İkram Kali

Elde var acı, gözyaşı ve hüzün

İkram Kali

Akraba, dostlar, komşular tarafından hakemliğine müracaat edildiği durumlarda rahmetli anam taraflara anlatmak istediklerinin daha net anlaşılması ve akılda kalması için sözlerini Van'a ve Anadolu'ya ait halk kültürünün etkili özdeyişleriyle tamamlardı.

Mesela öfkesini kine dönüştürerek davranışlarını kontrol edemeyerek etrafı yakıp yıkarak dökmeye, cana mala zarar vermeye hazırlananlara uyarıda bulunduğunda kulağa küpe niyetine, "Sinir gelir, göz kararır. Sinir gider, yüz kızarır" derdi. 

Lakin kardeş kavgası  iç savaş çıkarmak  amacıyla tetiklenen  toplumsal olaylar yüz kızartmakla kalmıyor, hafızlardan da silinmiyor.

Utanç duyulan, ders alınması gereken o olaylardan bazıları:

  • 6 - 7 Eylül 1955 tarihlerinde   "Atamızın evi bombalandı" iddiasını manşetine taşıyan İstanbul Ekspres gazetesinin haberi sonrası İstanbul'da yaşayan başta Rumlar olmak üzere azınlıkların iş yerleri, evleri tahrip ve yağma edilmişti. Çoğu Türkiye'yi terk etmek zorunda kalmıştı. Dükkânına eşya almak üzere İstanbul Beyoğlu'nda bulunan, olayların canlı tanıklarından olan Vanlı esnaflardan Hacı Şefik Kaptaner 'in vicdanı sızlayarak gözyaşı içinde aktardıklarını  "İşin Erbabı " sayfasında yazmıştım.
  • 19 Aralık ile 26 Aralık 1978'de Kahramanmaraş'ta meydana gelen Alevilere yönelik katliam.7 gün sürdü. Olaylar sırasında 150 Alevi öldürüldü. Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yakıldı, 100'e yakın işyeri tahrip edildi. Kimi kaynaklara göre Türk-Kürt çatışması çıkarmak amacıyla olayların yapıldığı ileri sürülmüştü.
  • 1980 Mayıs-Temmuz aylarında Çorum'da meydana gelen, siyasi ve dini temelli olarak ortaya çıkan kanlı olaylar. Alevi mahallesi olarak bilinen Milönü Mahallesi'nde yaşandı.  Olaylar çoğu Alevi olmak üzere resmî kaynaklarca 57  yurttaşın ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlandı.
  • 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin radikal dinci gruplar  tarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetti. Göstericilerden de iki kişi hayatını kaybetmişti.
  • 21 Mart 1992 tarihinde birçok ilimizde olaylar meydan gelmişti. Van'da da Cumhuriyet Caddesi İş Bankası ara sokağında Nevruz kutlamaları sonrası başlayan olay saman alevi gibi kente yayılmıştı. Saldırganlar okulları, resmi kurumları, oteller, iş yerleri, araçları tahrip edip yakıp yıkarak Van'ı yangın yerine dönüştürmüşlerdi. Üzücü, ürpertici olaylar sonrası kentte kırılan camları değiştirmek bile günler sürmüştü.
  • 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde Diyarbakır'da patlak veren ve Türkiye'nin pek çok iline yayılan Kobani olaylarında 50 kişi hayatını kaybetmişti. Olaylarda akıl tutulması yaşayanlar tarafından Van'da da çok sayıda iş yeri, okul, resmi kurum araç kin ve nefretle yakılıp yıkılmıştı. Diyarbakır da 3'üncü kattan aşağı atılarak üzerinden araçla geçilerek, ayrıca kafası taşla ezilen 16 yaşındaki Diyarbakırlı Yasin Bör'ün üzücü ölümü hafızalara kazınmıştı.
  • 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında asker ve polislerin şehit düşmesine, PKK saldırılarına tepki göstermek amacıyla düzenlenen bazı yerlerde amacının dışına taşan gösterilerde gözü dönmüş ırkçı fanatikler iş yerlerini araçları yakıp yıkarak, araçları evleri, siyasi partinin kapı ve pencerelerini kırp dökerek iç çatışmaya yol açacak endişe verici olaylar gerçekleştirmişlerdi.

Olaylar sonuç olarak aynı karakteristik özellikler taşıyor. 

Peki sonuçta ne kalıyor?

Kaybolan hayatlar, acı, gözyaşı, hüzün ve pişmanlık.

En tehlikeli insan kimdir? Öfkesi aklının önüne geçen siyasi fanatiklerdir. En tehlikeli topluluk ise bu fanatiklerin bir araya gelmesinden oluşan gözü dönmüş provokatör gruplardır. Yukarıda sıraladığım olayların sorumluları  kullanılmaya hazır bu tür gruplardır.

Kardeş görüntüler


Son günlerde utanç verici ırkçı  'provokatif' olaylar yaşandı. Tepki göstereceğim diye bazı vatandaşlar istenmeyen tehlikeli olaylara sebep oldu. Neyse ki toplumdan yükselen sağduyulu çağrılar karşılık bularak sonuç verdi. Ve sağduyunun gücü şiddeti, fanatikleri, provokatörleri yenerek yerini kardeş görüntülere bıraktı.

 İç çatışma çıkarmak, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenlerin oyunlarını bozan vicdan sahibi insanların sosyal medyada sağduyulu paylaşımları, kardeşlik hikayeler, Karadeniz'de yürüyüş düzenleyerek " Fındık bahçemizde gönümüzde kardeşlerimize açıktır" yazılı pankart taşıyan Karadenizli güzel insanların kardeşlik mesajları, MHP'lilerin ırkçı saldırılarda bulunan kişilerle ilişkilerinin bulunmadığı yönündeki açıklamaları ile Kırıkkale de MHP'lilerin Doğu ve Güneydoğu illerine giden otobüsleri durdurarak  gül ve lokum dağıtmaları, Midyat'ta " Türk-Kürt kardeştir" afişi sağduyunun, kardeşliğin şiddeti, fitne fesadı, ırkçıları yendiğinin yansımalarıydı.

Daha fazlası gerekiyor.

Kardeşliğin devamı, ülkemizin huzur ve güvenliği için Türkiye'nin neresinde olursa olsun. Türkler ve Kürtler adına, ırkçı söylemlerde,  saldırılarda bulunanlara müsaade edilmemelidir.  Çünkü kardeşliğin en büyük düşmanı ırkçılıktır.


"Van otlu peyniri"  diyemedim!

Arasına dilimlenmiş domates, Van otlu peyniri bırakılan yarım somun ekmek Van'da iki üç kuşak sporsever ve öğrencinin anılarında önemli yer tutar. Meslek Lisesi karşısındaki eski futbol sahasında maç günleri ve Atatürk Lisesi karşısında okul dönemi Hoca'nın yaptığı domates, peynirli ekmeğin lezzetine doyum olmazdı. Evde yapardık ancak aynı tadı vermezdi.   Hemşehrimiz Vedat Kasapoğlu canı domates Van otlu peyniri çekmiş. Yaşadığı şehrin küçük bir kasabasında da Van otlu peyniri satan bir yer olduğunu duymuş. Dükkanı aramış bulamamış. Vedat anlatıyor, "Girdim bir bakkala ancak terör olaylarından dolayı Van otlu peyniri buralarda bir yerde satılıyormuş diye soramadım. İçimden bir ses bana 'otlu peynir satılan bir yer varmış' diye sor dedi. Bende öyle sordum. Karı koca bakkal ters ters bakarak bilmiyoruz demezler mi. Demek ki Van otlu peyniri diye sorsaydım kesin bir olay çıkabilirdi. Ülkemizde gelinen bu durum beni çok üzdü ve yaraladı."

Vedat, üzülerek endişelenmekte çok haklı.

 

Yerel gazeteler

Siyasetçi, yazar,  KONDA Araştırma ve Danışmanlık Ltd. Şirketinin kurucusu Tarhan Erdem memleketi Bartın'da çıkan Anadolu'nun ilk yerel gazetelerinden Bartın'ın 92'inci yılı nedeniyle Radikal'de yazı kaleme aldı.

Yerel basının önemine değinen Erdem yazısında, " "Yerel gazeteler, orada yaşayanların ve başka yerdekilerin haberleşmesini sağlar, ilişkisini kurar" diyor.

Erdem yazsının bir yerinde  şunları söylüyor: "Değişen anlayış ve teknikler karşısında "yerel gazete", bana göre eskiden olduğundan daha çok değerlidir. Ulusal gazeteler, yüz binlerce insanındır; oysa yerel gazeteler bizi, doğduğumuz evi, oynadığımız sokağı, okulumuzu, o günkü arkadaşlarımızı bugün oralarda yaşayanlara; onları da oralarda yaşamayıp başka yerlere gitmiş olanlara taşır; ilişkimizi kurar, haberleşmemizi sağlar.

Basılı veya internetteki yerel gazetelerin, kişilere özgü özelliği vardır. Ulusal gazetelerin yapamadığını yerel gazeteler yapabilirler. Onlar kişiye özgü özellikleri tanıtabilirler, geliştirip çoğaltabilirler; böylece hem yereldekiler eski komşularıyla iletişime geçer, hem de nerede yaşarsa yaşasın insanların yaşadıkları yerlerle bağlarını güçlendirebilirler. Böyle düşünüldüğünde, yerel gazetelerin arşivlerinin tarihsel ve toplumsal önemi ortaya çıkar."

Vansesi'nden 13 yaş büyük olan Bartın gazetesinin 92. yılını kutluyoruz. Vanlıların buluşma adresi, Vansesi Tarhan Erdem'in vurguladığı gibi nerede yaşarsa yaşasın Vanlıların yaşadıkları, özlem duydukları memleketleri Van ile bağlarını güçlendirmeye çalışıyor.


Yazarın Diğer Yazıları