İkram Kali

Başkanlık Sistemi Tartışmaları

İkram Kali

Turgut Özal, Süleyman Demirel, Alpaslan Türkeş  ile başlayan başkanlık sistemi tartışmaları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte yeni bir döneme girdi. AK Parti’nin başkanlık sistemini içeren anayasa değişiklik önerisine yönelik tartışmalar siyasi ve hukuk çevrelerinde yoğunluk kazanırken sokaktaki vatandaş, pazardaki esnaf, masa başındaki memur Başkanlık Sistemi ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığı için tartışmaları şimdilik izliyor.

Biz, başkanlık ile ilgili yapılan açıklamalar ve edindiğimiz kaynak bilgiler ışığında okurlarımızı aydınlatmaya çalışalım.

***

Uzmanlar Başkanlık Sistemini şöyle tarif ediyor:

Kanun yapma gücü olan yasama, toplumda bireyle diğer gerçek ve tüzel kişiler arasında oluşan ihtilafları bu kanunlara uygun olarak çözme gücünü kullanan yargı ve kanunları uygun olarak idareyi yöneten yürütme organlarının birbirinden sert ayrılığı ilkesine dayanan bir yönetim biçimidir.

Başkanlık sistemlerinde devlet başkanı yürütme organının başıdır ve belirli bir dönem için doğrudan halk tarafından seçilir. Bu dönemde Başkanı değiştirmek mümkün değildir. Başkan kabineyi halktan aldığı bu yetkiyle tek başına kurar ve Bakanlar Kurulu doğrudan kendisine bağlıdır. Başkan veya Bakanlar Kurulu üyeleri Parlamento'nun bir üyesi değildir.

Uygulamada değişiklik göstermekle birlikte Başkanlık sistemlerinde genel olarak Başkanların Meclis tarafından kabul edilen kanunları "veto" etme hakkı bulunmaktadır. Buna karşın Meclis'in de belli bir çoğunlukla "vetoyu veto etme" yetkisi bulunur.

***

Başkanlık için olmasa olmazlar...

En az 330 milletvekilinin oyu gerekiyor. Bu sayı referanduma götürüyor. Referanduma gitmeden sadece TBMM'de (Yasama) gerekli oy sayısı 367. Başkanlık veya anayasa değişikliği için 330 - 366 oy çıkarsa referanduma gidiliyor. Olması zor ama, AK Parti (312 milletvekili) ile CHP (125 milletvekili) veya MHP (52 milletvekili) bir konuda anlaşırsa  Anayasa değişikliği yapabiliyor. Hem de referanduma gerek kalmadan). AK Parti, HDP ( 27 milletvekili) ile birlikte anayasa değişikliğine giderse, 367'ye ulaşamıyor.

Tartışmalar gelince.

"Bu konu Cumhurbaşkanlığı makamının görevi değil. Bu görev parlamentonun görevidir. Bunun kararını parlamento verecektir. Parlamento da böyle bir karar verirken 330'a ihtiyaç var. 330 sağlanabilirse ancak hangi konuda referanduma gidilmek isteniyorsa o konuda referanduma gidilebilir”,  “Bu değişimden korkmaya gerek yok” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın neden başkanlık istediğini  Başdanışmanı Avukat Mehmet Uçum şu şekilde özetliyor:

“Meclis şu an tamamen yürütmenin kontrolünde çünkü milletvekilleri güçsüz durumda. Grup başkan vekilleri ne derse onu yapıyorlar. Oysa Başkanlık sis­teminde, hele de dar bölge sistemi ve geri çağırma yetkisi getirilirse milletvekilleri daha fazla sorumlu­luk üstlenir.

-Denge ve denetleme meselelerinde de başkanlık sisteminin üstünlüğü var. Meclisin görevi hükümeti denetlemektir. Parlamento çoğunluğunu oluşturan parti içinden çıkmış bir hükümetin kendi parlamen­terlerini objektif bir şekilde denetlemesi mümkün değildir.

 

-Başkanlık sisteminin en önemli özelliklerinden biri başkanın kanun teklifi verme hakkı olmaması. Obama 7 yıl boyunca bireysel silahsızlanmanın daraltılması için müthiş çabalar harcadı ama kabul etmediler. Bu da katı kuvvetler ayrılığı sisteminin getirdiği bir şeydi. Yani başkanlık sisteminde baş­kanın parlamento çoğunluğunu şimdiki başbakanın kontrol ettiği gibi kontrol etme ihtimali son derece düşüktür.

-Başkanlık sisteminde halk, hem yürütmeyi hem de meclisi belirler. Hükümet ve koalisyon derdi olmaz. Kriz çıktığında da halka gidilirse milli egemenlik her aşamada devreye sokulmuş olur.

-Başkanlık sisteminde Bakanlar Meclis'ten değil, dışarıdan seçilir. Dola­yısıyla en iyisini seçme imkânına sahip olursunuz.

-Şu anki sistemde siyasi partiler sadece seçim çalışması yapmaya odak­lılar. Oysa gerçek anlamda toplumun ihtiyaçlarını siyasete dönüştürmenin aracına dönüşmeliler. Baş­kanlık sistemi bu imkânı getirecek.

-Mevcut düzende bütçe kontrolü meclise hükümetin kontrolünde geliyor. Uygulamayı da hükümet yapıyor. Başkanlık sisteminde ise bütçeyi gerçekten meclis yapıyor. Çatır çatır da hesabını soruyor””

***

Başkanlık ile ilgili olarak  bölüneme riskine vurgu yapan Başbakanı Binali Yıldırım da, "Diyoruz ki cumhurbaşkanı artık halk tarafından seçilmiştir ve siyasi sorumluluğu vardır. Anayasada sorumsuz olarak yazılması bu gerçeği değiştirmez. Bunun için başkanlık sistemi de dahil anayasamızda ihtiyaç duyulan yasama, yürütme, yargı ile ilgili değişiklikleri gelin birlikte gerçekleştirelim. Meclis’te konuşalım ama yetmez, işi sahibine götürelim…. Geçenlerde MHP Genel Başkanı Bahçeli dedi ki bu iş böyle yürümüyor. Ya gelin parlamenter sistemi güçlendirelim ya da bunu istemiyorsanız bu fiili durumu düzeltelim. Doğru söze ne denir. Eyvallah. Biz dedik ki buyurun gelin bu durumu düzeltelim. Millet bunu bekliyor. 'Başkanlık sistemi gelirse Türkiye bölünür' diyorlar. Asıl başkanlık gelmezse Türkiye'nin bölünme riski var. Buradan açıkça söylüyorum. Başkanlık üniter yapıyla olacak. Yani başkanlık demek federasyon demek değildir. Federasyon olan yerler de var, olmayan yerler de var. Türkiye'de başkanlık sistemi 780 bin kilometrekare vatan toprağının bir karışının bile bölünmediği, ayrıştırılmadığı, tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet ülküsünün, ilkesinin esas alındığı bir sistemdir. Bir kere bunu bir kenara açık ve net koyalım. Hiç kimse başkanlık, eyalet sistemini getirecek, başkanlık bölünme getirecek diye tezviratlarda, yalan yanlış beyanlarda bulunmasın” diyor.

***

 “Başkanlık sistemi meclise hele bir gelsin görelim bakalım”,”Bu sevdadan vazgeçin, oturun oturduğunuz yerde”, “Demokratik dille anlatmaktan anlamıyorlar. ABD'deki gibi başkanlık sistemini getirecekseniz buyurun getirin tartışalım. Hayır öyle bir sistem olmayacak" , “Eğer Türkiye’yi ateşe atmak istiyorlarsa, Türkiye’yi siyaseten de bölünme noktasına taşımak istiyorlarsa ‘evet’ oyu verebilirler. Türkiye’nin bölünmesi söz konusu olabilir. Başkanlık sistemine bakın. Siyasal yapı tamamen değişecek. Sorun Türkiye’nin bekası sorunudur”  gibi görüşler sergileyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin olarak, " Anayasa'yı değiştirelim; ne için? 'Başkanlık sistemini getireceğiz'. Bir kişi konuşacak, Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak, hakim ona göre karar verecek. Bir kişi konuşacak, ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” görüşüne yer veriyor.

***

 “Seni başkan yaptırmayacağız”, "Türkiye'nin yeni Anayasaya ihtiyacı var. Tartışmanın Başkanlık sistemi üzerinden yapılması yanlıştır. Başkanlık tartışması konusunda tutumumuzu değiştirecek hiçbir şey görmüyorum" ifadelerini farklı zamanlarda dile getiren HDP  Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “"Başkan olacağım diyor. Olamayacaksın. Senin başkanlık sistemini asla kabul etmeyeceğiz. Senin rüyalarında kalacak. Cumhurbaşkanı olmuş sarayı var, hükümet emrinde, yargı emrinde, medyası var, trilyonlarca serveti var. Rektörler ona bağlı, valiler, kaymakamlar emrinde, bütün ülke onun ama yetmiyor, 'Başkan olacağım' diyor. Bırakın iki adam olmasını, bir buçuk adam olmasını bile kabul etmiyor, 'Tek adam olacağım' diyor. Ne değişecek, anlatamıyor. Neyi değiştiremedin? Ne yapmak istedin de birileri sana engel oldu? Devletin bütün olanakları, parlamento senin emrinde. Neresi senin değil? Başkan olunca ne yapacaksın tam olarak? Kafasında demek başka bir şey var. Halifelik meselesine inanmış gerçekten. Birileri 'Sen halifesin' diye gazı vermişler, o da halifeliğe doğru yürümek istiyor. Hilafet demek istiyor da diyemiyor”  sözleriyle görüşlerini dile getiriyor.

 ***

Parlamenter sistemden yana olduklarını ancak fiili durum yaratılan başkanlık sistemi için hukuki bir yol aranması gerektiğini belirterek, Meclis’e konuyla ilgili kanun teklifinin gelmesi gerektiğini anlatan MHP Lideri Devlet Bahçeli, ne yeni bir sisteme ne de yeni bir rejime gerek olmadığını belirterek, "Eğer yeni bir sisteme gereklilik varsa, devleti yeniden tanım ve tarif konusuna milletin tamamı tam bir fikir ve bilgi ittifakıyla 'tamam' diyorsa, ancak o zaman ne konuşulup tartışılacaksa gündeme alınmalıdır. Bunun dışında her söz zaman kaybı, her teşebbüs yeni bir çatışma ve cepheleşme kaynağı olacaktır. Başkanlık gelince işsizlik bitecek midir? Türkiye bölgesinde ve küresel anlamda yıldız gibi parlayacak, bir kalemde tüm sorunlarından kurtulacak mıdır? Hangi mucize, hangi muhteşem başarılar birbiri ardına sökün edecektir? Şimdi 'başkanlık ihtiyaçtır' diyenler, bir süre sonra başka ihtiyaç ve taleplerle milletin huzuruna çıkarsa buna ne diyeceğiz, hatta nasıl mani olacağız Milletimizin en tabii ve haklı beklentisi refah ve reformdur. İş, aş ve yoksulluk sorunlarının kökten çözümüdür. Aciliyet arz eden toplumsal talep zenginlik ve rahat bir hayattır. Bu milli özlemlerin başkanlık sistemiyle anında gerçekleşeceğini bırakınız söylemeyi, iması dahi akla, izana ve irfana sığmayacaktır" değerlendirmesinde bulunuyor.

 ***

Eski cumhurbaşkanları Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in başkanlık sistemini koalisyon hükümetlerine çare olarak düşündüklerini ama sistemin federatif yapı gerektirdiğini hesaplamadıklarını belirten Hürriyet gazetesi köşe yazarlarından hukukçu Taha Akyol; Başkanlık sistemi tartışmalarında, sistemin teorik anlamda kulağa hoş geldiğini, fakat Türkiye’ye uygulanabilirliği noktasında endişelerinin olduğunu dile getiriyor.

***

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) adına Mehmet Zait Sobacı, Özer Köseğlu’nun başkanlık sistemiyle yönetilen ABD, Brezilya, Endonezya ve Güney Kore gibi üniter devlet yapısına sahip ülkeleri analiz ederek  “ Başkanlık Sistemlerinde Yerel Yönetimler” başlığıyla hazırladıkları raporda Türkiye’de  başkanlık sistemi ve yerel yönetimler ilişkisinin “Başkanlık sisteminin berberinde  fedaralizimi getireceği yanılgısı. Başkanlık sistemlerinde yerel yönetimlerin bağımsız olduğu yanılgısı. Başkanlık sistemlerinde tek bir yerel sistem olduğu yanılgısı”  etrafında tartışıldığını, bununda gerçekçi olmadığını belirtiyorlar.

***

Siyasi liderlerin, hukukçuların, aydınların, bilim insanlarının, gazetecilerin, kanaat önderlerinin başkanlık ile ilgili farklı görüşlerde olduğunu görüyoruz.  Tartışmalar sürüyor. Bu aşamada Anadolu’da vatandaştan başkanlık ile ilgili  “iyidir-kötüdür, olsun olmasın”  gibi  bağlayıcı kesin bir karar beklemek haksızlık olur.

Halkımız, sınıf başkanlığını, okul başkanlığını, kulüp başkanlığını,  belediye başkanlığını, dernek başkanlığını, parti başkanlığını az çok biliyor. Ama başkanlık sistemini doğrusu pek bilmiyor. Anadolu insanının başkanlık ile ilgili daha çok bilgiye, aydınlanmaya ihtiyacı var.

Yazarın Diğer Yazıları