İkram Kali

Depremlerde acıyı da gördük, sevinci de

İkram Kali

Deprem denilen yerin sarsılmasını eskiden büyüklerimiz zelzele/zenzele olarak tanımlardı. Deprem olgusuna insanlar geçmişte daha duyarlıydı. Örneğin eskiden bahçeli kerpiç evlerimizin bir köşesinde tahtadan yapılmış barakalar vardı.

Baraka gerçeği 30 Haziran 1945'de başlayıp 1946 yılının Mart ayına kadar devam eden deprem fırtınasında Van ve civarında 2 bin yapının hasar görerek yıkılması Erciş Kocapınar'da 3 bin kişinin hayatını kaybeden depreme dayanıyor. Devletin kısıtlı yardımlarının olduğu deprem sarsıntılarının sürdüğü o dönemde Vanlılar bahçelerinin bir köşesine yaptıkları barakada aylarca barınmışlar. Deprem olgusunu ilk olarak çocukluğumuzda bir bölümü odunluk, bir köşesinde hırğeşek  (lüzumsuz eşyaların), el arabası, kazma kürek gibi ev aletlerinin yer aldığı işte bu barakalar sayesinde  öğrendim.

Yaz aylarında deprem sarsıntıları meydana gelince yatak yorgan çardağın altına, bahçelere taşınarak deprem korkusu atlatılıncaya kadar ev dışında kalınırdı. Biz çocuklar için eğlenceli geçen yaz ayının deprem gecelerinde yıldızları sayarak uykuya dalardık. Mevsim kış ise can korkusuyla evlerden dışarıya kaçan aile fertleri titreyerek bir süre sonra evlere geri dönmek zorunda kalırdı.

Sarsıcı ilk depremi 24 Kasım 1976 tarihinde ortaokul sıralarında yaşadık. Deprem gerçeği ile ilk defa bu depremde yüz yüze geldik.  Çaldıran- Muradiye çevresinde yıkıcı etkisi olan 7,5 şiddetindeki hayatımın ilk büyük depreminde 3 bin 840 vatandaşımız hayatını kaybetmişti.   Sonraki yıllarda deprem sarsıntıları devam etmiş ama can kaybı, ağır hasarlar meydana gelmemişti.

Ülkemizin, kentimizin acı gerçeği olan depremleri ve artçılarını ruhumun derinliklerine kadar 2011 Van depreminde yaşadım.  Depremde yaşadıklarımı, tanık olduğum olayları, gözlemlerimi bir depremzede vatandaş ve gazeteci olarak dün Van Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Dair Başkanlığı tarafından 2011 depreminin 7. Yıldönümü nedeniyle hazırlanan 'Deprem Gerçeğine Karşı Geç Olmadan Kentsel Dönüşüm' çalıştayında hazırladığım sunum eşliğinde anlattım.

Prof. Dr. Ferhat Özçep, Doç Dr. Suvat Parin, Doç. Dr. Mucip Tapan, Şehir Plancısı A. Faruk Göksu ile birlikte katıldığım çalıştayın birinci oturumunda, Kentsel dönüşüm kentsel dönüşüm sosyolojisi konuları ele alınırken ikinci oturumda, kentleşme ve yapılaşma sürecinde zemin deprem etkileşimi başlıkları ele alındı.

 Katılımcıları duygulandıran sunumda  neler anlattım?

 23 Ekim 2011 ve 9 Kasım 2011 depremlerinin kentimiz ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerini,  meydana gelen maddi ve manevi hasarları, bıraktığı derin izleri dile getirdim.

Depremde bireylerin güçsüz, çaresiz oluşunu  sağ kurtulanların ilk önce yakınlarının yardımına koştuklarını…  İnsani değerlerin, toplumsal yardımlaşmanın her şeyin önüne geçtiğini anlattım.

 Deprem nedeniyle Van'dan göç eden insanların hüzünlü tablolar oluşturduğunu, en hareketli caddelerde kimi zaman tek bir insanın dahi olmadığını ve oluşan ürpertici görüntüleri fotoğraflarla aktardım.

2011 depremlerinde on binlerce Vanlının gittikleri kentlerden geri dönmediklerini bu anlamda Van'ın 1915'ten sonra  en büyük iç göçü yaşadığını, bu durumun kentin demografik yapısında kırılmalara, nitelikli insan gücü kaybına  neden olduğunu ifade ettim.

 İnsanların canlarını kurtarma mücadelesi verdiği deprem günlerinde birilerinin siyaset, birilerinin hırsızlık, birlerinin fırsatçılık yaptığını da vurguladım.

Ülkemizin dört bir yanından Van depremzedelerinin yardımına koşan kurumların, kuruluşların ve yürekli insanların insani çabalarının kardeşlik, birlik ve berberliğimize güç kattığını, Van'ın o günlerde  nüfusunun 74 milyon olduğunun altını çizdim.

Dünyanın dört bir yanında farklı dile inanca, ırka mensup devletlerin, kuruluşların, gönüllülerin yardımlarının unutulmaz olduğunu… 9 Kasım depreminde çöken otelde hayatını kaybeden Japon Atsushi Miyazaki'yi ve Beşiktaş Çarşı Grubu gibi yürekleriyle Vanlıları  kucaklayan  yardımseverleri ve meslektaşlarımız Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir'i unutmayacağımızı belirttim.

Eğitim ordusunun Erciş deprem şehidi 75 öğretmenimizi ve diğer vatandaşlarımızın ailelerinin acılarını paylaştığımızı söyledim.

 Devletimizin ağrı kış koşullarında 9 ayda 17 bin TOKi konutu yaparak dünyaya örnek olacak bir başarıya imza attığını, AFAD, Kızılay, UMKE  başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluşun başarılı sınav vererek Van'da çok önemli deneyimler kazandığına işaret ettim.

 Depremde birçok insanın travma geçirdiğini, bazı ağır hastalıklara maruz kaldığını,  çok büyük maddi kayıplar nedeniyle sosyal ve ekonomik yaşamlarında onarılmaz kayıplar meydana geldiğine dikkat çektim.

Depremleri yaşayan gazeteci olarak  o günlerde biz neler  yaptık onalara da dikkat çektim.

Vansesi sayfalarında…

 Mağdur olan hemşehrilerimizin gerek Van'da gerekse geçici olarak barındıkları şehirlerde yaşadıkları sorunları, ihtiyaçları… Başarılı deprem çabalarını… Yardımlaşmayı, dayanışmayı ön plana çıkararak farkındalık yarattığımızı… Fitne fesat yaratanlara, depremzedeler üzerinden ideolojik istismar peşinde koşanlara ile deprem rantı yaratma çabasında olanları deşifre ettiğimizi… Yerel yönetimlerin yapılaşmada denetim ve sorumluluklarının öneminin depremle bir kez daha ortaya çıktığını…

Deprem Günlüğü köşesi ile depremi yaşayanların anılarını, gözlemlerini kayıt altına aldığımızı…. Deprem sonrası gönüllü psikolog yazarımız ile depremzede vatandaşlarımıza yardımcı olmaya çalıştığımızı…  Depremde konutlarını AFAD raporu ile yıkan, ancak Kentsel Dönüşüm imkanından yararlandırılmayan hak sahipleri için haber ve köşe yazılarımızla verdiğimiz mücadele sonunda Torba Yasa ile 20 bin konutun yararlanmasını sağladığımızı…  Deprem sonrası yeni imar planıyla kamu kurum kuruluşlarının göl manzaralı yerlerde yapılmasının ve betonlaşmanın yanlış olduğunu belirttiğimizi… Deprem mağduru esnafın, tüccarın, memurun, işçinin, işsizin sorun ve taleplerinin sesi olmaya çalıştığımızı anlattım.

7 yıl önce bugünlerde tüm vatandaşlarımızın, kentimizin ortak sorun ve beklentilerinin sözcüsü olmaya çalıştık. Stadyum dedik, hastane dedik, imar planı dedik, kültür merkezi dedik, park dedik, yeşil alan dedik nihayetinde Van ve Vanlı dedik.  Dün böyle bir içerikle sunum yaptım.

Acı günler geride kaldı.

Evet. Depremlerde zor günler geçirdik. Yakınlarımızdan, hayatımızdan, birikimlerimizden birçok şey kaybettik. Ama güneş yeniden doğdu kentimizin üstüne. Kara butlular dağıldı. Van her şeye rağmen yenilenerek tekrar ayağa kalktı. Cadde ve sokaklar şimdi ışıl ışıl. Umut ve heyecan var. Depremlerden ders alarak geleceğe umutla, heyecanla yürüyoruz. Acıyı da gördük sevinci de. Türkülerimizde hüzün de var coşku da. Van'ımızı her haliyle seviyoruz ve terketmiyoruz.

Yediklerini, giydiklerini, harçlıklarını, imkânlarını… Alın teri emeklerini, gözyaşlarını kardeşlik duygularıyla deprem günlerinde bizlerle paylaşan herkese…  Depremin 7. yılında bir kez daha teşekkür ediyoruz.  Zor ve hüzünlü coğrafyanın insanlarını çetin günlerinde unutmayanları bizde unutmuyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları