İkram Kali

“Çalıyor ama çalışıyor“

İkram Kali

Dini ve ahlakı normlara uymayan hırsızlığı,  dolandırıcılığı meşru hale getiren bu çarpık anlayış toplumu kanser gibi sarmış durumda.  Sanki bir merkezden halkın beynine işlenen  algı yaratılmış.

Öyle ki “Çalıyor ama çalışıyor” anlayışı yönlendirici, belirleyici ve hırsızlıkları örten kural haline dönüştü.  Kamunun vicdan ve ahlak,  terazisinde çalıyor ama çalışıyor kefesi daha ağır basıyor. En kötüsü ve tehlikelisi de bu fiilİN normalmiş gibi kuşaktan kuşağa aktarılıyor olması.

İnsanlar kişisel menfaatinin önü kesildi diye cinnet geçirip olmaz fenalıklar işlerken “bey tul mal” kamu yani halka ait olan malın çalınmasını, istismar edilmesini sıradan karşılıyor, hatta savunabiliyor.

 “Çalıyor ama çalışıyor”

Hırsızlığı dolandırıcılığı, üç kağıtçılığı meşrulaştıran kurnazca halkı aşağılayan aptal yerine koyan bir tertiptir. Sorumluluk makamında olanların ahlaki yapısını bozan hırsızlıklara teşvik edici bir durumdur.  

Siyaseti,  ekonomiyi,  kültürü, eğitimi, sosyolojiyi, insan ilişkilerini murdar ederek elma kurdu gibi içten içe kemiren anlayışın adı “ Çalıyor ama çalışıyor” dur. 

Siyasetçilere, yöneticilere, çalışanlara“ Çalıyor ama çalışıyor” yaklaşımıyla  “çal” kapısı aralanıyor. Sanki çalışması için çalması gerekiyor. Veya çalışırsa çalabilir!

  “  Çalıyor ama çalışıyor” insan onuruna yakışmayan utanılacak durum olarak değerlendirilmesi gerekmez mi?

Toplumun ahlaksız anlayışı bilerek veya bilmeyerek savunduğu, yaşattığı sürece hırsızlıklardan ve rüşvetten şikayet etmeye hakkı olamaz.

“Çalıyorlar ama çalışıyorlar” ya da “Çalıyor ama çalışıyor”   anlayışını toplumun şiddetle reddetmesi gerekir.  Temiz, ahlaklı, erdemli toplum isteyen her bireyin görevi olmalıdır. Aksi halde rüşvet vermeye devam ederek hırsızlıklardan daha çok şikayet ederiz.

Ah şu milletvekilliği

Milletvekili seçimleri yaklaşıyor. Van’da adaylık konusunda manipülasyonlar, spekülasyonlar gırla gidiyor.   Fısıltı gazetesi yüksek tirajıyla yeniden baskıda.  Kulisler ısınıyor.  Aday adaylarını ter, heyecan basıyor.  Neler var neler;

  • Gerçekten milletvekili aday adayı olanlar var.
  • Milletvekili olması gönüllerden geçen isimler var.
  • Milletvekilliği denilince içinin yağı eriyenler var.
  • Aday olmadığı halde aday adayı gibi gösterilenler var.
  • Adayım ama beni sevenler pazarlasın diyenler var. 
  • Adımı yaz bakalım ne oluyor diyen de var. 
  • Bakarsın şans yüzüme güler diye bekleyen de.
  • Milletvekilliği benim hakkım diyenler var.

 

Sosyolojik Açıdan Buriki Aşireti ve Kinyas Kartal

Burhan Kartal tarafından kaleme alınan kitabın adıdır. 375 sahifeden oluşan araştırma kitabı Kurgu Kültür Merkezi tarafından basılmış.  2014 yılının son günlerinde kitap evlerinde ve İnternette satışa sunuldu. Eseri Kitapçı Kırtasiye’den satın alarak okuma şansım oldu.

  “Sosyolojik Açıdan Buriki Aşireti ve Kinyas Kartal-Göç ve Sürgünleri…” kitabının kapak tasarımını Murat Özkoyuncu yapmış. Burhan Kartal kitabını merhum Kinyas Kartal’ın annesi Pero Hanım anısına adamış.

 Yüzüncü Yıl Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim görevlisi Yrd. Doç Dr. Sait Ebinç kitabın girişinde prolog (Bir eserde asıl konu olarak ele alınan olaylardan önce, geçmiş birtakım başka olguları anlatan ilk bölüm TDK) yazmış. Doktora tezini Ankara Üniversitesinde Doğu Anadolu’da Aşiret-Cemaat-Devlet  Siyaset Bilimi üzerine yapan Ebinç kitap ile ilgili şunları söylüyor: “  Bu kitaba temel oluşturan kaynak Sosyoloji Bölümünde o yıllarda (1970) yazılmış mezuniyet tezidir. Burhan Kartal mezuniyet tezini aradan geçen kırk yılın değişim ve dönüşümünü kendi teorik birikim ve yaşamın tanıklarıyla birilikte yeniden temize çekmiştir… Kitap genel olarak geleneksel örgütlenme biçimi olan Aşiret’in teorik ve metodolojik kavramlarını tanımlamanın yanı sıra özelde Buriki Aşireti’nin göç ve yerleşme örgütlenme serüvenine tanıklık etmektedir. Yazlı tarih bakımından zayıf olan aşiret yapılarının tarihi umumiyetle sözlü tarih geleneğinin toplumsal hafızada sürgit aktarılmasıyla oluşmaktadır. Burhan Kartal bu sözlü tarihin birikimini yazılı tarihe geçirmekle yerel tarih açısından önemli ve kalıcı katkı sağlamıştır.“ 

Kitabın ön sözünde Burhan Kartal, “ Et kemik olarak içinden geçtiğim bir Aşireti reel olarak bulgulardan hareketle gözden geçirmeye çalıştım” diyor. Kartal ikinci ön söz kısmında ise 1970’ler de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümü öğrencisi olarak hazırladığı “ Sosyolojik Açıdan Burukan Aşireti” adlı lisans tezinin Van İlçe Merkezine bağlı 2 bucak 40 köyü kapsadığını belirtiyor. Yazamadıklarım ve yazmak  istediğim  halde yazamadıklarımı belki ilerde yazarım  diyor!

Kitapta genelde aşiret tanım ve yapılanmasına, özelde Buriki Aşiret’inin tarihine, göçlerine, yaşadığı yerlere, kültürüne, sosyal yapısına, anılara, olaylara, sözlü anlatımlara ve Kinyas Kartal’ın hayatı ile fotoğraflara yer verilmiş. 

Van’da her kesimin saygı ve sevgi  duyduğu Kinyas Kartal’ın Van’daki aşiret dışı ilişkilerine, renkli ve etkileyici anılarına yer verilebilirdi.  Kitap Van’ın yazılı tarihi açısından değerli ve önemli bir kazanımdır. İlgi duyanların okuması gereken bir kitaptır.

Kinyas Kartal diyor ki;

Bu yurdun her evlâdı bilmelidir ki; boy, zümre, bölge ve mezhep ayrımcılığına katılmak veya önlenmesinde ilgisiz kalmak ilkin kendi zararına olur. Türkiye’nin milleti ve vatanı ile bütünlüğüne inanıp destek olmak, kendi menfaatimizedir.”  Erivan’dan Van’a Hatıralarım Kinyas Kartal 1987

 

Stüdyo Sebo

Espriliydi. Kimi zaman normal konuşmasına bile tebessüm etmemek elde değildi. Haberi koklardı. Sabırla çok iyi fotoğraf çekerdi. Tek kare fotoğrafa bir haberi yansıtırdı. 2011  Van Depreminde Bayram Oteli  enkazında hayatını kaybetti. Basın şehidi değerli arkadaşım dostum, meslektaşım Sebahattin Yılmaz’ın ismi 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde Erzurum Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi televizyon stüdyosuna verildi.  Erzurum üniversitesi evladına  sahip çıkan anlamlı  kibar bir davranış  sergiledi.

Sebo’dan bir anı.

1993 yılında Van Gölü delice yükselmiş, Edremit, İskele  başta olmak üzere bütün sahil ve kıyılarını sular altına almıştı. Çoğu evler de  sular altında kalmıştı. Kıyı ve sahilde yapılan dolgu çalışmalarını yerinde  görmek üzere Vali Mahmut  Yılbaş ve   kurum amiri  ile bir  grup gazeteci İskele’ye  gitmiştik. Çalışmaların planlandığı gibi hızlı yürümediğini gören Vali Bey gazetecilerden uzaklaşarak ilgili kurum amirlerine yüksek sesle sert konuşmaya başladı.  Hürriyet’  Gazetesi muhabiri rahmetli Sebahattin Yılmaz da merak ederek oraya doğru ilerleyince Vali Bey sinirle “ ne geliyorsun “ dedi. Sabahattin’de yavaşça geri döndü. Erzurum aksanıyla kendi kendine “  Hem çağirir hem bağirir delidir nedir?”  diyince gazetecileri gülme krizi tutmuştu.

Ruhun şad olsun Sebo…

Katliam Nijerya'da  olunca

 Nijerya’da bir haftada 2 bin insanın katledildiğini dehşetle  hepimiz okuduk, dinledik.

Katliamları El Kaide’ye bağlı olduğu belirtilen “Boko Haram.”
grubu yapmış.  Katliam söz konusu Nijerya olunca çok fazla uluslararası tepki çekmiyor, hatta medyada yer bulmuyor. İnsanlığı hedef alan bütün katliamlar gibi 12  kişinin hayatını kaybettiği Paris katliamı şiddetle kınanıyor. Ve kınıyoruz.  Ancak Nijerya’da iki bin insanın ölümü neden gereken tepkiyi çekmiyor, önemsenmiyor? 

  

Sıcak ölüsüne nasip oldu

2011 depremlerinden sonra Vanlıların en çok göç ettiği illerin başında Antalya ve Bursa gelir. Antalya’ya yerleşenler arasında Vanlı yaşlılarda vardı.  Antalya’ya gittikten kısa bir süre sonra hayatını kaybeden bir Vanlı hemşehrimiz mezarlığa defnedilir.  Taziye evinde toplanan Vanlılar Fatiha aralarında memleket hasreti ve merhum ile ilgili sohbet ederler. Nüktedan Vanlılardan biri rahmetlinin sıcağı çok sevdiğini belirterek “ Gardaş, rahmetlinin 75 yıl ömrü Van’da soğukta geçti. Antalya’ya hayatında ilk defa geldi  ama sıcak ölüsüne nasip oldu “ der.  

Yazarın Diğer Yazıları