Şahbettin Uluat

Çağdaş gulyabaniler

Şahbettin Uluat

İlkokul ya da ortaokul öğrencisiydim.  Henüz siyah beyaz televizyon bile yoktu. Hafta içi, TRT radyosunda, akşamları saat 21.15'te Arkası Yarın, Pazar sabahları da Radyo Tiyatrosu yayınlanırdı.

Arkası Yarın'ların biri de Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın aynı adlı romanından radyoya uyarlanan Gulyabani'ydi.

Çocuktuk. Bugünkü çocuklar, gençler gibi ellerimizde akıllı telefon adlı birleşik cihazlar yoktu. Basit şeylerle oynar, birbirimize takılır, birbirimizi korkutmaktan keyif alırdık. Hortlaklardan, cinlerden konuşur, gece yatağa girdikten sonra  "GaramanGozaaan, pencereden uzaaaan, al filanca kişiyi (isim zikrederdik) götür özan,"sözleriyle aynı odada yattığımız ve genellikle bizden küçük olan kardeşimizin ödünü koparmayı marifet zannederdik.

Tam o dönemimizde, konusuna uygunses efektleriyle güçlendirilmiş, konusu cinler, periler, hayaletler, hortlaklar olan bu programın yayın saatinin gelmesini iple çekerdik. 

Kış geceleri uzun olduğu için erkenden uyku bastırırdı ve gözlerimizi kırpıştıra kırpıştıra, biraz da korka korka beklerdik; kimi geceler de program bitmeden uykuya dalardık.

Gulyabani dışında adı aklımda kalmış, bende iz bırakmış iki Arkası Yarın programının biri OliverTwist öteki de yine Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın romanından uyarlanmış olan ve yine korku ve heyecanla dinlediğimiz "Mezarından Kalkan Şehit" ti.

Önceki gün kitaplarımın arasında epeyi zamandır duran Gulyabani kitabını o günleri de anımsayarak şöyle bir bakayım diye çıkardım. Giriş kısmında yazarı tanıtan güzel bir yazı vardı, okudum. Kitabın konusu,bir hanım okurun ricası üzerine seçilmişti, o hanımın mektubunu ve yazarın yanıtını da okudum. Sonra da kendimi romanın sayfaları arasında buldum.

Roman o günün İstanbul'unun dışında, kırsalda, adı hayaletliye çıkmış eski bir çiftlikte yaşananları konu ediniyordu. Kitap boyunca bir çiftliğin duvarları arkasında kaybolmuş roman kahramanı dört kadının çeşitli ses, hareket ve görüntülerle kendilerini gösteren sözde cinlere, perilere,  gulyabani'ye yürekten inanarak ve onlardan ödleri patlayarak sürdürdükleri sıra dışı yaşam anlatılıyordu. Kadınların, sayılan varlıkların gazabına uğramamak için uydurduklarıdualarla, koruyucu söz ve araçlarla kurmuş oldukları yapay dünya, yazara has, sade üslupla özenle yazıya dökülmüştü.

Kitabın giriş kısmında yazarın romancılığı anlatılırken  "Hüseyin Rahmi, üstadı Ahmet Mithat Efendi gibi hem okurlarını bilinçlendirmeye, çağdaşlaştırmaya, boş inançlardan, çağdışılıklardan kurtarmaya, bunu yaparken eğlendirmeye, okura hoşça vakit geçirtmeye çalışır,"şeklinde bir ifadeye yer verilmişti. Bu sözler sanki özellikle Gulyabani için söylenmiş gibiydi. Yazar yaşadığı dönemde toplumda ciddi karşılığı olan kimi boş inançları eleştirirken hem öğretiyor, hem de duruma göre güldürüyordu.

Kitabı okurken DEAŞ, FETÖ ve bunlara benzer başka örgütler geldi aklıma.

Sonuç itibariyle o yapılara katılanlar da, Gulyabani romanındaki Yedi Çobanlar Çiftliği'nde yaşayan dört kadın gibi birilerinin oyunlarına gelmiyorlar mıydı? Onlar, kimi yapay etkilerle, yapay olarak oluşturulmuş korku ve vehimlerle gerçek dışı beklentilerle aslında tam tanımadıkları insanlar tarafından bilinen dünyadan kopartılıp, kimi üstü kapalı, gizli amaçlar için ustaca yönlendirilip kullanılmıyorlar mıydı?Bizim anlamakta güçlük çektiğimiz araçlarla, yem niyetine kullanılan dualarla bir yerlere giderken gerçekle yalanı birbirine karıştırmıyorlar mıydı?

Ne yazık ki, içinde bulunduğumuz 21. Yüzyılda hızla ve kolaylıkla ulaşılabilen bilgiye rağmen dünyanın her yerinde görülebilen bu sinsi yapılar insandaki eksikliklerden yararlanarak varlıklarını sürdürüyorlar.

Bilgisayar oyunları yoluyla henüz çocukluk çağlarını süren gençlerimizin uzaktan verilen komutlarla intihara sürüklenebiliyor olmaları da bir yönüyle, bu anlamda dikkate alınması gereken bir başka konudur.

Gulyabani,o romanının yazıldığı dönemle karşılaştırıldığında bilimin aydınlığının kat be kat artmış olduğu bugün de, isim ve kılık değiştirmiş olarak ortalıkta dolaşmaktadır; DEAŞ, Boko Haram, FETÖ ve benzeri örneklerde olduğu gibi duruma göre bilimi de, zeki çocukları da emeline alet edebilmektedir.

Dünyayı mutlu ve birlikte yaşanabilir bir yer yapmayı hayal eden, aklı ve vicdanı hür bireyler olarak her inançtan, her ten renginden ve kökenden insana düşen şey bu gulyabanileri de, arkalarındaki güçleri de çeşitli araçlarla gözlerimizi perdelemeye çalışmalarına rağmen görmek, iyi tanımak; gördüğümüz her yerde etiketlemek, teşhir etmek ve mümkünse etki alanlarını daraltmak olmalıdır.

Bugün artık her an, sayısız iletişim aracından her konuda ve çok miktarda bilgi sürekli akıp durmaktadır. Gizli, saklı çok az şey kalmıştır. 

Yapmaya çalışanlar da, yıkmaya çalışanlar da, gulyabaniler de, onları ortalığa saçıp dünyayı yaşanmaz kılanlar da merak eden ve biraz akılcı düşünebilen hemen herkes tarafından bilinmektedir.

Birileri dünyanın imparatorluğunu elde etmeye çalışırken şimdilik kendinden uzak coğrafyalarda yangınlara, tsunamilere, göç dalgalarına ve sefaletlere neden olmaktadır.

Not:

Gulyabani: isim Karanlık ve ıssız yerlerde, insanın gördüğünü sandığı korkunç hayalet (TDK sözlüğü)

Yazarın Diğer Yazıları