İkram Kali

Hayvancılıkta nereden nereye!

İkram Kali

Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbaba önceki gün " sosyal ve sürü artırma" projesinin hayata geçirileceğini açıkladı.  Bakan Fakıbaba 'Köyden şehire gitme. Hem maaşını al hem kendi işinin patronu ol' adlı projesiyle her bir aileye 300 damızlık koyun, yem, ilaç, veteriner desteği verileceğini, sürü bakıcısına asgari ücret ödenmesinin yanı sıra sigortasının da yapılacağını söyledi.

Proje 70'li yıllarda 3 milyon, 2017 yılı hayvan istatistiklerine göre 2 milyon 670 bin 576 baş koyun sayısı ile Türkiye'de ilk sırada yer alan Van'da heyecan yarattı.

Proje açıklanınca Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan hayvancılık politikaları ile ilk defa Doğu bölgesi hayvancılığı için kurulan bir kuruluşu anımsadım.  

Atatürk önderliğinde Milli Mücadele'nin ilk yıllarından itibaren yeni Türkiye'de Cumhuriyetin ilanının hemen ardından ekonomik, sosyal, kültürel ve sınaî alanlarda kalkınma seferberliği başlatılmış. Seferberlik başlatılan sektörlerden biri de hayvancılık olmuştur.

Hayvancılığın geliştirilmesi için uygulanan teşvik politikaları kapsamında, hayvan sergileri ve yarışlar düzenlenmiş, kaliteli hayvan yetiştirenlere ödüller verilmiş, kredi ve finansman desteği sağlanmıştır. Hayvan ıslah ve çoğaltılması amacıyla ülkenin çeşitli merkezlerinde haralar, damızlık depoları, inekhaneler, ağıllar ve çiftlikler kurulmuş.

Teşvik politikaları kapsamında savaş yıllarında çiftçiyi ve koyun sahiplerini korumak amacıyla mevaşi ihracatı serbest bırakılmış, Mera hayvancılığının daha yaygın olduğu Doğu bölgelerinde de bölgenin özelliklerine uygun teşvik ve destek politikaları izlenmiş. Atatürk'ün talimatıyla Anadolu'nun kalkınmasında önemli rolü olan hayvancılık teşvik edilerek Ankara ve diğer illerde 1927 yasası ile veterinerlik okulları açılmış.

1933 yılında bölgede kış mevsiminin çok soğuk geçmesi nedeniyle Van, Muş, Erzurum vilâyetleriyle birçok ilçede hayvan telefatı yüzde 40'lara ulaşınca tarımla uğraşan halk tohumluklarını dahi hayvanlarına yedirmek zorunda kalmış, bazı bölgelerde don nedeniyle Sonbahar ve İlkbahar'da ekim yapılamamıştır. Hükümet bölge hayvancılığını korumak amacıyla valilikler aracılığı ile ihtiyaç fazlası hayvan yiyeceği bulunan bölgelerden satın alarak uygun fiyatla ihtiyaç sahiplerine dağıtmış.

Uygulanan politikalar sayesinde 1923 yılında yaklaşık 17 milyon 210 bin adet olan toplam hayvan varlığı 1937 yılı sonu itibarıyla 50 milyon 352 bin'e, aynı yılda canlı hayvan ihracatından elde edilen gelir 3.005.601 ulaşmıştır. I. Dünya Savaşı'nın sonunda yaklaşık 300.000 baş hayvan ihraç edebilen ülke Atatürk döneminde uygulanan teşvik, koruma, ıslah ve çoğaltma politikaları sayesinde 1935 yılında sadece Suriye, Filistin ve Mısır'a 451 bin 600 küçük ve büyükbaş hayvan ihraç edebilen ülke konumuna yükselmiştir. 1937 yılında Suriye ve Filistin'e ihraç edilen büyük ve küçükbaş hayvan sayısının 199 bin 094'e ulaşmıştır.

İzmir İktisat Kongresi'nde kabul edilen hayvancılığın korunması ve geliştirilmesine ilişkin kararların ardından hızlanarak ve kapsamı genişletilerek sürdürülmüştür.

Cumhuriyet'in devraldığı miras içerisinde Doğu Anadolu Bölgesi, ülke ortalamasının altında bir sosyal ve ekonomik gelişmişlik düzeyinde bulunan, Ermeni mezalimi, Rus işgali ve dış tahrikli ayaklanmalar gibi nedenlerle pek çok yönden yıpranan özellikle Van gibi yörelerin imarı, Türkiye Cumhuriyeti'ne kalmıştı.

Cumhuriyetin en büyük yatırımını Doğu ve Güney Doğu Anadolu'ya yapan Atatürk, kalkınmanın öncelikle az gelişmiş bölgelerden, kırsaldan yani Doğu'dan başlamasına büyük önem vermiştir.

Bu çerçevede Atatürk 1930'lu yıllarda Van'da okulları, üniversitesi ile her bakımdan kalkınan İstanbul, Ankara'dan sonra Doğu da Modern Van şehri kurulmasını istemiş, bu konuda talimat vermiştir. Atatürk bunlarla kalmamış hayvancılığın Doğu illerinde gelişmesi için ayrı bir örgütlenme çalışması başlatmıştır.

1929 yılından başlayarak 1930'lu yılları etkisi altına alan Büyük Ekonomik Buhran, tüm dünya ekonomilerinde olduğu gibi ülkemizde de iç ve dış ticaret politikalarına yönelik yasal düzenlemeleri yapılmış. Bu çerçevede, 1936 yılında İhracatçı Birliklerinin kurulmasına imkan tanıyan yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.

İlk Birlik Doğu'ya

Doğu İllerinden Sovyetlere yapılan canlı hayvan ihracatında yaşanan fiyat rekabetinin (düşük fiyat politikası) önüne geçebilmek amacıyla Doğu Anadolu İhracatçı Birliği adıyla Atatürk'ün emriyle hazırlanan 4 Mart 1937 tarih ve 2/6107 sayılı Kararname ile ilk ihracatçı birliği kurulmuştur.

O tarihte Doğu ve Cenup Vilayetleri Mıntıkası, "Canlı Hayvan İhracatçıları Birliği Türk Anonim Şirketi", adı altında kurularak faaliyetlerine başlamış.

Kurulan bu ilk birlik, Doğu Anadolu İhracatçı Birliğinin temeli olmakla birlikte, daha sonraki dönemlerde, Ülkemizde kurulan diğer İhracatçı Birliklerinin de temelini teşkil etmiştir.

Dış ticarette teşkilatlanmanın ilk adımı olan İhracatçı Birliği kuruluş kanunun altında Atatürk'ün imzası vardır. Kanun aynen şöyledir. "Doğu vilayetlerinin kalkınma planı içerisinde esaslı bir yer tutan canlı hayvan ticaretinin uğradığı iktisadi güçlükleri düzeltmek maksadıyla doğu ve cenup vilayetlerinde şimdilik yalnız koyun ve sığır hayvanları ihracı işleri ile meşgul olmak üzere Tacir Birliklerin kurulması gerekli görüldüğünden bu maksatla 3018 sayılı kanunun yedinci maddesinin tatbiki ve icap edenimlerin ihzar ve tespiti için İktisat Vekilliğine salahiyet verilmesi adı geçen Vekilliğin 30.1 .937 tarih ve 4887/62 sayılı teskeresiyle yapılan teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 4.3.937'de onanmıştır"

Daha önce iştigal alanı sadece canlı hayvan su ürünleri ve mamulleri olan Birliğin adı, daha sonra Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği Genel Sekreterliği olarak değiştirilmiş ve ihracata konu bütün mamuller birlik iştigal alanına dahil edilmiştir. Merkezi Erzurum'da olan Genel Sekreterliğe Iğdır, Doğubayazıt, Van, Yüksekova ve Silopi İrtibat Büroları ihracatçılara hizmet vermektedir. DAİB'e Ağrı, Ardahan, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli, Van olmak üzere 17 il bağlanmıştır.

Başa dönelim.

Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbaba'nın 300 damızlık sürü üretimi destek projesine ihtiyatla yaklaşan tarım uzmanları, projenin riskler içerdiğini söylüyorlar. Uzmanlar, üreticiliğe destek yerine kayıt altına alınmış bölgesel ürüne destek verilmesi gerektiğini belirterek, örnek olarak devletin üreticiden eti yüksek fiata alıp sübvanse ederek, piyasaya sunarak, üreticilerin bu sistemle desteklenmesini öneriyorlar.

 Temennimiz tarımda yerli uygulamalarla devrim yaptığı söylenen Bakan Fakıbaba'nın iddialı koyunculuk projesi hayal kırıklığına uğramaz ve yeni vurgunlara kurban olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları