İkram Kali

Ermeni Sorununu Kimler Yarattı?

İkram Kali

Van'ımızın Kurtuluşunun 100. Yılı ve Dünya Vanlılar Günü Kutlu Olsun 

 

Van'ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılını doğru anlamak ve kavramak için tarihte yaşanan gelişmeleri iyi bilmek gerekir. Kentimizin ve toplumumuzun tarih bilincine katkı sağlamak amacıyla, Van ile ilgili yakın tarihten kesitleri 2 Nisan gününe kadar paylaşmaya devam edeceğiz.

 

İstanbul'un fethinden bugüne bir kurt ve kuzu masalı anlatıla gelmiştir bu masalda kurt, sözde barbar Türkleri;  kuzu ise masum Hıristiyanları simgeliyordu. İsviçre'de La Revue Politique İnternationali yöneten Dr. Felix Valyi, bu konuda Bati kamuoyunu ilk yanıltan ve Müslüman düşmanlığının temelini atanların Bizanslı tarihçiler ve efsaneciler olduklarını, bunları mağlupların galiplerden intikam almak ve onları küçük düşürerek sevinmek için uydurduklarını kaydeder.

 

 

Fetihle, İstanbul'un kapıları Türklerle birlikte Ermenilere de açılmış, birçok eyaletlerden davet edilen Ermeniler muhtelif semtlere yerleştirilmişlerdi. Ayrıca Rumlardan alınan iki kilise kendilerine verilmişti. Diğer taraftan birlikle yaşam, iki millet arasında karşılıklı güven, inanç farklılıkları dışında tam bir kaynaşma ve benzeşmeye yol açmıştı. Bu bağlamda Türkçe, Ermenilerin birinci dili haline gelmişti. 835 yılında genç bir subayken İstanbul'a gelen ünlü Prusyali Mareşal Moltke, Türklerin Müslüman ve Hıristiyan olarak ikiye ayrıldıklarını, Hıristiyan Türklere Ermeni dendiğini yazmaktadır.

 

Yavuz Sultan Selim Çaldıran Seferi dönüsünde 40.000 Ermeniyi İstanbul Samatya taraflarına yerleştirmiştir.  Stratejik konumu nedeniyle Osmanlıların önemli üslerinden bir olan Van, bölgesinde ise Ermeni hanedanları, 9. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, hâkim devletlere bağlı olarak yarı bağımsız bir şekilde yaşamışlardır. Van bölgesi 10. yüzyılda Sacoğlu (Sacid) Hanedanı, Ardzurini hanedanından Vaspurakan Ermeni Prensliği, Mervaniler ve Bizanslıların hâkimiyetinde kalmış. Türklerin akınları başlayınca Vaspurakan prensi Senekerim, Bizans imparatoru II. Basilizus ile anlaşarak Van'ı Bizans'a terk etmiş ve yaklaşık 14.000 Ermeni ile birlikte kendisine tahsis edilen Sivas ve Kayseri'ye gitmiştir. Böylece Van'daki Vaspurakan Ermeni Prensliği'ne son verilmiştir. Van'ı işgal eden Bizanslılar, civardaki Ermenilerin bir kısmını 1030 yılında Urfa'ya yerleştirmiş.

 

Rus ajanlarının yeni yandaşı, Osmanlı aleyhine çalışmaya başlayan Ermenilerin Van'da kesif nüfusa sahip olmaları 1882 yılından sonra olmuştur. Milletlerarası platforma Berlin antlaşmasının bir maddesiyle, Islahat Fermanı sonrası teşkilatlanarak çıkan Ermenilerin 19. yüzyıldan sonra Van'da arttığı Batılı gözlemcilerce belirtilmektedir. Bu bağlamda siyasi varlık temini için Kafkasya'dan gizlice Ermeni muhacirler getirilerek Van'da iskan edilmiştir.

 

 

Osmanlı Devleti'nde Ermenilere verilmiş haklara gelince. Dünyanın hiçbir yerinde mutlakıyetle yönetilen bir devletin kendi azınlığına tanıyabileceği türden değildi.

 

1863 yılında Ermeni Milleti Nizamnamesi ve 400 üyeli genel meclis, Ermenileri âdeta anayasalı, kendi kendilerini yöneten bir azınlık cumhuriyeti konumuna getirmişti. Hatta Ermeniler, çoğunluğun sahip olmadığı haklar da elde etmişlerdi. Örnek: 800 haneli bir Müslüman kasabasında beş, hatta iki hane Ermeni olsa, her ne olursa olsun idare meclisinde bir Ermeni üye bulundurulması zorunluydu. Yine Ermenilerin Meclis-i Mebusan ve belediye seçimlerinde Türkten bir farkı olmaksızın seçme ve seçilme haklarına sahip olmaları yasa gereğiydi. Artin Pasa'nin ifadesine göre Ermeniler, kendilerine tanınan bu özel statüden dolayı İstanbul'da Beykoz çayırında şükranlarının bir ifadesi olarak kutlamalar gerçekleştirmişlerdi. Ayrıca Kafkasyalı Ermenileri, kaderlerini tamamen Ruslara bıraktıkları için eleştirmiştir.

