İkram Kali

Korkutarak aldatmak

İkram Kali

 İnsan  doğası  gereği korkar. En çok ta ölümden korkar.  Bunun dışında farklı şeylerden de korkulur.  Aç kalmaktan, onurunun incinmesinden,  gururunun kırılmasından,  başkasına muhtaç olmaktan,  yalnız  kalmaktan, günah işlemekten, haram yemekten, huzurunun  bozulmasından,  iflas  etmekten, işsiz  kalmaktan, yakınlarını, sevdiklerini  kaybetmekten, başarısız  olmaktan, reddedilmekten, kavgadan, sevgisiz kalmaktan, sağlığının bozulmasından, aile düzeninin  yıkılmasından ve ümidini, dostlarını kaybetmekten …
Kişisel korkular yanında  birde toplumsal korkular  olur.
Savaş, deprem,  yangın, sel, kuraklık  gibi  doğal afetlerden,    toplumsal acıların yaşanmasından,  düşman  işgalinden, kötü  yönetimden, memleketin huzur  ortamının bozulmasından, bölünmekten, kışkırtmadan, kinden, nefretten, parçalanmaktan, kutsal değerlerini kaybetmekten, yozlaşmadan,  sesinin  duyulmamasından, anlaşılmamasından, yok sayılmaktan, ezilmekten,  hor  görülmekten, ötekileştirilmekten,  dışlanmaktan, kullanılmaktan, yanlızlaşmaktan,  kötü gelecekten korkulur. Mesela  Yunanistan  Türkiye'nin  savaş açacağından… Türkiye kominizimin gelmesinden, demokrasiden, özgürlüklerden,  insan haklarından, sevgiden   hep korktu.   
En  çok ta korkmaktan korkulur.
Korkmak;  insani, yerinde kullanıldığında yararlı  bir  duygudur, oto  kontroldür, ama ayarı kaçırıldığında piskiyatrik  hastalığa  dönüşür, bünyede  ciddi tahribatlar  yapar. 
Korkutma;  bastırma,  yıldırmadır.  Çıkar amaçlıdır, yalandan  beslenir.   
Dünyaya  gözümüzü  açtığımızdan andan itibaren  bilinçsizce korkutma  süreci başlar. Çocuklukta  ele avuca gelmeye başladığımızda "kaş göz" işaretleri başlar,   "sen sus"  denilerek sesimiz kesilir. Uyumadığımızda  " Ğarmana Ğozan", "Gürgür Baba", " Polis geldi"  gibi  ifadelerle korkutma  devam eder.  Kırıp  dökme  dönemi,  gelince  korkutma "hımmm"  dönemine girer.
Zaman geçer  hafif  hafif "pataklama", "kulak  çekme", "çimdikleme" safhasına geçilir. Oyun  çağında yasaklar  korkutma ile güç kazanır.  Korkutma  cezalarla ivme kazanır. Okul çağında  pedegojik formasyonu eksik, bazı  öğretmenlerle  eğitim öğretim  dönemi mutsuz  geçer.  Kulak çekerler,  sopa  ellerinden  düşmez,  kaşları  çatıktır. Sorudan, sorgulamadan  pek hoşlanmazlar. Yetersizliklerini  korkutarak kapatmaya  çalışırlar.
Çocuk ve  gençlik  dönemi  korkutmalar revaçta olur.  Öğrencilerde  korkutmayı severler.  Korkutularak hayatı tanımaya, kavramaya  çalışan çocuk ve gençler korkularla içinde başarı arar. 
Kimi  öğrenciler ise  yalan  söylemekten, küçük  düşmekten, kırkık not  almaktan korkar.  Okul, dershane,  sınavlar "başaramama"  korkusu  içinde  geçer. Korkutulmaya  asla gelmezler. Ruhsal yapıları  bozulur, içlerine kapanırlar.  
Çocuklarına  yatırım yaptığını sanan  "  daha ne yapayım kardeşim"  diyerek kendini savunan  aileler  sınav  sonuçları açıklandığında "  eyvah, korktuğum başıma"  geldi  diyerek  korku dolu yanlışlarını  görmezden gelirler.  
Korkutmak  toplumsal  sorun. Öyle ki, yaşam  korku ve korkutma içinde  geçer.  İnsanı  canından bezdirir. Yaşamın zevkini, heyecanını  kaçırır.  Makamı, gücü, yetkisi, adamı, parası  olanlarda bir şekilde korkutur. 
Askerlik çağı  gelen  gençlere   " Nöbete kalkmazsan dayak  yersin"  korkusu  örnek verilerek sözde moral verilir, askerlik anlatılır. 
Kutsal  İslam dinimizi korkutarak anlatırlar.   
Futbol takımının  taraftarı olursun maça  gitmekten  yenilmekten korkarsın. Evlenir evladın olur, başına kötü bir iş  gelmesinden, yanlış  tercih yapmasından, aldatılmasından,  kötü niyetli insanların ağına  düşmesinden  korkarsın.  
Hayata atılırsın,  " Böyle  giderse ülke  batacak", "  Vatan bölünüyor", " Dinimiz  elden gidiyor"  " Türkiye bitti" gibi büyük yalanlardan korkarsın. Korkutma  sürer. Doğruları söylemekten, düşünceni açıklamaktan,  minnetsiz yaşamaktan, farklı  olmaktan  dolayı da korkutulursun.  Korkutma  farklı usulde  yaşamına yansır. 
Meslea ülkemizin, toplumun  gündeminde olan  "Çözüm süreci",  "Yeni Anayasa" , "Başkanlık sitemi"  anlatılıp, tartışılıp konuşuluyor. Sözler, sorular, eleştiriler, övgüler  de korkma,  korkutma üzerine.   Bilgilenme  eksik olunca herkes  bir şeylerden  korkuyor.  
Korkuyu  bilgi, aydınlık ve  sorgulama giderir.

Yazarın Diğer Yazıları