İkram Kali

Cennet misali bir şehirdir

İkram Kali

Asırlar öncesi Van toplumunun günlük yaşantısını, sosyal kültürel hayatını, coğrafi ve idari yapısını verilerle ve tasvirlerle seyahatnamelerinde bugüne taşıyan, başta Evliya Çelebi olmak üzere tüm seyyahlara teşekkür ediyoruz. 

 

Gezginlerin gözlemlerini birinci ağızdan aktardığı, ve seyahat ettikleri şehirler hakkında bilgiler içeren seyahatnâmeler, yazılı kaynaklar arasında önemli bir yere sahip eserlerdir. Kültür alanlarına ilişkin yardımcı kaynak olmalarının yanı sıra, edebiyata da katkı sağlayan seyahatnameler, edebiyat tarihine yardımcı olan seçkin kaynaklardır.

 

Bachmann, Walter, Cuinet, Evliya Çelebi, Lynch, H. F. B., Mehmet Hurşit Paşa,  Nâsır-ı Hüsrev, Tavernier, Jean-Babtiste, Yerasimos, Stephane, İbni Nuh gibi Van’ı farklı dönemlerde  gezen,  gözlemlerine kendi izlenimlerini katarak seyahatnamelerinde  aktaran seyyahlardan biri de Azerbaycanlı büyük gezgin ve bilim adamı Hacı Zeynel Abidin Şirvânî’dir

 

 Şirvan’i ömrünün kırk yılını (1780-1837 veya 1838) seyahatte geçirmiş, Kanarya adalarından ve Fas’tan Siyam’a ve Tibet’e, Balkanlar’dan ve Kafkaslar’dan Habeşistan’a kadar geniş bir arazide dört büyük gezi gerçekleştirmiş, üçüncü seyahati sırasında (1810-1821) Türkiye’yi de ziyaret etmiş.

 

Farsça “Riyâzü’s-seyâhat”, “Hadâikü’s-seyâhat” ve “Büstânü’s-seyâhat” isimli üç seyahat kitabı yazan Şirvânî eserlerinde Van gölü havzasında bulunan Adilcevaz, Ahlat, Bitlis, Erciş, Hakkâri, Muşabad ve Van’dan bahsetmiş.  Seyyah bölgenin doğasını övmüş, insanları, etnik ve dinî yapısı, tarihi, coğrafyası, anıtları, ürünleri, ünlü kişiler hakkında bilgiler vermiş.

 

1810’lu yıllarda Van gölü havzasında bir süre yaşayan Hacı Zeynel Abidin Şirvânî, bölgenin 7 kentini anlatırken buraların nüfusu, etnik ve inanç grupları, önemli şahsiyetleri, kaleleri, bahçeleri, iklim şartları, tabiatı, geçmiş ve çağdaş durumu vs. konusunda gerekli bilgiler anlatıyor.

 

Şirvânî’yi meşhur Arap seyyahı İbn Battuta ve ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi’yle kıyaslamanın mümkün olduğunu “Hacı Zeynel Abidin Şirvani Seyahatnamelerinde Van Gölü Havzası”  bildirisinde kaydeden Doç. Dr. Namiq Musalı, Şirvânî’nin geçtiği yolların umumî uzunluğunun Ekvator hattından 1,5 defa büyüklükte olduğunu söylüyor.

 

Musalı, seyyahın  anılarının, XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde Van gölü havzasının tarihî durumunu incelemek açısından belli bir değere sahip olduğuna dikkat çekerek bu bilgilerin “Riyâzü’s-seyâhat” isimli, eserin birinci “Ravza” sında yer aldığını  kaydediyor.

 

Seyahatnameden çarpıcı bilgilere aktaran Doç.Dr. Musalı Şirvânî’nin 200 yıl öncesi Van gölü havzasını ve insanlarını şöyle anlattığını ifade ediyor:

 

“Orası yürek açan bir vilayet ve ruh ferahlatan bir memlekettir, meşhur şehirlerden, mamur nahiyelerden, hoş çimenlerden, gönül çekici otlaklardan ibarettir. Suyu yeterince uygun, havası serinliğe meyillidir. Oranın çok yerleri dördüncü iklimdendir, az kısmı ise beşinci iklime aittir. O mekânın dağlık yerleri çöllerinden daha fazladır. Orası çok taifelerin ve sayısız toplulukların meskenidir. Halkı güzel suratlı ve mütenasip görünümlü oluşu ile diğer yerlerin ahalisinden üstün ve seçkindir. Fakat bu iyi taraflarına rağmen kavgacıdırlar.”

 

Şirvânî Hz. İsa’nın ortaya çıkışından önce Van gölü havzası insanlarının Saibiyye ve Zerdüştiyye dinlerine inandıkları, yani yıldızlara ve ateşe taptıklarını, Hz. İsa’nın peygamberliğinden sonra burada Hristiyanlığın yayıldığını ancak Müslümanlığın yayılmasının ardından bölge halkının çoğunluğunun Müslüman olduğuna işaret ediyor.  

 

Şirvani seyahatnamesinde kendi zamanında Van gölü havzasında yaşayan cemaatleri de şöyle sıralıyor: 1) En çok sayılı grup Ehl-i Sünnet’tir. Onlar 2 fırkadan ibarettirler (Hanefîler ve Şafiîler). Bölgenin yönetimi de bu iki fırkadan olan kişiler tarafından yürütülmektedir; 2) “İblis-perestler” diye tanımlanan Yezidîler; 3) İsevî (Hristiyan) dinine mensup olan, sanat ve ziraatla uğraşan Ermeniler; 4) Müellifin “zillet topluluğu” olarak değerlendirdiği ve bu bölgede sayıları gayet az olan Yahudiler; 5) Sayıları diğer fırkalardan az olan Nusayrîler (Alevîler); 6) Sayıları kırmızı kükürt (“kibrît-i ahmer”) gibi az olan Şiîler.”

 

Van

Seyyah Van gölü havzasındaki bazı önemli şehirlerden ve yerleşim birimlerinden tek tek bahsederken Van ile ilgili olarak şunları anlatır:

 

“ Cennet misali bir şehirdir. Göl kenarında vakidir. Dört tarafı açıklıktır. Dördüncü iklime aittir. Oranın kalesi çöl ortasındaki bir dağdadır. Onun etrafı behişt gibidir. Bu dağın çevresi altı bin adımdır. Dağın başında çok sağlam bir kale inşa edilmiştir. Onun çevresine dayanıklı bir hisar yapmışlar ve o duvarın uzunluğu sekiz bin adımdır. Duvarın etrafında geniş ve derin bir hendek kazımışlar. Hisarın içinde büyük bir çeşme var. Onun suyu o hisarın tüm imaretlerine akıyor. Hisar dâhilinde (Eski Van Şehri) yaklaşık 1000 tane mamur ev ve 200 tane yüksek temelli saray bulunmaktadır. Bu kale o diyarın yöneticilerinin hükûmet mekânıdır. Hisar dışında şehir bir mil kadar, belki daha fazla mesafede uzanıyor. Hisar dışındaki şehirde 5 bin mamur ev vardır. Her evin revan suyu ve cennet bağları gibi bahçesi vardır. Suyu kolay hazmedilen, havası uygun, toprağı sevinç getiren, zemini güzellik bahşedendir. İnsanları iyi huyludurlar ve derviş gibi itikatlıdırlar. Umumen Allah’ı seven, hüsnü cemal sahibi olan insanlardır... Oranın serin iklimlere özgün meyve çeşitleri iyidir, özellikle de armudu, elması ve zerdalisi mümtazdır ve gayet boldur. O şehirde her silsileden olan 200 hane derviş ve münzevi yaşamaktadır. İnsanlarının ekseri Hanefî mezheplidir, diğerleri Hristiyan’dır ve çok az kısmı İmamiyye Şiileridir. Şehir etrafındaki bölgede çok sayıda Yezidî Kürtleri de yaşamaktalar”

 

***

Azeri gezgin eserinde Van’a bağlı yüz tane köyün bulunduğunu ve şehirden kenardaki bölgede Hanefî mezhebine bağlı olan 10 bin hanelik Şekâkî aşiretinin yaşadığını, bu aşiretin sitemkâr bir kavim ve gaddar bir taife olduğunu belirtiyor.

 

Van’a geldiği zaman oranın hâkiminin Said Paşa soyundan gelen Derviş Paşa olduğu onun, bu görevi üstleneli 12 yılı bulduğunu belirten Şirvani,”  Âdil bir insandı ve bilginlere çok ihtiram ederdi. Van’ın idaresi görevi Derviş Paşa’nın atalarına verileli 70 yıl olmuştu ve onlar bu süre içinde nesilden nesile o diyarı yönetti”  diyor.

 

Aşk nedir?

Van’da üç ay boyunca Derviş Paşa’nın amcasının oğlu İshak Efendi’nin evinde kalan seyyah, “O, şevketli, mürüvvetli ve cömert bir emirdi. Fakirlere yardım ederdi. Kendisi Nakşibendiyye tarikatına bağlıydı ve Derviş Paşa’nın diğer bir amcası oğlu da Esad Bey’di”  diye not düşüyor.

 

Çok  büyük misafirperverlik gören seyyah aralarındaki felsefî konuşmalara eserinde yer vermiş. Bir keresinde “Aşk nedir?” diye sorduğunda Esad Bey şöyle cevap vermiş: “Aşk – dumansız bir ateştir, faydasız bir ziyandır, sabahsız bir gecedir, anahtarsız bir kilittir, sonsuz bir yoldur ve dermansız bir derttir

 

Erciş

Zeynel Abidin Şirvâni 1810’lu yıllarda yaşadığı Van gölü havzasından Erciş’i de anlatır. Erciş’in Ahlât’tan üç konak mesafede havası soğuk, suyu ise hoş kasaba olduğunu, kasaba halkının Türk, etraf köylerin ahalisinin Kürt olduğunu belirtir.

 

***

Şehrimizin geçmişte kalan güzelliklerini, iklim şartlarını, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısını seyahatnamelerde, anılarda ve kitaplarda okuyarak tarihe yolculuk yapmak heyecan verici ve keyifli oluyor. Tavsiye ederim.  

Yazarın Diğer Yazıları