 

Ayrıca Suriye Mebusu Nufel Bey, Rusya'nın Osmanlı Ermenileri üzerinde oynadığı oyunu çok iyi gördüğünü "Rusya ateş tutmak için bizi masa olarak kullanmak istiyor," sözleriyle ifade ederken Erzurum Mebusu Hamaza Efendi de, Osmanlı Devleti'nin Ermenilere 500 yılı aşkın süredir sağladığı güven ve korumanın tarif edilemeyeceğini söylemektedir.

 

Ermeni sorunu çıkarılmadan önce iki millet arasında güven ve yakınlıkla ilgili birçok belge,  bilgi bulunmaktadır. Mesela bir Ermeni komiteci 1877-1878 Savaşı'na katılan Müslümanların evlerini daha çok Ermenilere emanet ettiğini anlatır.

 

 Ermeni Profesör Tomayan Efendi de, 1913 yılında İngiltere'de yayımladığı bir makalesinde Ermeni sorununu Ermenilerin çıkarmadıklarını; Türkiye'nin birçok sorunu gibi, sefir (diplomat) meclislerinin masalarında ortaya atıldığını vurgulamıştır.

 

 

Tomayan Efendi, Ermeni ıslahatı konusunun Ecmiyadzin Katogikosu ile Rusya Ermenilerinin Rus Hükümetine yaptıkları başvuruyla ortaya atıldığını, Türkiye Ermenilerinin bunda bir sorumluluğunun bulunmadığını, meşrutî bir rejimde kendi hükümet ve parlamentoları varken, Avrupa devletlerinin kapılarını çalmayacaklarını ileri sürmüştü.

 

Rusya'nın Van Başkonsolosu General Mayewski, Rus Genelkurmayına gönderdiği raporunda, sorunun kaynağını çarpıcı bir şekilde ifade ederek şunları belirtti: " Doğu Hıristiyanları ve Kiliseleri, Hıristiyanlığın esaslarını ve ananesini bir tarafa bırakarak din yerine milliyet propagandasını kendilerine iş edinmişlerdir. Bati diplomatları da kendi görüşlerine göre bu milliyet kavgasından pek gaddarane şekilde yararlanmaya kalkışmışlar, Ermenilerin millî hislerini tahrik ederek, hiç sıkılmadan, Türkiye'de bir Ermeni meselesi yaratmışlardır."

 

 Bir Ermeni sorunu yaratmak ve bunu Osmanlı İmparatorluğu aleyhine kullanmakta en ağırlıklı rolü Rusya'nın oynadığı ileri sürülebilir. Türk - Ermeni anlaşmazlığına yol açan olaylarda ilk ivmeyi, Rusya'nın emperyalist yayılma girişimleri oluşturmuştur. Gerçekte, bir zamanlar Rusya'nın gözünde Ermeniler, en kötü ve tehlikeli yaratık olarak yer almıştır. Ruslar 1768-1774 Savaşında Ibrail ve Ismail Kalelerini zapt ettiklerinde, bir ayırım yapmadan Ermenileri de katletmişlerdi. Kafkasya'daki Rus valilerinin Ermenileri tamamen yok etme girişimlerinde Türkiye onlar için bir sığınak olmuştu.

 

Rus Çariçesi II. Katerina'nin (1762- 1796) Kafkasya Ermenilerinin yardımını istemesi, buna karşılık Ermeni Baspiskoposu Josef Argotyan'in, bağımsız bir Ararat Krallığı projesini çariçeye sunması, Rus - Ermeni işbirliğinde bir dönüm noktası olmuştur. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savası'nın başında Rusya'ya tavır alan Osmanlı Ermenileri, savaşın sonunda galibin yardımıyla mağlubun sırtından çıkar sağlamanın çabası içine girmişlerdir.

 

Emperyalist Ruslar ise bağımsız bir Ermenistan yerine, Osmanlı İmparatorluğu içinde huzursuz bir Ermeni toplumunu yeğlemişlerdir. Ermeni vilayetleri Rusya'nın himayesinde bir krallık oluşturacaktı. Ermeni sorununu hayata geçirilmesinde önemli rolü olan bir diğer devlet de İngiltere olmuştur. Fransa ve Amerika'nın Ermeni sorunundaki rolleri, misyonerlik faaliyetleri yoluyla Ermenileri kazanmak ve böylece bölgede daha çok ekonomik çıkar sağlama hedeflerine yönelik olmuştur.

 

Özetin özeti…

 

Ermeni isyanları Osmanlı Ermenilerinin özlem ve ihtiyaçlarından çok, büyük devletlerin emperyalist politikalarından doğmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları