İkram Kali

“Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir“

İkram Kali

Devletler, milletler, insanlar arasında anlaşma önemlidir. Anlaşma sağlanamasa hayat çekilmez olur. Anlaşma bir tarafın karlı olması veya baskın çıkması demek değildir. Anlaşma;  ortak müştereklerde, ortak yararlarda bir araya gelebilmektir.

Anlaşabilmek için aynı dili konuşmak yeterli değil.  Şayet öyle olmuş olsaydı aynı dili konuşan eşler arasında, aile içinde, çalışma hayatında,  bir birini seven iki kişi arasında ve toplumda anlaşmazlıklar yaşanmazdı.  Demek ki anlaşmak için aynı dili konuşmak yetmiyor.

Mevlana Celaleddin Rumi’nin  “aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir” veciz ifadesi anlaşabilmenin şifresini veriyor.

Sözlük anlamlarında…

Dil; Çok geniş anlamıyla dil, düşünce, duygu ve güdüleri, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır. Bu tanım bütün canlıların kendi aralarındaki bildirimlerle ilgili işaret sistemlerini olduğu kadar, insanlar tarafından doğanın ve eşyanın ortak kalıplar halinde manalandırılması olgularını da kapsar. Dil sadece kelimelerin telaffuzu için bir araçtır.

Duygu; Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim, algılama, his, önsezi, nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği, Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik gibi ifadelerle tanımlanıyor. Duyguların yeşerdiği, hayat bulduğu yer kalptir.

Aynı duygu veya düşünceler taraflar arasında anlaşmayı kolaylaştırır. Diğer duruma göre daha kolay olur. Anlaşabilmek için duygudaşlık günümüzün moda terimiyle duygudaşlık esastır. Zira karşınızdakini dinlemek ve anlamak isteyeceksiniz karşıdakinin duygularına benzer duygular olduğu için onu anlamakta zorluk çekmeyeceksin. Toplumda, çevremizde aynı dili konuştuğu halde anlaşamayan, kavga eden, birbirinden nefret eden, birbirine düşman olan sayısız insan vardır. Mezarlıklar ve mahkemeler onlarla doludur. Özetle ortak hareket edebilmek, anlaşmak için aynı duyguları paylaşmak aynı dili konuşmaktan önemlidir.

Bölgemizde yıllardır yaşanan onca üzüntülerden, onca zararlardan,  giden canlardan kimse bir fayda görmedi. Ülkemizi Türkü- Kürdü ile huzura barışa, kardeşliğe taşıyacak  “Barış- Çözüm” sürecinde yeni bir aşamaya gelindi.  Bu defa uzun zamana yayılmadan somut sonuç elde edileceği inancı bütün toplumda hâkim. Sürecin başarıya ulaşması için herkesin elinden, dilinden,  gönlünden gelen katkıyı sunması gerekir.  

Bu toplum 30 yıl içinde çok yıprandı,  çok üzüldü, çok yoruldu. İnsanlar artık huzur, barış ve normal bir yaşam istiyor. 

Bundan başka çare de yok.

 Okullar çiftlik mi?

Her yetişkin bireyin özellikle ilk, orta ve lise öğrencilik hayatında idolü olan bir veya birkaç öğretmeni vardır. O saygın öğretmenler mesleki donanımları,  giyimleri kuşamları,  sosyal ilişkileri,  toplumda gördükleri saygınlık ile öğrencilere örnek olurdu.  Dün böyleydi. Bugün ilimizde bazı okullarda tam tersi bir durum yaşanıyor.

Veliler bazı okullarda eğitim ver(en)emeyen bazı öğretmenlerden şikayetçiler.   Sözü edilen öğretmenlerden erkeklerin saç sakal içinde  oldukları, giyim kuşamlarına  özen göstermedikleri, bazı bayanların ise saç başlarına ve kişisel bakımlarına  gerekli  itina  göstermedikleri aynı zamanda  müfredata, eğitim süresine   uymadıkları, bir kısmının da sık sık rapor aldığı belirtiliyor. Okullar kimsenin çiftliği değil ve olmamalı.

Gelen bu şikayetleri okul ismi belirtmeden yazdık. Eğitimden, öğretmenlerden, öğrencilerden baş sorumlu olan Milli Eğitim Müdürü Kıyasettin Kırekin’in okul idarecilerini ve müfettişleri harekete geçirerek sözü edilen öğretmenler hakkında disiplin yönetmenliğini işletmesi gerekir. Aileler çocuklarına model olacak,  eğitim camiasına ve mesleğin onuruna yakışan öğretmen görmek istiyor. Unutmayalım öğretmenlerin çocuklar üzerindeki hatasını düzeltecek bir başka meslek yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları