İkram Kali

Farklı görüşlerin buluşması

İkram Kali

Açık Toplum Vakfı, "Türkiye Cumhuriyeti'nin insan hakları, demokrasi ve evrensel değerlere karşı daha duyarlı bir topluma sahip olabilmesi, her tür bilimsel ve sanatsal faaliyette bulunan kuruluş ve kişilerle sosyal içerikli ortak projelerin gerçekleştirilmesi"  amacıyla İşadamı İshak Alaton, Nafiz Can Paker ve Mehmet Osman Kavala tarafından İstanbul'da kurulmuş. 
Vakıf  'açık toplum' kavramını şöyle tarif ediyor:  "Kimsenin mutlak bilgiyi elinde tutamayacağını, farklı insanların farklı fikirlere ve beklentilere sahip olabileceğini ve insanların beraber barış içinde yaşayabilmelerini sağlamak için, bireylerin haklarını koruyacak kurumlara ihtiyaç duyulacağını kabul eden bir toplum anlayışıdır. Uygulamada açık toplum, hukukun üstünlüğüne dayanan, demokratik yollar ile seçilmiş hükümetlerce yönetilen, farklılıkları içinde barındıran güçlü bir sivil toplum; azınlıklara ve azınlık görüşlerine saygı anlamına gelir."
Vakıf Genel Sekreteri Gökçe Tüylüoğlu farklı görüşlerin yer aldığı film çalışmasını bizlerle paylaşmış.   Hazırlanan filmde  " kendisi gibi olmayanların haklarını gözetmek"  adına katılımcıların bakışları sorgulanarak açık toplum konusunu düşünürken referans noktamız ne olursa olsun "bizden farklı"  olduğuna inandığımız kişi ya da gruplar ile bazı talepler veya beklentileri konusunda benzer düşünebildikleri ortaya konulmuş. 
İlahiyatçı İhsan Eliaçık, İletişimci Zeynep Altıok, Gazeteci ve Yazarlar, Haber Editörü Alpaslan Akkuş, Televizyon Yapımcısı Zafer Arapkirli, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşak,  Yüzleşme Vakfı Derneği Başkanı Cafer Solgun, SODEP Genel Başkanı Hüseyin Ergün, Toplum Gönüllüleri, Gazeteci Yazar Mustafa Akyol, MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş ve Prof Dr. Savaş Akat filmde dini, ekonomik, ideolojik ya da kültürel nedenlere dayanarak " kendisinden başka"  olanın da hakkını gözetmekten yana olma noktasında ortak dil kullanmış. 
Açık Toplum Vakfı bu ülkede kendisi gibi düşünmeyenin, kendisine benzemeyenin hakkını savunmaktan imtina etmeyen bir çoğunluk olduğunu farklı düşünceye isimler üzerinden anlatması yararlı ve cesaret verici olmuştur.  
Van'ın havası yeşil
Van Çevre ve Şehircilik İl Müdür Yardımcısı Cengiz Adıgüzel,   Van'ın havasının kirli olduğu şeklinde çıkan haberin gerçeği yansıtmadığını ifade ederek, Van'ın havasında kirliliğin olmadığını ve rakamların bunu açıkça gösterdiğini söyledi.
Buna rağmen.
Açıklamayı inandırıcı bulmayanlar oldu. 
Spekülatif açıklamalar devam edince valilik yeni bir açıklama yaptı. Van'ın havasının kirli olmadığı vurgulanan açıklamada hava kirliliği konusunda Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün sorumlu tek kurum olmadığı,  hava kirliliği konusunda belediyenin de yasal sorumlu olduğu, ancak belediyenin bu sorumluluğunu yerine getirmediği hatırlatılarak,  "5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 14/a maddesinde, Belediye ve mücavir alanlar içerisinde çevre ve çevre sağlığını korumak bakımından Belediyeler yetkili merciler olup, bu yasal hükümler çerçevesinde Van Belediyesinin "Çevre Denetim Birimi" oluşturarak, hava kirliliğine ilişkin her türlü tedbiri almak ve denetimi yapmak görevlerini yerine getirmesi gerekmektedir"  görüşüne yer verildi. 
2011 yılında Türkiye'de hava kirliliği açısından analiz edilen şehirlerarasında İzmir havası en temiz (55 ug/m3), Van ise havası en kirli (146 ug/m3)   yer çıkmıştı.
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığıhttp://www.havaizleme.gov.tr/Default.ltr.aspx adresinde bulunan hava izleme haritasına   baktım. Sitede Türkiye haritası üzerinde illerin hava kalitesi renklerle gösteriliyor. Açık mavi ÇOK İYİ,  Yeşil İYİ, Sarı ORTA, Gri VERİ YOK,  Kahverengi KÖTÜ,  Kırmızı Çok KÖTÜ şeklinde.
Hava Kalitesi İndeksi'nde Van'ın üzerini tıkladım. Van'ın havası yeşil renkli görünüyor, yani İYİ. 
(Dünya Sağlık Örgütü (WHO), tarafından belirlenen üst sınır metreküpte 20 mikrogram.)
Çalışan Gazeteciler Günü
1961 yılında gazetecilerin çalışma haklarında önemli iyileştirmeler getiren 212 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesi üzerine, 9 gazete sahibi, yasayı protesto etmek için 3 gün boyunca gazeteleri yayımlamama kararı aldılar. Bu gelişme karşısında, gazeteciler 10 Ocak 1961 günü haklarına ve basın özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla Sendika binası önünde toplanarak Vilayete kadar bir yürüyüş yaptılar. Gazeteciler, patronların boykot kararı karşısında ise Sendika'nın öncülüğünde, BASIN adıyla kendi gazetelerini 11-12-13 Ocak 1961 tarihlerinde yayımladılar. 
O tarihten sonra 10 Ocak, "Çalışan Gazeteciler Bayramı" olarak kutlandı. 1971 yılındaki 12 Mart müdahalesinden sonra ise çalışanların hakları ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara tepki olarak 10 Ocak, "Bayram" olmaktan çıkarıldı ve "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak anılmaya başladı.

Yazarın Diğer Yazıları