İkram Kali

Irkçılığın alemi yok

İkram Kali

Ailemizin geçmişiyle ilgili bilgilerin toplanması kendi geçmişimiz kadar doğup büyüdüğümüz yerin geçmişi açısından da büyük önem arzetmektedir. Bu konuda en sağlıklı kaynaklardan biri aile büyüklerimizden edindiğimiz bilgiler, devraldığımız belgelerdir.  Aile büyükleri hayattan göçmeden önce video ve ses kaydıyla soy ağacı, yaşadığı ve tanık olduğu olaylar hakkında sözlü tarih çalışması yapabiliriz.  

Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün e-Devlet üzerinden TC vatandaşlarının alt-üst soy ağaçlarına ulaşabilme imkanı  bu anlamda büyük bir hizmet oldu.Soyunun nereden geldiğini, hangi etnik kökene dayandığını merak eden vatandaşlar sisteme akın etti. Yaşanan yoğun talep nedeniyle geçtiğimiz hafta kısa süreliğine kapanan ve talep sisteminin devreye alınmasıyla birlikte hizmet yeniden verilmeye başlandı. Mahremiyete özen gösterilerek şekilde hizmet veren sistemde 6698 Sayılı "Kişisel Verilerin Korunması Kanunu" gereğince kardeşler gibi yansoylarına ait bilgiler e-Devlet üzerinden paylaşılmıyor.

Ama sorgulama uygulamasında bazı gariplikler var.

1800’lü yıllarda doğanların birçoğu için soyadı ve ‘sağ’ bilgisi verildi. Örneğin 1899 doğumlu olan ve 1963’de vefat eden annemin babası, babamın hem amcası hem de kayınpederi olan dedem sağ gösterilirken 1896 doğumlu olan 1968’de ölen dedemin hanımı, annemin annesiyle ilgili doğru bilgiler verildi.

Sistemde sorgulama yapan vatandaşlardan kimisi babasının, annesinin iki kuşak ötesine ulaşma heyecanını yaşarken, kimisi de soyunun farklı etnik kökene uzanmasının şaşkınlığını yaşadı.  Soyağacı bilgilerinden yola çıkarak işi ırkçılık seviyesine taşıyanlarda oldu, sonucu abartmayarak sıradan bir bilgi olarak değerlendirenlerde.

E-Devlet üzerinden alt-üst soy bilgilerine ulaşamayanlar veya daha ötesine ulaşmak isteyenler eski yazı okumayı biliyorlarsa veya bu işi profesyonelce yapan birilerinden yardım alma imkanları varsa Osmanlı Arşivi’nde bulunan, nüfus defterlerinin ilk sayımlarından alt-üst soylarına ulaşabilirler.

Aileden gerekli malumat öğrenildikten ve alt-üst soy sorgulamadan bilgiler alındıktan sonra arşivlere müracaat ederek daha gerilere gidilebileceğini belirten tarihçi Erhan Afyoncu “ Soy tarihi araştırmaları için ilk olarak nüfus defterlerine bakmak gerekir. II. Mahmud'un emriyle 1831'de tutulmaya başlayan nüfus defterlerinin ilk sayımları Osmanlı Arşivi'ndedir. 1880'den sonraki defterler ve arada tutulan vukuat kayıtları ise Nüfus Genel Müdürlüğü Arşivi'ndedir. Bu defterleri destekleyecek diğer kayıtlar ise Osmanlı Arşivi'nde bulunan ve 19. yüzyılın ortalarına ait olan Temettuat defterleridir”  açıklamasında bulundu.  Osmanlı döneminde yapılan Van’ın nüfus sayımlarının akademik çalışmalar sonrası daha öce yayınlandığını bu arada hatırlatalım.

Genetik bilimi hızlı ilerledi, 2007’de insanoğlunun gen haritası çıkarıldı. Bugün artık milletlerin akrabalık ilişkilerini belirleyecek yeterli bilgiye sahip duruma gelindi.

