İkram Kali

Bize düşen görev

İkram Kali

Dünyanın, ülkemizin gündemi koronavirüs.

Önce insanlık alanında sicili temiz olmayan ABD’den virüsle ilgili tatbikat bilgisini aktarayım.

Çin’den çıkarak Avrupa’ya yayılarak dünyayı tehdit eden  koronavirüs salgını öncesi 18 Ekim 2019'da New York'ta bir 'tatbikat' (Asker birliklerini savaşa hazırlamak amacıyla, arazi üzerinde yapılan geniş ölçüde savaş denemesi, manevra TDK) yapılıyor.

Tatbikat senaryosunda Brezilya'daki bir domuz çiftliğinde başlayan koronavirüs salgını, önce yavaşça Güney Amerika'daki büyük şehirlere yayılıyor ardından havayolu taşımacılığı aracılığıyla Portekiz, ABD ve Çin'e yayılıyor. İlk 1 yıl boyunca aşı bulunamayan senaryo 18 ayın sonunda 65 milyon kişinin öldüğü bir felaket şeklinde sonlanıyor. 

 Tatbikat pandemik simülasyonu (Bir kıta, hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklar üzerine taklit, benzer çalışma), Çin'in Wuhan bölgesinde ilk hastalık vakasının bildirilmesinden yaklaşık altı hafta önce yapılıyor.  Tatbikattan 6 ay sonra 125'ten fazla ülkeye yayılan koronavirüs salgını pandemiye dönüşüyor. Tatbikatın koronavirüs salgınından aylar önce yapılmış olması şüpheyle karşılanıyor. Bu gelişme akıllarda soru işareti yaratıyor.

Bugüne kadar 4 bin 300’den fazla insanın ölümüne, 121 binden fazla insanın karantina altına alınmasına neden olan koronavirüs salgını önceki gün Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edildi.  ABD’nin tatbikat senaryosu adım adım  gerçekleşiyor gibi.

Ortada bir it oyunu  dönüyor ama ne olduğunu bilemiyoruz.

Koronavirüsünün yeni bir şey olmadığını söyleyen Prof. Dr. Canan Karatay, “Şimdiye kadar 6 tane koronavirüsü var yedinci 19 oldu. Senelerdir birlikte yaşıyoruz. CDC raporuna göre ocak ayına kadar 15 milyon kişi grip olmuş Amerika'da. Bunun 140 bini hastaneye yatmış ve 18 Ocak’a kadar 8 bin 200 kişisi vefat etmiş. Neden bunlar söylenmiyor da korona söyleniyor? Dünyada her sene bu kadar kişi ölüyor zaten.

Çin'de ölenlerin yaşı 80 yaşın üzerinde. Ölenler birçok hastalığı olanlar. Bu kadar dünyayı korkutacak bir olay değil. Bizim vücudumuzda zaten virüsler var. Biz asırlardır virüslerle yaşıyoruz” diyor.

Kapitalist dünyanın aşırı kar hırsına ve sömürgeci yayılmacılığa dayalı ekonomik anlayışının yoksul ve gelişmekte olan ülkeleri, halkları sömürdüğünü bilmeyen yoktur.

Salgın hastalıklarla mücadelede esas önlem standardı yüksek koruyucu  halk sağlığı ve hizmetlerine önem verilerek daha fazla yatırım yapılmasıyla mümkündür.  

Halk sağlığı alanında Türkiye'nin çok uzun yıllara dayanan kurumsal deneyim ve birikimi var.  Önleyici sağlık hizmetleri geçmişte Sağlık Ocağı bugün Aile Hekimi sistemiyle verilmektedir.

Salgından korunmak için bize düşen görevler var.

Yapılacaklar basittir.

Dışarıdan gelen düşmanı yurdumuza, kentimize, evimize, bedenimize sokamamak için önce kişisel ödevlerimizi yerine getireceğiz.

Devlet yetkililerinin açıklamalarına, çağrılarına güven duyarak uyacağız.

Duyarlılığımızı abartmayacağız.

Sakin, aklıselim hareket edeceğiz

Panik, telaş yapamayacağız.

İçimizdeki fırsatçılara, vicdansızlara destek olmayacağız. Çünkü kimse açlıktan ölmez;  makarna, kolonya da bitmez.

Provokatörlere, algı yaratmaya çalışanlara dikkat edeceğiz.

Yalana, sansasyona, şehir efsanelerine prim vermeyeceğiz.

Kişisel sağlığımızı ciddiye alarak su, sabun kullanımını artıracağız.  

Öpüşüp tokalaşmayacağız.

Kalabalık ortamlardan uzaklaşarak temasta bulunmayacağız.  

Kapalı ortamları havalandıracağız.

Elimizi yüzümüze dokundurmayacağız.

Yürüyeceğiz.  Doğal ve yeterli beslenerek bağışık sistemimizi güçlendireceğiz.

Önlemlerimiz daha etkili koruyucu olacaktır.

Virüsün etkisini kaybedeceği sıcak yaz aylarının gelmesine az kaldı.

Şimdilik sloganımız...

Panik yok, tedbir çok. 

 

 

Sosyal medya virüsüne dikkat

Hiçbir sorumluluk taşımayan, oto kontrolü olmayan yolgeçen hanına dönüşen sosyal medya sorumsuzları yalan yanlış paylaşımlar yapmaya devam ediyor.

