İkram Kali

Çocukları harcamayın

İkram Kali

Türkiye’de çocuk olmak zordur. Doğu ve Güneydoğu’da çocuk olmak çok daha zordur.  

Barınma, beslenme, sağlık gibi temel haklardan mahrum olan çocuklardır.

Eğitim sorunu çözülemeyen çocuklardır.

Cinsel istismara, şiddete maruz kalan çocuklardır.

Küçük yaşta gelin edilen çocuklardır.

İhmal edilen, örselenen çocuklardır.

Ağır işlerde ucuza çalıştırılarak sömürülen çocuklardır.

Sıkıntılı dönemlerde kuru yaprak misali savrulup heder olan çocuklardır.

Bedensel ve duygusal yük altında ezilen çocuklardır.

Sokağa,  belirsizliğe terk edilen çocuklardır.

Yetim, öksüz kalan, masum ve mağdur olan çocuklardır.

Körpe bedenleriyle her türlü kötü emellere alet edilen,  ön saflara sürülen çocuklardır.

Karanlıklara, bilinmezlere, vicdansızlara terk edilen göz aydınlığı, gözün nuru çocuklarıdır.

Melek olan çocuklardır.

Ah şu çocuklar…

Önceki gün bir minibüs durağının olduğu sokaktan geçiyordum. Havanın soğuk olduğu, çocuklar için erken sayılabilecek saatte minibüsten dört çocuk bağıra çağıra indi. Çocukların birinin üstünde ince bir kazak, diğerlerinin üstünde eski ve ince muşamba mont vardı. Saçından dökülen bir tutam kâkülü gözünü kapatarak kendince tarz yapan, şirin olduğu kadar kabına sığmayan bir çocuk hareketliliğiyle dikkatimi çekti.

Birbirlerine sarılarak şakalaşarak yürüyen çocuklar yanımdan geçerken  “ çocuklar günaydın“ dedim.  Şaşkın bakış ve tebessümle “günaydın” diyerek karşılık veren çocuklar ile aramızda bu şekilde iletişim kurdum.  Amacım çocukların bu saatte neden sokakta olduklarını öğrenmekti. 

Gözünün üstüne dökülen saçını bir edayla eliyle geriye atan çocuğa,  “saçın sana çok yakışmış ” dedim.  Gülerek mahcup bir şekilde başını önüne eğerek onayladı.  Sen okula gidiyor musun diye sordum.  Bir arkadaşım bana küfür etti, bende dövünce okuldan attılar dedi.  Üzüldüm. Hemen diğer çocuklara da aynı soruları yönelttim. İki ayrı kardeşten oluşan yaşları 13-15 arasında olan dört çocuğun meğerse ikisi okuldan atılmış, ikisi okula gitmiyor.  Çocukların babalarından biri işçi olarak çalışıyor diğeri işsiz. Gündoğdu Mahallesinden minibüsle geldiklerini söyleyen çocuklar kaçak sigara satarak, boyacılık yaparak para kazanıyorlar. Bu şekilde çocukluluklarını yaşıyorlar!

İsimlerini öğrendiğim çocuklara ayrılmadan “Okul mu güzel, sigara satmak mı” diye sordum. “Okul" dediler. O zaman okul müdürünüz ve öğretmeninizle konuşursam tekrar okula gitmek ister misiniz demeye kalmadan “ almazlar” diyerek sözümü kestiler. Umutları tükenen çocuklar bellikli belirsizliğe sürüklenmişler.

Okul ile ilişiği kesilen veya bir nedenle okula gitmeyen çocuklar sorununa eğitime önem veren Valimiz İbrahim Taşyapan ve Milli Eğitim Müdürü Kıyasettin Kırekin’in müdahale ederek çözüm bulması gerekiyor.  İşledikleri disiplin suçu ne olursa olsun, okul çağındaki çocukların sokağa, karanlığa, kirli ellere terk edilmemesi gerekir. Özel rehberlik çalışması yapılarak sorunlu çocukların eğitim yuvalarında kalması mutlaka sağlanmalıdır. Aksi takdirde taş atan, cam kıran, bali çeken, sokakta yatan kötülüklere bulaşarak kaybedilen çocuk sayısı artar. Yarının aydınlık, eğitimli, çalışkan ve mutlu toplumunu bugünden oluşturmak isteniyorsa bunun tek yolu tüm çocuklara sahip çıkmaktan geçer.

 

Kimse rahatsız olmuyor?

Kadın, erkek, öğrenci, öğretmen binlerce insanın her gün önünden gelip geçtiği bir okulumuzun duvarına serseri gençler tarafından spreyle utanç verici küfürlü yazılar yazılmış. Yazılar uzun süredir duvarda duruyor. Çirkin yazıları insanlar bir şekilde mutlaka okuyor. Ama gariptir yazıdan kimse rahatsız olmuyor. Olunsaydı o yazılar aynı gün silinmiş olurdu. Tamam, sorumsuz insanlar umursamıyor, görmüyor diyelim.  Peki, merkezi semtte bulunan koca okulun bir yöneticisi, bir öğretmeni de mi görmüyor ve rahtsız olmuyor. Eğitimi sınıfta ders yapmak olarak gören anlayış, idare-i maslahat işte budur.

Pes doğrusu.

Yüz kızartan yazıların önünden kız öğrenciler, kadınlar, çocuklar geçerken insan utanıyor, yerin dibine giriyor.  Okulun ismini burada yazmanın anlamı yoktur. İlgilenen bir yetkili çıkarsa kendilerine okulun ismini söyleyebilirim.  Küfürlü çirkin yazıların olduğu yazılar farklı sokaklarda ve okul duvarlarında duruyor.  Konuyla ilgili hangi belediye, hangi kurum sorumluluk taşıyorsa rahatsız eden yazıları silsin lütfen.

 

Söz sırası Van Vakfı başkan adaylarında

Van Vakfı üyeleri 18 Aralık günü yeni başkan ve yönetim kurulunu seçmek üzere sandığa gidecekler. Vakıf tarihinde beklide ilk defa heyecan veren, rekabet ortamında iddialı ve geniş katılımlı bir seçim gerçekleştirilecek.  Vanlılar el ele vererek Van Vakfı’na sahip çıkacaklar. Doğrusu bundan mutluluk,  heyecan duyuyoruz. 

Seçimde mevcut başkan Müjdat Çelik ve Nizamettin Ağar’ın listeleri yarışacak. Sandıktan aktif çalışan, umutları tazeleyen, projeleri olan yeni bir ruh ve heyecan çıkacak.  Vanlılar hangi liste seçilirse seçilsin kazanan Van ve Van Vakıf olsun diyor.

Geçen hafta “ Van Vakfı’nda neler oluyor?” başlıklı yazımda vakfı ve seçim hakkında özet bilgiler paylaşarak bazı eleştirilerde bulundum.  Olumlu tepkiler aldığım yazıdan ve görüşmelerden seçime yoğun bir katılımın olacağını söyleyebilirim.

 Müjdat Çelik ve Nizamettin Ağar ile telefonla görüştük. Kendilerine içten başarılar diledim. İki dostumuza seçim bildirgelerini, projeleri ile yönetim kurulu listelerini gönderdikleri takdirde bu köşede kendilerine yer verebileceğimizi  söyledim.  Şimdi söz sırası Van Vâkıfı bayrağını daha yukarılara taşıyacak başkan adaylarında.

 

Yazarın Diğer Yazıları