İkram Kali

Bahçesaray ilçemize yazık oluyor!

İkram Kali

Müküs/ Bahçesaray gizemli bir bahçe gibidir.  Kış aylarında gelin gibi beyaza, yaz aylarında yeşil örtüye bürünür. Yeşil vadinin buz  gibi suları deli dolu çağlar, ziyaretçilerine serinlik ve huzur verir. Buranın hikâyeleri, sevinçleri, acıları da bir başkadır. İnsanı yolu ve yolcuyu iyi bilir. O nedenle Bahçesaray da gönüller, kapılar, sofralar hep açık olur. 
Bahçesaray Feqı Teyran'ın, Mir Hasan-i Veli'nin,  Şeyh Fehim Hazretlerinin toprağıdır. Manevi havası yüce dağların arasında gizlidir. Varmak isteyene.  
Klasik Kürt şiirine sade bir söylem kazandıran 1560 yılında,  Bahçesaray (Müküs) ilçesinde doğan ve yine 1640' ta Bahçesaray'da vefat eden,  'Feqiye Teyran Festivali'ne katılmak üzere Bahçesaray'a uzandık.  Kurdun kuşun diline vakıf olmak insanlık tarihinde kaç kişiye nasip olmuştur bilinmez. Nice destanlar, nice masallar ve nice söylencelere konu olan kurdun kuşun dilinden anlama mitinin simgesi olarak Feqîyê Teyran bilinir. Kelime anlamı olarak Kuşların üstadı anlamına gelen bu isim, Derler ki şu kürre-i arzda kuşların diline vakıf olmuş bir Hz. Süleyman vardır bir de Faqiye Teyran."
Çözüm/barış/normalleşme sürecinin getirdiği huzur ve güven ortamı yollarda, dağda taşta, çiçeklerin renginde gerçek festival havası yaşatıyordu.
Hafta sonu birkaç dostumuzla Bahçesaray'a doğru kendi aracımızla yol aldık. Daha önce defalarca gittiğim Bahçesaray'ın asfalt yolu Van merkezinin yollarından çok daha iyi hale gelmiş.  Zirvesinde,  yol kenarlarında yer yer siyah saça düşen aklar misali karlı dağların çevrelediği kıvrımlı yol boyunca kimi yerlerde uzun yıllar sonra yayılan göçer çadırları ve koyun sürüleri barışı müjdeler gibi gelen geçeni selamlıyordu.  Aramızda yolu iyi bilmeyen bazı sürücülerinin çok dikkat etmeleri yönünde sohbet ederken Van'dan festivale gelen aileleri taşıyan 2 aracın kaza yapması hepimizi üzmüştü. 
Festivale gelince. 
Organizasyonu daha iyi olabilirdi.  Alanda tertip, düzen festivale yakışan bir görünüm pek yoktu. Feqı Teyran adına düzenlenen bir festivalde Feqı Teyran'ın hayatını,  şiirlerini anlatan kitap, CD gibi materyallerin bulunmaması ciddi eksiklikti. Kültürel boyutundan çok şenlik boyutu düşünülmüş. Alandan yükselen Türkçe Kürtçe türküler bin yıllık birlikteliğin ortak sesiydi. Festivalde köylüleri yeterince göremedik! S orunca  çeşitli değerlendirmeler dinledik.  
Değeri gerçek anlamda kavranmayan şirin Bahçesaray, hatta Çatak maalesef hızla çirkinleşiyor. 
Van'ı saran plansız, denetimsiz çarpık betonlaşmanın mini bir örneğini Bahçesaray'da gördük.  Biçimsiz,  düzensiz,  mimari estetikten yoksun iki üç katlı beton yığınları o güzelim ilçeyi sıradanlaştırmış, anlamsızlaştırmış. Bahçesaray doğallığını kaybetmiş-kaybediyor.  Oysa Bahçesaray'da beton yığınları yerine yöresel mimariyi, sanatı yansıtan taştan oyma sıralı kamu binaları, dükkânlar hatta konutlar yapılarak ilçeye değer ve kimlik kazandırılabilir.  İlçenin ortasından geçen coşkun billur gibi akan çayın çevresi yapılardan temizlenerek peyzaj projesiyle yeşil alana dönüştürülerek halka ve konuklara açılmalı. Bahçesaray ve Çatak yeniden doğal şekliyle düzenlenebilirse gezi tutkunları,  film yönetmenleri için Türkiye'nin en cazip yeri haline gelebilir. DAKA bu işe el atabilir.  Artık sermayeden yemeye bir nokta koyulmalı. 
Programımız doğrultusunda Feqı Teyran türbesine giderken ilçe çıkışında yolun bir kısmına Arnavut taşı döşenmesi (doğal kesme taş)  ilçeye farklılık, güzellik,  ruh katmıştı.  İlçe merkezdeki yolların tamına keşke doğal siyah taş ile döşense ne güzel olurdu.
Feqı Teyran türbesine gitmek üzere yeşilliklerin bezediği vadide yol alırken huzurun, güvenin havasını doya doya soluduk.  Türbe girişine vardığımızda mimari özen taşımayan, ağaçlar arasında kondurulan zevkten ve doğayla uyumdan uzak görünüme sahip küçük bir cami bizi karşıladı. Ceviz ağaçlarını arasından yamaç aşağı birkaç metre yürüdükten sonra kalın kalas tahtadan yapılan, doğaya uyumlu siyah basamaklardan inerek ceviz ormanın yamacında Feqı Tayran türbesine ulaştık. Beyaz taştan Selçuklu ve Osmanlı mimarisi ve süsleme sanatının inceliklerinin yansıtıldığı, sütunlu harika türbe İstanbul Osmanlı türbelerinin benzeriydi.   Bahçesaray ilçe merkezi ne denli karmaşa çirkindiyse burası tam aksine asalet, tarih, maneviyat kokan başka bir güzelliğe sahipti. Türbenin her karışında sanat, mimari ve özen vardı. Farklı bir yer gibiydi.
Türbeyi çevreleyen beyaz taştan el işçiliği ile yapılmış,  dış kenarında birde çeşmesi bulunan süslemeli duvarın giriş kamerinde  "Fekı Teyran Türbesi Sancak Vakfı 2009"  yazıyordu.  Türbeyi ve çevresini Siirtli hemşehrimiz Ethem Sancak ailesinin kurduğu "Sancak Vakfı " yaptırmış. Helal olsun, çok güzel ve hayırlı bir hizmet yapmışlar. Türbenin karşısında ziyaretçilerin oturup soluklanmaları için de kesilen doğal kütük ortaklar bırakılmış. Kelebek taş döşeli Feqı Teyran'ın evine uzanan yolun kenarında Teyran'ın şiirlerinden seçilen Kürtçe-Türkçe mısralar yol boyunca levhalara dizilmiş.  Vakfın yaptıklarını sanat tarihçisinin bilgisi ışığında iyi bir mimarın elden çıktığını özenli işçilikten hemen anlıyorsunuz. 
Farsça ve Kürtçeyi iyi bilen arkadaşımız levhalarda yazılı şiirleri çevirerek bize aktarırken Türkçe çevrilerinin yanlış olduğunu söylüyordu.  Yolun sonundan Feqı Teyran'ın yaşadığı eve yürüdük. Yol boyunca asırlık ceviz ağaçları bizi gölgelerken ağaçların arasına üst üste serilen kurumuş odunluk kütüklere, dallara vakıf malı nedeniyle kimse dokunmaması saygı adına dikkat çekiciydi.  
Açılışı yapılacak olan Feqı Teyran'ın restore edilen evine girdik.  Acelece yapılan restorasyonda ciddi bazı hatalar gördük. Bunları da orada bulunan yükleniciye aktardık.  İşin kontrolünü yapan Röleve ve Anıtlar Bölge Müdürü Cemil Karababa'nın dikkatini çekeceğine inanıyorum.  Yanımızda bulunan köyün genç sakinlerinden biriyle sohbet ederken "  Önceden bu eve girmekten çekiniyordum, etkileniyordum. Onarım sonrası evin eskiden beni etkileyen havası, ruhu yok artık"  ifadesi her şeyi özetlemeye yetiyordu. Bu duygularla oradan ayrılıp bir dostun evinin bahçesinde çay içip, peynir ekmek yiyerek dönüş yoluna koyulduk. Yolda yapılan tuvaletlerin kinle, nefretle tahrip edilmiş üzücü görüntüsü akılımızın bir köşesinde kalarak Van'a vardık. 

Yazarın Diğer Yazıları