Öte taraftan insan türünün tarihinin 200.000 yıl öncesine dayandığı, bazı araştırmacılara göre 340 bin yıl, hatta çok daha eski olduğu belirtiliyor. 150-200 bin yıl önce Doğu Afrika hariç hiçbir yerde insan yaşamıyormuş. İlk erkeğin 70 bin yıl önce, ilk kadının 200. bin yıl önce yaşadığı hesaplanıyor.

Coğrafi konum, iklim ve diğer çevre şartlarına bağlı olarak genlerde değişiklikler meydana gelebildiğini belirten bilim adamları bu değişikliğe mutasyon adı veriyorlar. İki insanın genlerinin 99,9 birbirinin aynı olduğu, yani saç, göz, deri rengi ve diğer bütün biyolojik özellikler genlerin sadece binde birinin farklı olmasından kaynaklandığı ifade ediliyor.

Bilim insanları erkeklerin Y-kromozomunda meydana gelen SNP mutasyonlara göre genetik gruplara ayrılabileceğini keşfetmişler. Böylece haplo-grup kavramı doğmuş. Bütün Y-kromozom haplogrupları tahminen 70 bin yıl önce yaşadığı belirlenen bir erkekte birleştiği ifade ediliyor. Bu tek erkekten oğullarına geçen Y-kromozomunda meydana gelen mutasyonlar, harflerle isimlendirilen haplogrupları oluşturduğunu vurgulayan bilim adamları yeni DNA örnekleri test edildikçe bu ağacın daha da geliştiğini ve insanlığın baba tarafından soy ağacı oluşturduğuna dikkat çekiyorlar.

Soyunuzu çok merak ediyorsunuz diyelim. Onunda bilimsel  çaresi var. Bastırdınız mı parayı soyunuzu hatta tanımadığınız akrabalarınızı buluyorsunuz.

Amerika Birleşik Devletleri Texas eyaletinde bulunan National Geographic ile işbirliği içinde olan genom projesi yürüten 1 milyondan fazla kayıtlı üyesiyle Dünya'nın en büyük DNA veri tabanına sahip kurumu olan Family Tree DNA (Gene By Gene, Ltd) laboratuarına doğrudan sipariş vererek veya web sitesi üzerinden, hem anne (mt.DNA) hem baba (Y-DNA) tarafından soyağacınızı öğrenebileceğiniz testler yapıyor. Erkekler her iki testi de yaptırabilirken kadınlar sadece mt. DNA testiyle anne tarafından (maternel) geçmişlerini öğrenebiliyorlar. Eğer baba tarafından (paternel) atalarını öğrenmek istenirse, erkek kardeş, babası gibi yakın bir erkek akrabasının DNA örneğini gönderebiliyor.

Test sonucu ortalama 2-3 ay içinde internet ortamında size bildirilebiliyor. FTDNA (Family Tree DNA) sisteminin en etkileyici tarafı, genetik bir akrabanız tespit edildiğinde e-posta ve isim bilgilerini paylaşarak irtibat kurma olanağı sağlıyor.

Y-DNA sonuçları geriye doğru takip edilince hepimizin atası olan ilk erkeğin bundan 60 ila 80 bin yıl önce Afrika’da, Kenya-Etiyopya civarında yaşadığı ortaya çıkmıştı. Bugünkü Japon, Alman, Türk, Arap, İngiliz, Kürt, Rus herkesin ortak dedesi bu kişi. Çünkü o tarihte dünyanın başka hiçbir yerinde insan yok.

Yaşadığımız bölgemizde bir Türkün, Kürdün soyunda ne kadar Farslık, Ermenilik,  Araplık  olma ihtimali varsa,  bir  Ermeni'nin soyunda da o kadar Türklük, Kürtlük, Araplık, Farslık olabilir.

Irkçılığın alemi yoktur.

Hiç kimse soyunu seçme şansına sahip değil.  Soyları gurur vesilesi de, utanç vesilesi de yapmanın yararı yoktur.  

Birkaç kuşak sonra nerden nereye geldiği, kimle nerde evlenerek çoğaldığı bilinmeyen soyumuzun geçmişi sürprizlerle doludur.

Geçmişimizi arşivlerde aradığımız kadar yanı başımızdaki yakınlarımızı arayıp sormamız gerekmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları