İkram Kali

Çözüm süreci gitti… 'Bölge kentler, kilit kentler' geliyor?

İkram Kali

Van geçen hafta aynı günlere denk gelen önemli  ve güncel konuları, sorunları ele alan bir dizi toplantıya ev sahipliği yaptı. Şehrimiz kongre turizmi ve eğitim merkezi olma iddiasını ve hedefini bu tür toplantılara başarıyla ev sahipliği yaparak güçlendirmiş oldu.

 

Van Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen "Verimlilik" konulu bir sempozyum da verimliliğin hayatın her alanında özellikle de kamu kurum ve kurumlarında önemine dikkat çekildi.

 

Her yıl geleneksel olarak düzenlenen İlahiyat Fakülteleri XXII. Kelâm Koordinasyon Toplantısı ve "Din Karşıtı Çağdaş Akımlar Ve Deizm" sempozyumu Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ev sahipliğinde Van'da gerçekleştirildi. Sempozyumda günümüzde ortaya çıkan inanç problemleri çerçevesinde deizm ve materyalizm gibi akımlar, farklı söylem ve etkinliklerle İslam toplumu arasında varlığı, cihatçı marjinal akımlar ile cemaat ve tarikat benzeri yapılanmalar, dinî-siyasî algılara bir alternatif olarak sunulan bu yaklaşımlar, kelam ilminin görevleri tartışılıp konuşuldu. Sempozyumda ağırlıklı olarak 17. ve 18. yy'da etkisini gösteren ve günümüzde de özellikle genç nesil arasında her geçen gün daha çok ilgi gören Deizm ele alındı. Konuşmacılar deizmle mukayeseli olarak ateizm, agnostisizm, panteizm, materyalizm gibi din karşıtı akımları konu edinen çalışmaları ele aldı.

 

Van'a dikkatleri çeken bir başka akademik toplantı İslam dünyasının tarihinin en bunalımlı dönemlerinden birini yaşadığı dönemde  "21'inci Yüzyılda İslam Dünyasına Stratejik Bakış Uluslararası Kongresi" oldu. Türkiye'den 59, 24 farklı ülkeden 49 olmak üzere 108 katılımcının iştirak ettiği kongrede, 26 oturumda 100 bildiri sunuldu. İslam inancına bakış süresince sunulan bildiriler, yapılan tartışmalar, ortaya konulan görüşler ile tarihe not düşüldü. Van'da bir araya gelen alanında uzman olan önemli isimler İslam'ı çeşitli boyutlarıyla tartıştılar.

 

Kongrede konuşan Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan çarpıcı açıklamalarda bulundu. Turan, 10. yüzyılda İslam medeniyetinin büyük bir çöküntüye girdiğini, bu çöküntünün de içeriden geldiğine dikkat çekerek "Bunun temelinde de bitmez tükenmez mezhep, tarikat anlayışları ve münakaşaları vardı. İslam dünyası bu tarihte ehlişia ve ehlisünnet diye tam anlamıyla ikiye bölündü ve tam anlamıyla arkasından bir kargaşaya, anarşiye büründü. Öyle ki Ortadoğu'nun parlak şehirleri bir anda inançlarından dolayı birbiriyle kavga eden, boğazlaşan yapılara dönüştü. Hiçbir mahalle güvende olmadı" dedi.

 

20. yüzyılın içinde İslam dünyasının yeni bir buhrana girdiğini anlatan Turan, bu buhrandan son bir çırpınışla kurtulan devletler arasında Türkiye Cumhuriyeti'nin yer aldığını belirterek, "Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının önderliğindeki mücadelenin kazanıldığını ifade ederek şunları kaydetti: "Şu anda İslam dünyası adeta sırat köprüsü üzerinde yürüyor. Çok parlak bir gelecek görünmüyor ama karanlık da değil. Yapılan bir çalışmada, son 25 yıl içinde dünya üzerinde yaşanan iç mücadelelerde, batılıların merkez teşkil ettiği küresel sistemin izleri var bunda. 12,5 milyon Müslüman öldürülmüş. Bunu derinden hissedelim. Suriye, Irak, Afganistan, Yemen, Mali ve Libya'da sistem çöktü. Çok güllük gülistanlık durumda değiliz ama kurtuluş da bizim elimizde. Tarihimizdeki bizi yücelten kavramlara, inancımıza yeniden sarılmalıyız. Vatan duygusunu bugün daha iyi idrak etmeliyiz. Üzerinde yaşadığımız toprakla bütünleşmek, onu vücudumuzdan bir parça olarak hmektir vatan duygusu. Bunu en iyi şekilde yüreğimizde hmeliyiz."  ifadelerini kullandı.

 

Sonuç bildirgesi 4 farklı dile çevrilecek olan kongreyle ilgili 2 sergi düzenlendi. Sergilerde Suriye'deki işgal hareketlerinin, terör hareketlerinin ve iç savaşın oluşturduğu kaostan kaçarak, huzuru bulmak üzere ülkemize sığınan 3 milyon mültecinin yürek burkan görüntüleri yer aldı. Stratejik konumun tarihin her döneminde sürdüren şehrimiz geçen hafta uluslararası konuların görüşüldüğü önemli bir merkez olmanın kazancı ve mutluluğunu birlikte yaşadı.

 

 

Yeni bir yönetim modeli!

İslam'ın sorunları farklı açılardan Van'da tartışılırken hafta sonu Diyarbakır'da Van'ı da çok yakından ilgilendiren Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) 39. Girişim ve İş Dünyası Konseyi toplantısı yapıldı. 

 

Basından izlediğimiz kadarıyla bölge illerinde yaşanan işsizliğe, demokrasiye, normalleşmeye, adil yargılanmaya, yatırımlara, ekonomik ve sosyal hayatına, göçlere dikkat çekilen, Atatürk'e yapılan hakaretlerin de kınandığı buluşmada TÜRKONFED'in Sabancı Üniversitesi bünyesinde yer alan İstanbul Politikalar Merkezi İPM ile gerçekleştirdiği 'Kent- Bölge: Yerel Kalkınmada Yeni Dinamikler-Türkiye'nin Kentlerinden Kentlerin Türkiye'sine sonuç raporu damga vurdu.

 

Raporda şu ifadelere yer veriliyor: "Kentler bağlamında Türkiye'nin iktisadi ve idari sorunları üzerinde çalışmak ve çözüm üretmek amacıyla kamuoyuna sunuldu. İki aşamalı bir çalışmanın ilk fazı olan rapor kapsamında Adana-Mersin, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun ve Van şehirlerinde kent-bölge oluşumunun dinamikleri ve potansiyelleri incelendi. Söz konusu kentlerin küresel üretim, tüketim ve dolaşım ilişkilerinden nasıl etkilendiği analiz edildi ve kentlerin potansiyel imkânları ile kısıtları arasındaki makasın nasıl daralacağına ilişkin hipotezler sunuldu. Araştırmanın ikinci ayağı kapsamında bu 12 kentten, belirlenen 4 ya da 5'inde bir çözüm modeli ortaya konması hedefleniyor."

 

Raporunun sunumunu Diyarbakır'da yapan İPM Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman'ın açıkladığı "kent bölge"  modeli yeni bir tartışma başlatacağa benziyor. Demokratikleşme, orta gelir tuzağından kurtulma, yerelde kalkınma için yeni bir yönetim anlayışı gerektiren "kent bölge" kavramını tartışmanın tam zamanı olduğunu, Türkiye'nin bu süreci ıskalamanın eşiğinde bulunduğunu söyleyen Keyman, 2030'da küreselleşmenin yeni adının tarihte 'şehir devletleri' olarak anılan kentleşme olacağını kaydederek, "Artık, Ankara, İzmir, Adana-Mersin gibi büyükşehir belediyeleri, valilikleri, üniversiteleri ve iş dünyası ile bir koalisyon oluşturarak yeni bir yönetim modeline geçmeli. Türkiye bu süreci kaçırırsa, orta gelir tuzağından çıkamaz, yüzde 5 büyümeye ulaşamadığı için ekonomik düzenini, iç barışı sağlayamaz" vurgusunda bulunuyor. Bizimde bu köşede sürekli dile getirdiğimiz, altını çizdiğimiz kentleşmeye Keyman özellikle dikkat çekiyor. 

 

Yerel yönetimlerin yerel demokrasinin ve yerel ekonominin güçlendirilmesi ile orta sınıfın hakim olduğu ve sermaye birikimlerine ev sahipliği yapan bölge kentlerinin ekonomik gelişim açısından büyük önem taşımaya  başlayacağını, "Bölge kentler, kilit kentler" tespitini yapan Keyman, raporu şöyle özetliyor: "Bütün bu Anadolu kentlerinin gelişmesini engelleyen, darbelerdir, çatışmalardır, darbe girişimleridir. Bir de merkezden yerele duyulan şüphedir. Merkez hiçbir zaman yerelin önünü açmadı. Şu anki sistem ile yüzde 5 büyüme sağlanamaz. Referandum sonuçlarında 4'ü büyükşehir olmak üzere, 30 kentin 18'i 'hayır' dedi. Anayasa referandumu sonrasındaki tartışmalar kent olgusu üzerine odaklandı. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki; Türkiye'nin nasıl yönetileceği artık çok önemlidir."

 

12 şehirde  kent-bölge oluşumunun dinamikleri ve potansiyelleri incelendiğini hazırlanan raporda hükümetin uyguladığı cazibe merkezleri  politikası ile teşvik sisteminin bölgeler üzerindeki etkisine de değinen Prof. Dr. Fuat Keyman, çatışmasızlık ortamının yatırımları  artırdığını, ancak şu anki sistemin uygulamada bir anlam ifade etmediğini dile getirerek Dünyada Amsterdam ve Rotterdam gibi şehirlerin de cazibe merkezi ilan edilerek yatırım akışının artırılması için çaba harcandığını kaydediyor. Keyman, "Eğer cazibe merkezlerini bir vizyona oturtmazsanız uygulamada başarılı olamaz. Rotterdam ve Amsterdam da cazibe merkezi ancak belli bir vizyon üzerine oturtulmuş. Cazibe merkezleri güzel kavram ama bir vizyona oturtulmazsa Türkiye bu sıkışıklığı aşamaz" diyor.

 

Benim anladığım kadarıyla TÜRKONFED ve İPM işbirliği ile devletin, hükümetin bilgisi dahilinde hazırlanan ve Diyarbakır'da özellikle açıklanan 'Kent Bölge: Yerel Kalkınmada Yeni Dinamikler-Türkiye'nin Kentlerinden Kentlerin Türkiye'sine raporunda çözüm süreci olarak başlayan sonrasında istismar edilerek çözülmeye, ölümlere yakma-yıkmaya nihayetinde isyan sürecine evirilen model yerine şimdi ekonomik ve sosyal ağırlıklı " kent-bölge" yani şehirleşen bölgesinde çekim ve etkileşim merkezi olan kentler modeli öneriliyor. Burada öncelikle siyasi kesimler yerine bölgede üreten, iş istihdam sağlayan, toplum dinamikleri muhatap alınıyor ve alınacak.

 

Anladığım kadarıyla gündeme getirilen "kent bölge"  modeli başkanlık öncesi kamuoyunda çeşitli çevrelerde tartışılarak gelen tepkiler, katkılarla şekillenerek yol alacak. Kabul görürse denenecek, görmezse rafa kaldırılacak.

Yazarın Diğer Yazıları