Şikâyet eden çok, önlem alan yok. .

Sosyal medyada  “Okyanus Yürekli Düşler adıyla biri “Koron “ başlığı ve UNICEF logosuyla bilgi paylaştı.

Paylaşım üzerine Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)  yurttaşlara uyarıda bulunmak zorunda kaldı.

UNICEF Ortaklıklar Genel Direktör Yardımcısı Charlotte Petri Gornitzka, 6 Mart 2020 tarihinde yaptığı basın açıklamasıyla yanlış bilgi yayanlara dikkat edilmesi gerektiğini, Dünya Sağlık Örgütü gibi güvenilir kurumlardan gelmeyen bilgilere inanılmamasını vurguladı.

Açıklamada “Son dönemde çevrimiçi yayılan ve içeriğinin UNICEF görüşü olduğu iddia edilen yanlış mesajlar dolaşmaktadır. Yanlış bilgiler paylaşılması ve bu bilgilere güvenilir kuruluşlara atıfta bulunarak inandırıcılık kazandırılmaya çalışılması tehlikelidir ve yanlıştır. Korona virüsü ile ilgili UNICEF adı/logosuyla yayılan kendi sayfamızda ve sosyal medya hesaplarımızda bulunmayan hiç bir habere itibar etmeyiniz ve yaymayınız.”

Siz de…

Sosyal medyada paylaşılan haberlere ve paylaşana dikkat edin. Kaynağı güvenilir olmayan bilgileri beğenmeyin, paylaşmayın.

 

 

Kim daha temiz?

Gallup International, 63 ülkenin hijyen haritasını çıkarmış. Araştırmaya göre, dünyada tuvaletten sonra ellerini sabunla yıkayanların oranının en yüksek olduğu ülke Suudi Arabistan. Türkiye 63 ülke arasında 6. sırada yer almış.

Avrupa’da Bosna Hersek yüzde 96 ile listenin başında yer alırken Bosna Hersek’i yüzde 94’lük bir oranla Türkiye ve yüzde 85’le Kosova izlemiş.

El yıkama oranının en düşük olduğu ülke yüzde 23’lük bir oranla Çin. Japonya yüzde 30, Güney Kore’yse yüzde 39 ile son sıralarda.

Hollandalıların tuvaletten sonra elini yıkama alışkanlığının diğer Avrupa ülkelerine göre daha az olduğuna dikkat çekiliyor.

Tuvaletten sonra elini yıkama alışkanlığının zayıf olduğu diğer Avrupa ülkeleri yüzde 57 ile İtalya, ve yüzde 60’ın biraz üstünde olan İspanya, Fransa ile Rusya. Ankete katılan İngilizlerin yüzde 75’i ellerini yıkadıklarını belirtirken komşu ülke İrlandalılarda bu oran yüzde 74 olmuş.

Michigan Üniversitesi’nden araştırmacı DrSpike Lee, “El yıkama sadece insana fiziki ya da manevi bir temizlik değil aynı zamanda insanı rahatlatan bir etkisi de var“ demiş.

Ülkemizin ve medeni Avrupa’nın el yıkama karnesi böyle.

Ama Vanlıların temizliği önemsediğini, sevdiğini çok iyi biliyorum.

Van’da kadınlar arasındaki değerlendirmede baş ölçüt temizliktir. Bu durum “ Evi o kadar temizdir ki bal dök bal yala” deyimine neden olmuştur.

“Vanlı ailelerin evlerinde ortak özellik nedir?” sorusunun yanıtı ise temizlik, düzen ve güvendir.

El yüz yıkmak zaten değişmeyen kuraldır

Rahmetli annemden bilirim.

Temizlik, su sabun onun vazgeçilmez hayat arkadaşıydı. Van deyimiyle eli gün boyu sudan çıkmazdı. Çünkü ev ortamı, ev halkı her daim temiz olmalı, güzel kokmalıydı.

Su ve sabun çocuklar için  eğlenceydi.   

Bahar, kış yaz, düğün, taziye gibi temizlik dönemleri vardı.

Eskiden tahta kapı pencereler tahta fırçasıyla silinir yıkanır, beyaz çamaşırlar, çarşaflar kaynatılır,  giyilen, üstünde oturulan ve kullanılan ama her şey yıkanır paklanırdı.  Badana boya ile ev temizliği tamamlanırdı.

Erkekler burun kıvırsa da Vanlı kadınların kimi zaman aşırıya kaçan temizlik tutuklularının ne denli güzel bir kültür olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. 

Vanlı demek; özü, sözü, evi temiz demektir. 

 

 

Azaldı

Koronavirüs korkusu etkili oluyor.

Yoğun göç alan Van’da kişisel temizlikle barışık olmayan bazı insanların yaşam alışkınlıkları değişmeye başladı.

Çarşıda pazarda, toplu taşıma araçlarında kişisel temizliğe önem vermeyen insan sayısı azaldı sanki.

Yere tükürenler alışkanlıklarından vazgeçmiş gibi.

Kucaklaşan, öpüşen, tokalaşan yok denilecek kadar.

Su, sabun, kolonya, mendil kullanımı baya arttı.

Kişisel temizliği daha çok önem veren insanlarımız çoğalıyor.

Her şeyde bir hayır var.

Yazarın Diğer Yazıları