İkram Kali

Hoş geldin normal hayat

İkram Kali

Küresel Covid 19 koronavirüs salgınıyla mücadelede normalleşme dönemi ülkemizde dün başladı.  

1 Haziran farklı bir gündü.

Güneş daha parlak,  gökyüzü daha maviydi.

Ölümden dönmüş, kaybettiğini yeniden bulmuş,  özlediklerine yeniden kavuşmuş insan psikolojisi vardı toplumda.

Özlem, şaşkınlık, sevinç, beklentiler, kaygılar iç içe geçmişti.

Aylardır kapalı olan lokanta, kahvehane, alış veriş merkezi gibi yerler belirlenen kurallar çevresinde müşterilerine kapılarını açtı. Kütüphane, müze,  spor salonları normal çalışma düzenine geçti. Kamu personelleri normal mesai yaptı.  Yasaklanan seyahatler yeniden başladı. Ertelemelere, belirsizliklere büyük ölçüde nokta bırakıldı. Çalışan, üreten, tüketen herkes kaldığı yerden ” devam” dedi hayata.

İnsanlar ve şehirler kucaklaştı dün.

Doğan güneş ile birlikte kahvehanelerin önüne atılan kürsülerle, kahvaltıcıların sokaklara açtıkları servislerle, kafelerin telaşıyla lokantaların heyecanlı öğlen hazırlıklarıyla Van’ın mutluluk veren güzel bir yaz gününde umutlar bir kez daha tazelendi.

Normalleşmeyle birlikte iş yerlerini açan bazı dostlarla, esnaflarla selamlaşarak ‘ziyaretin kısası makbuldür’  sözünden hareket ederek kısa sohbette bulunduk ama maske takarak,  sosyal mesafeye, temasa dikkat ederek. 

Van’da iş yerlerinin müşteri ve ziyaretçilerine olmazsa olmaz ikramı çay her zaman olduğu gibi yine teklifsiz geldi. Çaylar bu kez alışıldık ince belli cam bardak ve porselen tabakta gelmedi. Koronaya uygun tek kullanımlık kâğıt bardaklarda içildi. Cam bardakta içilen çayın tadı yoktu tabi ki.  Çayı yudumlarken ‘Pandemı sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ öngörülerini hatırlayarak “ dakika bir gol bir” dedim kendime.  

Huzur veren güzel bir hava vardı Van’da dün.

Evde geçirilen zor günlerin, ekonomik kayıplara yol açan iş yerlerinin kapanmasının, seyahat kısıtlamalarının nihayetinde alınan tüm önlemlerin boşa gitmediği dün görüldü. Dün normalleşmeye geçilmesi alınan önlemlerin, uyulan kuralların sonucunda gerçekleşti.

Daha fazla özgürlük, daha fazla rahatlamak için bundan böyle uyarılara dikkat etmek zorunda olduğumuzu topluma ve kendisine saygısı olan herkesten dinledim.  

Dün Van’da caddeler, sokaklar, iş yerleri canlı ve renkliydi.

Parklar, bahçeler dostlarına kavuştu.

Plan, program yapmaya yeniden başlandı.

Dikkat çeken bazı olumsuzluklar da vardı.

Kısmi normalleşmeye geçilmesiyle birlikte herkesin yüzünden, gözünden ve sözünden rahatlama yansıyordu dün. Lakin cadde ve sokaklarda 65 yaş üstü kuşağı aradı gözlerimiz. Bilgi, birikim, edep erkân sahibi; saygı gösterdiğimiz sevgi  gördüğümüz 65 yaş üstü insanlarımızın olmadığı sokaklar yalnız, tatsız tuzsuz, hatta ruhsuzdu.  65 yaş üstü değerlerimizi hem koronadan koruyacak hem de onları mutlu edecek rahatlatıcı kararın alınmasına acil ihtiyaç var. Kısıtlama uzun sürerse çeşitli sorunların yaşanması kaçınılmaz olur.  

Polis kontrolündeki ana caddelerde maske takanlar çoğunluktaydı. Ara sokaklarda durum daha farklıydı. Tüm uyarılara rağmen maske takanların, sosyal mesafeye dikkat edenlerin sayısı azdı.  Bazı kahvehanelerde, iş yerlerinin önünde burun buruna oturanların görüntüsü kaygı vericiydi. Yapmayın etmeyin uyarısında bulunalar vardı ama dinleyen kim.

Özgürlüğümüze…

Günlük yaşamda normal düzenimize… Ekonomik faaliyetlerimize…Üretime. Kısa sürede kalıcı olarak dönmek bizlerin elinde.  Ağır faturası olan, büyük bedeller ödenen koronavirüs salgını sürecinin ülkemizi, şehrimizi ve bizleri üzmesine, yıpratmasına izin vermemeliyiz.

Tedbir çok…

Aşırı rehavete korku, kaygı ve strese yer yok.

Hoş geldin normal hayat.

