İkram Kali

Kaydını yap, yoksa sen bilirsin!'

İkram Kali

Küçük yaşlarımızdan itibaren ilk öğretmenlerimiz anne babalarımız ve okul sınıflarında okuma yazmayı öğreterek yolumuza ışık tutan, her davranışından etkilendiğimiz rol model olan değerli öğretmenlerimizdir. Çocukların geleceğini şekillendiren ailedeki ve okuldaki öğretmenler el ele verdiklerinde yaşamlarında mutlu, toplumda saygınlık gören, işlerinde başarılı çalışkan eserler yaratırlar.

Yarın 24 Kasım Öğretmenler Günü.

Öğretmenlik mesleği en kutsal mesleklerdendir. Mesleğinin gereğini özveriyle aşkla sorumluluk duyarak yerine getiren öğretmenlere hepimizin vefa borcu var. Değerli öğretmenlerimizi saygıyla sevgiyle hatırlamak görevimizdir. Benim için Öğretmenler Günü Anneler Günü gibi anlamlıdır. Çünkü bu özel günler sayesinde çocukluk, öğrencilik yıllarına dönerek unutulmaz tatlı günlerimize ve tadına doyamadığımız zamana kısa bir yolculuk yaparız. 

Büyüklerimizden bilge  Vanlılardan dinleme şansı bulduğum öğretmenlere eğitime dair etkileyici değerli anılar hikayeler var. Avukat Hüsnü Ayhan ağabeyimizin öğrencilik hikayesi bunlardan biridir. Her satırında kısadan hisse var.

 Hikaye Başkale ilçemizde görev yapan Vanlı öğretmenlerden rahmetli Mevlüt Okayer ile başlar Hüsnü Ayhan'ın babası rahmetli Sabri Ayhan'ın eğitime verdiği önemle Van'da şekillenir Ankara'da noktalanır.

Rahmetli Mevlüt Okayer uzun öğretmenlik yıllarından sonra Halk Eğitim Merkezi Müdürü olmuştu. Van'ın kültür hayatında emekleri olan Van'ın yerli ailelerinin lakaplarını tek tek tespit ederek kayıtlara geçiren rahmetli Mevlit Okayer öğretmenlere, rahmetli Sabri Ayhan ise ailelerde çocuklarına ilk öğretmenlik yapan anne babalara örnek şahsiyetlerdir.

Hüsnü Ayhan Beyin yaşam hikayesini daha önce "İşinin Erbabı" röportaj dizisinde yayınlamıştım. 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle anlattıklarının eğitim kısmını   paylaşmak istiyorum. İlgiyle keyifle okuyacağınıza inanıyorum.

Hüsnü Ayhan 1933 yılında Van'ın Başkale ilçesinin Soran köyünde dünyaya gelir. Babası rahmetli Sabri Ayhan aydın, ileriyi gören bir insan olarak çetin koşullara rağmen oğlunu ısrarla okutmak ister. Ancak köyde okul yok.   Hüsnü Ayhan'ı Başkale ilköğretim okulunda  okutur. İlköğretim okulunda  öğretmenliğini yapan rahmetli Mevlüt  Okayer de başarılı öğrencisi Hüsnü Ayhan'ı çok sever,  başarması ve okumasını da destekler.

"At  sırtında,  yol üzerindeki köylerde konaklayarak  iki  gün  sonra Van'a  geldik"

Sonrasını Hüsnü Ayhan şöyle anlatıyor: "Başkale'de  ilkokulu bitirdim. Mezun olmadan  önce   başarılı  öğrenciler o zaman Köy  Enstitüsü'nde devlet  tarafından okutuluyordu. Başkale'de ilkokul öğretmenimiz Mevlüt Okayer başarımdan ve eğitim hayatında bana destek olmak amacıyla benim ve iki arkadaşımın ismini  valiliğe bildirmişti.  Başkale'de  ortaokul  olmadığı  için   ortaokulu okumak üzere  babamla  at  sırtında  yol üzerindeki köylerde konaklayarak  iki  gün  sonra Van'a  geldik.   Valiliğe makama çıktık. Babam  Valiye 'Oğlumu Diyarbakır Köy  Enstitüsüne  göndermek  istemiyorum"  dedi.  Vali  babamdan  o zaman Kızılay'a  makbuz karşılığında bağış yapmasını isteyerek babamın isteğini yerine getirdi  ve beni  Diyarbakır Köy  Enstitüsüne  göndermedi.  Çünkü ben   Teknik okulda  okuyarak mühendis  olmak  istiyordum."

"Salih Türkoğlu dobra, kabadayı  cesur bir  Vanlıydı"

Herkesin kendisine ders çıkarabileceği hikayenin devamında,  "Van'da eski İnönü İlkokulu  ( Sıhke  caddesi,  Hazreti Ömer  Cami önünde  bulunan şimdiki  Özel İdare  İş Hanının yeri) orta-okuldu.  Babamla birlikte  okul  müdürü  Emin Bey'in   yanına  gittik.  Babam  oğlumu okula kaydetmek istiyorum dedi.  Okul Müdürü  babama  'kayıtlar  kapanmış, geç kaldınız. Kayıt yapamam' dedi.  Babam da  Başkale'den at  sırtında  zorluklarla  geldik. Ayrıca kayıt  süresini de bilmiyorduk  demesine rağmen kaydımı  yapmadı. Babamla üzgün bir şekilde okuldan ayrıldık. O  dönem Van 15-20 bin nüfuslu şehirdi.  Herkes birbirini tanıyor, seviyor  sayıyordu.   Baba oğul  aramızda  'ne yapalım' diye konuşuyorduk. Babam  'dur benim yakın bir  dostum var. Van Belediye Başkanı  Salih Türkoğlu ona gidelim' dedi.  Babamla birlikte şimdiki belediyenin yerinde bulunan tek katlı birkaç odadan müteşekkil Van Belediyesine gittik. Salih Bey babamı çok sıcak karşıladı. Çay ısmarladı. Babam  oğlumu ortaokula kaydedeceğim, fakat müdür bey  kayıtların kapandığını söylüyor. Bu durumda çocuğumun eğitimi  aksayacak.  Sizden yardım etmenizi bekliyorum dedi.  Salih Türkoğlu sözünü esirgemeyen dobra, kabadayı  cesur bir  Vanlıydı. Masasından bir kağıt alarak bir şeyler  yazdı. Zarfa bırakarak babama verdi 'Okul müdürüne  gidin, bu  zarfı kendisine verin. Sorun çıkarsa geri  gelin'  dedi. Babamla teşekkür edip çıktık.  Okula  doğru  yol alırken  babam   'oku  bakayım  ne yazmış acaba' dedi.  Belediye Başkanı Salih Bey    okul müdürüne hitaben  kağıtta şunları  yazmıştı,  'Müdür, bu gelen yeğenimdir. Kaydını yap. Yoksa  sen bilirsin!'   Babam notta yazılanı duyunca tereddüde düştü.  Ama başka çaremizde yok dedi. Ve okul müdürü  Emin Bey'in yanına gittik.  Babam zarfı uzattı. Müdür Bey  zarfı açıp notu okuyunca suratı asıldı.  Babama 'Bu Allahın belasını nerden buldunuz' dedi. Okul katibini çağırdı. Kaydımı yapmamı söyledi.  O dönem okulda katiplik ve aynı zamanda öğretmenlik yapan rahmetli Ali Nazif Bayramoğlu  kaydımı yaparak babama bilgi verdi.  Babam Başkale'den sık sık gelmeyeceğini belirterek Ali Nazif Bey'den velim olmasını rica etti. Ali Nazif Bayramoğlu'da velim olmayı kabul etti. O zamanlar Van'da pansiyon, otel  yok. Babam beni akrabamız olan Sebzeci Hasan Efendi'ye teslim etti. Bu evde 3 yıl kalarak okudum" ifadeleri yer alır.

"Ankara  Hukuk Fakültesi'ni birincilikle bitirdim"

Başarılı öğrenciye destek başarıyı başarı yeni başarıları ve daha güçlü destekleri beraberinde getirir.  Hüsnü Ayhan eğitim macerasının kırılma dönemlerini şöyle aktarıyor:

" 1949 yılında Van Atatürk Lisesi'ne kaydımı yaptım. Van Atatürk Lisesi'nde 1948 yılında açılmıştı. O dönem Fen ve Edebiyat  kolu vardı. Ben Teknik Üniversite okumak istediğim için Fen bölümüne kaydoldum. Özalplı, Ercişli arkadaşlarımızla  tek  gözlü  toprak ev tuttuk orada kalıyorduk. Çıkan bir kanunla lise öğrenimi  4  yıla çıkarılmıştı. Biz mezun olduktan sonra 3 yıl oldu. Zor, sıkıntılı, pejmürde bir öğrencilik hayatı yaşıyorduk. Edebiyat öğretmenimiz  ünlü edebiyatçı Tahir Alangu'ydu. O sıralar solcu hocalar Doğu'ya sürgün edildiği için okulumuzda deneyimli, bilgi, birikim sahibi öğretmenler  vardı. Çok başarılıydım. Sınıfımızın en çalışkan öğrencisi ben ve daha sonra Beyin Cerrahı Vanlı Prof. Dr. Hızır Alp'ti.   Sınıfımızda Turan Haydaroğlu, Bahattin Türkoğlu ve rahmetli Fevzi Levendoğlu, Uygur İlvan ve diğer arkadaşlarımız vardı. Van'ın yerli zengin  ailelerinden Osmanlı Beyefendisi, fötrlü, şık  giyimli    rahmetli Şaban Boysan'ın iki oğlu da  ortaokulda okuyordu. Şaban Bey çocuklarının eğitim görmesini, başarılı olmasını istiyordu. Bu   konuda  da hiçbir  fedakarlıktan kaçınmıyor.. Daha sonra Van Belediye Başkanı olan Şaban Bey Van Atatürk Lisesi'ne gelerek öğretmenlerden bedeli karşılığında çocuklarına özel ders vermelerini istemiş. Öğretmenler de  kendisine  öğretmenlerin  kamu  görevlisi oldukları için özel ders vermeyeceklerini ancak 3'cü  sınıfta  çalışkan öğrencilerden Hüsnü Ayhan ve  Hızır  Alp'in  özel ders  konusunda yardımcı  olabileceklerini  söylemişler. Şaban Bey'de  kabul etmiş. Ben ve Hızır,  Şaban Bey'in  evine giderek, ortaokulda  okuyan çocuklarına haftada  2-3 saat özel  ders veriyorduk. Şaban Boysan çok bonkör biriydi. Bana ders karşılığı 20  lira  para verdi. ki ben 10 lirayla bir ay  geçiniyordum. 1953 yılında liseden mezun oldum. Hayalim İstanbul Teknik Üniversitesi'nde okumaktı.  İstanbul'a gittim. İTÜ sınavlarını kaçırdığımı öğrendim. Üzüldüm. O  yıllar Teknik Üniversite ve Mülkiye  sadece sınavla öğrenci alıyordu. Diğer üniversiteler  sınavsızdı. Babama haber verdim. Bana " Ankara'ya  git. CHP Van Milletvekili İbrahim Arvas'ı gör" dedi. Rahmetli İbrahim Arvas'ın bürosuna gittim, kendimi tanıttım. Bana" Sakın Başkale'ye  dönme  dedi. Mutlaka oku. Sana  yardımcı olurum. Ankara Hukuk Fakültesi'ne kaydını yapalım oku. Sana  yardımcı olurum. Devam zorunluluğu da  yok rahat okursun. Sana iş'te bulurum." dedi. Ankara Hukuk Fakültesi'ne kaydını yapalım. İbrahim Arvas Sekreteri Sıhkeli  (Bostaniçi) Sabri Bahar'a talimat verdi. Sabri Beyle birlikte  Ankara Hukuk Fakültesi'ne   giderek kaydımı yaptırdım. 1957 yılında  Ankara  Hukuk Fakültesi'ni birincilikle bitirdim. "

Okuduklarınız kısıtlı koşullara rağmen eğitimi köyden şehre vazgeçilmez gören aydın bir kuşağın çabasının özetidir.

İnönü İlkokulu'nda Mevlüt Okayer öğretmenimiz ile 50. Yıl Ortaokulu'nda okul müdürümüz, edebiyat öğretmenimiz Ali Nazif Bayramoğlu  ve  Eğitim Araçları film salonunda makineleşen  seslendirme eşliğinde halk sağlığı filmlerini gösteren rahmetli Fevzi Levendoğlu abimizi, ebediyete intikal etmiş bütün öğretmenlerimizi rahmet ve saygıyla anıyorum. Hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları