına dönüştürdü. Hasta olduğunuzu öğrendim çok üzüldüm ama ölümü size hiç kondurmadım, muhakkak yener diye düşündüm. Ölüm haberiniz herkes gibi beni de çok üzdü. Daha yapacak çok işiniz vardı. Erken ölüm. Işığınız bol olsun. Ailenize ve tüm sevenlerinize sabır, dayanma gücü diliyorum. Prof. Dr. Ayşe Yüksel


Tepki

Kurban Bayramı’nın ilk günü bombalı terör saldırısıyla irkildik. Bayramın tadı, heyecanı kaçtı. Van yara aldı. Patlamanın şiddetiyle çevre savaş alanına döndü. Valilikçe yapılan incelemede 50 iş yeri, 63 ofis, 8 ev ve 21 aracın zarar gördüğü belirlendi. Bazı meslek odaları saldırıyı kınayarak  zarar gören üyelerine sahip çıkmakta yine sessiz kaldı!  Demokratik tepkilerde sağlanamayan birliktelik, koordinasyon eksikliği sessizlerin işine geliyor.

Yazarın Diğer Yazıları