 

 

Devlet yeniden fabrika kurar mı?

Cumhuriyet sonrası devlet ve hükümetler Türkiye’nin kalkınması, istihdamın ve üretimin sağlanarak herkesin kendi bölgesinde mutlu yaşayabilmesi için yörelerin ekonomik potansiyeline göre fabrikalar kurmuştu. Kurulan fabrikalar sayesinde herkesin evine ekmek götürecek, kimseye muhtaç olmayacak kadar bir işi geliri vardı.  Örneğin Van’da kundura fabrikası, çimento fabrikası, şeker fabrikası kurulmuştu.  Başka şehirlerde de farklı fabrikalar vardı. Bunların nerdeyse tamamı son yıllarda ya özelleştirildi veya kapatıldı.  Van gibi bir yerde fabrika kapatılması kolaydır ama yenisini açmak çok zordur.

İşsiz, umutsuz insan sayısı katlanarak artıyor.

Şimdi iki dil bilen başarılı gençler bile işsiz ve mutsuz.

İktisat profesörü, yazar Esfendiyar Korkmaz “Fakirlik Kısır Döngüsünü Nasıl Kıracağız” başlıklı yazısının ikinci bölümünde “Halen batı içinde yer almamıza rağmen insan hakları ve siyasi özgürlükler açısından ‘’özgür olmayan Ülke ‘’ statüsüne geriledik” diyor. Demokrasi olmadan, toplum huzuru olmadan, istikrar önlemleri dikiş tutmaz diyen Korkmaz, önemli bir çağrıda bulunarak şunları söylüyor;

Bütçeden yardımlara ayrılan fonlarla devlet  her şehirde o şehrin kaynaklarına uygun fabrikalar yapmalıdır. Yardım değil iş dağıtmalıyız.

Devletin konut politikası değişmeli, yalnızca sosyal konuta yönelmelidir. Yerine sanayileşme, teknoloji üretimi, AR-GE ‘yi geliştirme politikalarına odaklanmalıdır.

Ben de merak ediyorum.

Devlet işsiz sayısı yükselen Van gibi şehirlere yeniden fabrika yapar mı? Yanıtını vereyim. Devlet kaynaklarından nemalanan aç kurtlar, imtiyazlılar varken çok zor.

 

Herkes özlem duydu

Evde kaldığımız günlerde daha önceleri pek de farkına varmadığımız, basite aldığımız yürümek, dokunmak,  yakın olmak,  şarkı söylemek, bir araya gelmek gibi sıradan birçok şeyin ne büyük zenginlik olduğunu korna sürecinde fark ettik.  

Hepimiz…

Bir şeyi daha çok fark ettik.

Türkiye’de eskiden bahçeli evler çoğunluktaydı. Bahçeli evlerin sağladığı mahalle, sokak ve kapı komşulukları vardı. Sosyal hayatta insanlar daha samimi daha içtendi. Paylaşımlar, dayanışmalar içtendi. Bahçeli evlerin yerinde çok katlı apartmanlar yükseldi.

Koronavirüs günlerinde müstakil bahçeli evlere olan ihtiyaç ve özlem tavan yaptı.

Müstakil evi olan ailelere özenildi.

İnsanlar toprakla buluşmanın, komşuluk ilişkilerinin, el emeği bahçe ürünlerinin yetiştirilebildiği,  çiçek kokusunun, böcek sesinin olduğu küçük bir bahçesi olan müstakil bir evinin olmasını hiçbir zaman korona dönemi kadar istemedi.

Pandemi günlerinde filim geriye sardı…

Herkes müstakil bahçeli sarayda yaşadığını ve ne büyük bir zenginliği kaybettiğini fark etti.

 Görünen o ki…

Bundan sonra müstakil evler yoğun bir ilgi olacak.

 

Vatandaş belediyelere sesleniyor

Belediyeleri ister seçilmişler yönetsin isterse kayyum atananlar.  Vatandaş yönetene değil hizmete, esere bakıyor.

Yani…

Yetkinin şekli şemali vatandaşı çok ilgilendirmiyor.

Diyeceğim o ki;

Van’ın yeniliklere çağdaş şehircilik hizmetlerine ihtiyacı var.

Yeni yollara, yeni parklara, yeni yaşam alanlarına kavuşan Van özleniyor. 

Belediyelere not vermek çok basit.

Başkanlar devraldıkları yolların, parkların, alt yapının, sosyal tesislerin, kültürel hizmetlerin,  asfaltlanan yolların ve geçmişteki hizmetlerin üstüne ne kadar yeni hizmet eklemişlerse sonuç başkanın karne notuna yazılacak.  

Normalleşme başladı.

Kaynak ve yetki de var.

Belediyeler belki kaynak bulabilirler ama boşa harcadıkları zamanı asla bulamazlar.  Belediyelerin hizmet ve eser bırakması için hızlı hareket etmesi gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları