İkram Kali

Hayvanlara yapılan insanlık

İkram Kali

Bu günlerde hayvanlar aç kalmasın diyen bazı kadınları erkekleri ellerinde poşetler dolusu yiyecekleri kuşların, köpeklerin olduğu tarlalara boşaltıklarına tanık oluyorum. Sizde karlı kış günlerinde bayat ekmeklerinizi, yemek artıklarınızı çöplere atmak yerine sulak ve avlak alanlara bırakabilirsiniz.

Orman ve Su işleri Bakanlığı Van Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından Erçek Gölü çevresinde her yerin karla kaplı olması nedeniyle yiyecek bulmakta zorlanan yabani hayvanlar için öğrencilerle birlikte çeşitli alanlara yem bıraktı.

Gümüşhaneli genç iş adamı Tahir Öztürk de, kuşlar yesin diye köyünde 15 dönümlük boş tarlasına biçilmemek üzere buğday ekmiş. Merkeze bağlı Boyluca köyü yaylası Ecel taşı mevkiinde ailesine ait 15 dönüm tarlaya buğday eken Öztürk, bölgede ekili tarla kalmadığından göç eden kuşların tekrar geri gelmesi için böyle bir girişimde bulunduklarını ve başarılı olduğunu söylüyor.

Bunlar insana yakışan doğru ve güzel hareketler.

Diyorum ki;

Büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyeleri ekipler oluştursa, lokanta, otel, yurt, pansiyon ve evlerden yiyecek, yemek artıklarını toplasa,  bunları  sınıflandırıp paketleyerek hayvanlar için  yiyecek olarak değerlendirse fena mı olur.

Kentte ortak iş yapma kültürü yok

Herkes başlıktaki durumdan şikayetçi.

Vali Aydın Nezih Doğan’ın “ Büyükşehir Belediyesi’nin bize sağladığı bir kanalizasyon altyapısı yok. Yani orada 8 bin 800 civarında işçi çalışacak, onların insani ihtiyaçları olacak. Bu ihtiyaçların giderilmesine ilişkin bir kanalizasyon ihtiyacı var. Büyükşehir Belediyesi bize böyle bir altlığı sağlamayınca, biz şimdi onu kendimiz yapmaya çalışıyoruz”  sözleri üzerine bu köşede “Van Büyükşehir Belediyesi neden böyle yapıyor?” başlıklı yazımda” İşsizlikten kıvranan ilimizde yaklaşık 9 bin insanın istihdam edileceği Tekstil Kent’e en büyük desteği Büyükşehir Belediyesi’nin sağlaması gerekmez mi?  İnsanımıza ekmek kapısı olacak Tekstil Kent’e kanalizasyon, alt yapı hizmeti götürülmemesi eksikliktir, ayıptır. Büyükşehir Belediyesi Kanalizasyon Su İdaresi (VASKİ) derhal devreye girmeli amasız, fakatsız, bahaneler üretmeden altyapı da üzerine düşen görevi yerine getirmelidir… Büyük Şehir Belediyesi Tekstil Kent’te üzerine düşen görevi neden yapmıyor?  Beklenen katkıyı neden sağlamıyor. Oysa Büyükşehir Belediyesi samimiyetle “ biz ne yapabiliriz, bize ne görev düşüyor” demesi  gerekirdi. Neticede hizmet, tesis Van’a yapılıyor”  şeklinde eleştiride bulunmuştum. Eleştiride  amaç kenti yönetenler arasında uyumun, dayanışmanın sağlanmasıydı.

Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Bekir Kaya ve Hatice Çoban önceki gün sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle bir araya geldi.  Kaya, toplantıda çeşitli konulara değinirken isim vermeden nazikçe bizide eleştirdi. Eyvallah. Kentte belediye ile resmi kurumlar arasında bir uyumun ve birlikteliğin olmadığı' yönünde özellikle yerel basında yer alan eleştirilere vurgu yapan Başkan Kaya, eleştirilerde 'uyumun olmadığı' kısmının doğru olduğunu ancak bu uyumsuzluğun kimden kaynaklandığının yeterince araştırılmadığını belirterek belediyeye haksızlık yapıldığının altını çizerek, "Bizler başta Vali olmak üzere bu kentin yöneticileri ile birlikte kameranın önüne geçip çok rahat poz verip, gülebiliriz. Bunu yaptığımızda bir mahsul ortaya çıkmıyorsa, demek ki biz toplumu aldatıyoruz. Maalesef bu kentte otak iş yapma kültürü yok. Buna sayısız örnekler verilebilinir" dedi. 

Kaya’nın sözlerinin özetin şudur: “Maalesef bu kentte ortak iş yapma kültürü yok”  Bundan daha isabetli öz eleştiri, eleştiri olamaz. O zaman tespit tamamsa çözüm  de kolaydır.

Vanlılar başta Vali Bey, Belediye Eş Başkanları ile bütün kurum ve kuruluş yöneticilerinin Van için sık sık bir araya gelmesini içtenlikle arzuluyor. Yöneticilerin   birlikte verdikleri samimi   fotoğraflar toplumda moral, heyecan, umut yaratıyor. Onu da bir yere not edelim. İli yönetenlerin bir araya gelmesini  gerçekte nelerin  engellediğini, uyumsuzluğun kimden ve neden kaynaklandığını bilemiyorum. İnsanlarımız kurumlar, yöneticiler arasında uyum, ortak akıl, ortak heyecan, ortak çalışma anlayışı   bekliyor.  Tamam, kameralar önüne geçerek ortak poz verilmesin ama ilin sorunlarının çözümü hatırına da bir araya gelinsin. Ortak başarılara imza atılarak gönüllere birilikte girilsin. Sebep ne olursa olsun iletişim kanalları kapatılmasın. Beklentimiz budur. 

Beyler neden konuşmadınız?

Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Bekir Kaya ve Hatice Çoban meslek odaları sivil toplum kuruluşlarının başkanlarıyla kentin sortunlarını görüşmek üzere bir araya geldi. İyi bir fırsat. Toplantının başında eş başkan Hatice Çoban katılımcılara ”Arkadaşlar basın buradayken varsa soracaklarınız, eleştiriniz lütfen söyleyin “ dedi. Eş başkanlar beylere açık şekilde "sizi dinlemeye hazırız" dediler.

Normalde ne olması gerekir.

Basın varken soru, eleştiri yağmuru gelmesi gerekmez mi?  Başkanları sıkıştırmak, terletmek gerekmez mi? Ama öyle olmadı.  Tek bir kişi konuşmadı. Herkes sus pus.  Basın dışarı çıktı, toplantı devam etti. Daha sonra beyler ne sordular, ne konuştular, ne cevap aldılar bilemiyoruz. Çünkü toplantının devamı basına kapalı! Neden kapalı onu da anlamadım. Basın üzerinden dibine kadar kişisel reklamını yapmaktan kaçınmayan. Van’ın çok değerli akıl daneleri basın önünde belediye eş başkanlarına neden soru sormazlar, neden başkanları eleştirmezler veya takdir etmezler buna bir anlam veremedim. Özel toplantılarda, ikili ilişkilerde belediyeye eleştiriler yönelten “böyle olmaz” diyen sizler değil misiniz?  Bu siyaseteniz, tavrınız kökten yanlıştır. Ne size ne de memlekete yarar sağlar. Beyler kendinizi akıllı milleti aptal sanmayın. Net olun, şeffaf olun,cesur olun.

Muhteşem Vanlı

Vanlı olan insanlığa yararlı eserler bırakan, hizmet eden Türk, Kürt, Arap, Ermeni Çerkez bütün şahsiyetler bizimdir. Yani bu memleketin öz değeridir. Bunlardan biri de Vankulu Mehmet Efendi’dir.

 XVI. yüzyılın önemli âlimlerinden olan Mehmed Efendi, bu asrın ilk yarısında İstanbul’da doğmuştur. Ba­bası, Mustafa Efendi adında bir zattır. Mehmed Efendi, soyca Vanlıdır.Vankulu” lakabıyla tanınması da ecda­dının Vanlı oluşundan ileri gelmektedir.
Mehmed Efendi, klasik medrese tahsili görerek Mah­mut Paşa ve Eski Ali Paşa medreselerinde müderrislik yapmıştır. Daha sonra mü­derrislikten ayrılarak müftü ve kadı olarak görevlendiril­miş Nisan 1592’de bu görevini sürdürürken orada vefat etmiştir. Kabri de Medine’dedir.

727 yılı Temmuz ayında, İbrahim Müteferrika’ya Padişah III. Ahmed’in fermanı ve Şeyhülislâm Yeni­şehirli Abdullah Efendi’nin fetvasıyla, Dârü’t-Tıbaatü’l-Âmire» adıyla kurulan ilk Türk matbaasında, Türkçenin ilk matbu eseri 31 Ocak 1729 (1 Recep 1141) tarihinde bundan 286 yıl önce basılan Vankulu Lügati’dir. Bu lügat, 1010 se­nesinde vefat eden, Farablı bir Türk bilgini olan İsma­il el-Cevheri’nin telif etiği Tâcü’l-lûga ve Sıhhatü’l-Arabiyye yahut sadece Sa­hah, Sihah unvanlı büyük ve meşhur Arapça lügatin Türkçeye tercümesidir. Bu muazzam eseri,  cennetmekân hemşerimiz “Vankulu” ismiyle tanınan Mehmed Efendi çevirmiştir.

Vankulu Lügati, ilk neşri sıra­sında büyük bir rağbet gördüğü gibi, sonraları da başucu kitabı olarak daima aranan, başvurulan bir kaynak eser olmuştur.  Bugün de dile, edebiyata ait eski metin ve eserler üzerinde çalışanlar tara­fından Mehmet Efendi’nin Van­kulu Lügati temel başvuru kitapları arasında vazge­çilmez kaynaklar arasındadır.

Gel gör ki Van’ın üniversitesinde, okullarında, kütüphanesinde Arapça’da üstad olan  İslam dininin emirlerine uymakta ve yasaklarından kaçınmakta çok gayretli olan Müslümanlara nasihat edip doğru yoldan ayrılmamaları için çalışmayı tavsiye eden Vankulu Mehmet Efendi’yi anlatan, yaşatan bir tek sembol, anıt eser bulamazsınız. Eyyamcılık olsun diye Dursun Odabaşı’nın ismini hastaneye veren çevreler Vankulu’nu tabi ki anmaz, hatırlamaz ve görmezden gelir.

Diyeceksini ki Van’ın kurumları, kuruluşları hangi saygın şahsiyetimizi anıyor, yaşatıyor ki Vankulu’nu da ansın, yaşatsın. Haklısınız eserleri, basılan bir nesilden gazeteleri kapanan bir döneme geldik.

Bende boş işlerle uğraşıyorum.

 1. DÜNYA SAVAŞI 100 YAŞINDA

Osmanlı Devleti başlangıçta farklı ittifak arayışlarına girişmiş fakat sırasıyla İngiltere,  Rusya ve Fransa’ya yaptığı teklifler reddedilmişti.  Bunlar yetmiyormuş gibi bir de 2,5 milyon liraya yaptırılan iki asayiş gemisine İngiliz hükumeti tarafından el konulmuştu (1 Ağustos) Siyasi ve stratejik olarak savaşın dışında kalmanın tehlikeli olduğuna inanan ve Almanya’nın  dışında  başa bir alternatifin kalmadığını  gören  Osmanlı devlet  adamları   sonunda bu ülkede  karar  kıldı.

  “ Menfaatlerimiz olduğu için Almanlarla birlikte hareket ediyoruz. Onlarda menfaatlerinden dolayı bizmleler.  Almanya beklentilerine yardım ettiği sürece Türkiye’yi koruyacaktır.  Türkiye ise kendisine yardım ettiği sürece Almanya’yı destekleyecektir.”  Enver Paşa

Yazarın Diğer Yazıları