İkram Kali

Ermeni komşularımız geri gelsin mi?

İkram Kali

Kültür ve Turizm Bakanı Adana Milletvekili Ömer Çelik çağrıda bulunmuş. Sanırım bu çağrı hükümetin 2015 Ermenistan politikasının dışa yansımasıdır. 2015'te farklı gelişmeler olabilir.
Bakan Çelik demiş ki,  "Yıllar önce çeşitli haksızlıklar veya yanlışlıklar nedeniyle bu ülkeyi terk etmiş Hıristiyan veya Yahudi yurttaşlarımıza artık ülkenize dönebilirsiniz diyoruz" 
Buna benzer bir çağrıyı yıllar önce bir yerde okumuştum.  
 Ermenistan'da yaşanan sorunları dile getiren, Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan yönetimini siyasi, ekonomik açıdan ağır şekilde eleştiren Ermeni bir gazeteci hatırladığım kadarıyla şöyle yazmıştı: 
" Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bir gün 'Ermenistan'da bulunan Ermeni Anadolulular, vatanınıza dönün' derse, Ermenistan'ın yarısı boşalır. Ermeni halkına asıl soykırımı yapan halkı aç sefil bırakan Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan idaresidir. Çünkü Ermeni halkı perişan. Hayat pahalı. İş yok. Erkekler çalışmak için Ermenistan dışına gidiyor. Ermenistan'da erkek kalmadı. Ermenistan'ın en iyi, ilişkileri ambargo altında olan İran'la. Nasıl olacak?" 
Bakmayın siz kin nefret, intikam siyasetinden medet ummaya çalışanlara. 
Ermenistan'da geçmişi sebep-sonuç ilişkisi içinde sorgulayan gerçekleri bilen, vicdanın sesini duyan ama sesi çıkmayan çok insan var. Onlar, "1915'te biz nerde hata yaptık, kimlerle işbirliği yaptık, kime güvendik ve nasıl ortada kaldık?" durumu sorguluyorlar. 
1915'te Ermenileri kışkırtan, kullanan; Van'ı, Bitlis'i işgal eden Ruslar bugün Türkiye'ye vizesiz gelip gitmekte, ev arsa almakta, tatil yapmaktalar. Düne takılmıyorlar.  Ermenistan' ın bu gereceği görmesi gerekir. 
Ermenistan siyasileri de biliyor ki Ermenistan'ın kalkınması, gelişmesi Türkiye ile sağlanacak iyi ilişkiler ve dostluk ile mümkündür. 
Ancak Karabağ sorunu Rus ve diğer güçlerin ipoteğinden kurtulabilir ve çözülürse kapı açılır.
Komşular yakınlaşır.  
3 milyonluk fakir, gelişmeyen dışarıya kapıları kapalı, hayatın zor olduğu bir ülkede kaç kişi mutlu olabilir ki? Güç ekonomidir. 
Van 1915-1918 arası yetişmiş insan kaynağını, toplumsal birikimini, ekonomik gücünü kaybetti. Yakıldı, yıkıldı. 1915'te Ermeni çeteleri hem masum Ermenilerin hem de Müslüman Vanlıların geleceğini mahvettiler.
 Kurulu düzeni bozdular. Yanan ocakları söndürdüler. Birlikteliği,  zedelediler. Van 1915'te en az bir asırlık enerjisini, zenginliğini, birikimini kaybetti. 1915 Rus işgali ve Ermeni isyanı, katliamları olmasaydı bugün Van her açıdan Avrupa kentleriyle yarışacak özelikleri olan şehir durumundaydı.
Keşke 1915 olmasaydı, renklerimiz, solmasaydı. Ama sebebi biz değiliz. 
Müslüman, Ermeni Yahudi komşuluklar geri gelebilir mi?
Neden olmasın?  
Ermeni gümüşçüler, taş ustaları Van pazarına değer, hayatımıza renk katar.
Ben şahsen eski Ermeni komşularımızın Van'a geri dönmesini isterim. Oturur aynı sofrada yemek yer,  aynı mahallede komşuluk yaparız.  Sohbet eder, geçmişi yad ederiz. 
1915 öncesi Van'ın sosyal hayatını konuşur, o dönemin sosyal,  toplumsal fotoğraflarından geçmişimizi öğreniriz. 
Tamamen insani duygularla.
Soykırım iftirasını dayatmadan, kin nefrete boğulmadan,  siyasi hesap gütmeden; ortak acılarımıza, ortak saygı duyarız. 
Ermenistan'ı birde Türkiye'nin bugünkü imkanları ve gücü içersinde yakın bir şehri gibi düşünün.  Eski komşular rahatlar. 
Ermenistan' da bulunan Anadolulu Ermeniler 'in birçoğunun kulağı Türkiye'den gidecek   '  ülkenize dönün'  çağrısına kabartılmış.

 
Hiçbir rektöre hakkımı helal etmiyorum!
 
"Van üniversitesinin az bilinen geçmişi" ve "Van Üniversitesi'nin Kuruluş Gerçeği"   başlıklı iki ayrı yazı yazdım.  Yazılarımda Van'ın üniversite özlemini, geçmişini ve verilen mücadeleleri, emekleri ve gelinen son noktayı anlatarak tarihe kayıt düşmeye çalıştım. Yazılarımda 1979 yılında, Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nin çekirdeğini oluşturmak amacıyla, Atatürk Üniversitesi'ne bağlı olarak kurulan Van Fen - Edebiyat Fakültesi, Fakülte Sekreterliği görevine atanan, bu görevi yanında, Van, Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarında da görev alan. Dr. Lütfi Sezen tarafından kaleme alınan "Anılarıyla Bir Üniversitenin Kuruluş Sancıları" adlı bir kitaptan geniş ölçüde yararlandım.  Yazılarımı okuyan Sayın Dr. Lütfi Sezen incelik göstererek bir mektup göndermiş.   Sezen'e teşekkür ederken sağlık ve senlikler diliyorum.  Sayın Sezen'ın gönderdiği mektup: 
"İkram Bey, 
Bir Üniversitenin Kuruluş Sancıları" isimli kitabımla ilgili yorumlarınızı internetten okudum. İlginize teşekkür ederim. 41 yıllık meslek hayatımda diğer 36 yılda verdiğim emeğin fazlasını 5 yılda Van Üniversitesinin kuruluşu için harcadım. Görev yaptığım her yerde saygı, sevgi ve itibar görmeme rağmen Van'da bir talihsizlik olarak 70 yaşında bir şahsı rektör atamalarıyla büyük ihanetlerle karşılaştım. Rektörün yaşlılığını fırsat bilen bazı çıkar çevreleri onun bana tavır almasını sağlayarak her türlü kötülüğü yaptılar. 
Van'da çektiklerimi daha sonra atanan bütün rektörlere bildirmeme rağmen, hiçbirisinden olumlu ve olumsuz bir cevap alamadım.  Prof. Dr. Hakkı Atun dahil,  Van'da görev yapan hiçbir rektöre hakkımı helal etmiyorum. Bir iade-i itibar etmeyi bile bana çok gördüler. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğüne yeniden yazdığım ve henüz cevabını alamadığım dilekçe ve öz geçmişimi ilişikte sunuyorum.   Göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı size tekrar teşekkür ediyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Dr. Lütfi Sezen"
YYÜ' de emeği olan Dr. Lütfi Sezen'in yazdığı mektupları okudum. Maalesef birçok kurum ve kuruluşta tamamen hissi duygularla dürüstçe çalışanlara, emek verenlere karşı adaletsizlikler yapılabiliyor. 
Sezen'in mektubunu dikkate alan YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal'ın emeğe, vefaya özen göstereceğine inanıyorum. 
Vefa, hak, hukuk;  gün gelir herkese lazım olur.

Yazarın Diğer Yazıları