İdris Ortakaya

Yaşamak kadar yaşatmak da önemlidir…

İdris Ortakaya

Geçen yazımın başlığı "HAZIR OLUN", hazır olsanız da, olmasanız da, bir gün sona erecektir, saltanatınız ya da sefaletiniz, demiştim. O günün kaçınılmaz, olduğunu bilelim…. Ve, her faninin ölümü tadacağını da unutmayalım….

Geçmişimizi mutlak gözden geçirmeliyiz.

Biz neyiz? Biz kimiz? Ne yaptık? Neler yaşadık? İyi mi yaptık? Kötü mü yaptık?

Yaşam süremiz içinde vicdan muhasebesi yapmak zorundayız.

Bu gün Allah için ne yaptın? sorusunu ben sormuyorum.

Onu mutlaka Allah soracaktır.

Biz kendimiz için, çevremizdeki insanlar için, doğa için, ülkemiz için ne yapıp, ne yapmadığımızın muhasebesini yapalım diye düşünüyorum.

Öyleyse önemli olan nedir.?

Yaşadığımız günlerin değeri neyle ölçülür.?

Önemli olan; Ne aldığınız değil, Ne verdiğinizdir.

" Veren el alan elden üstündür"

Kıyabildiniz mi? varlığınıza…

Paranızı ihtiyaç sahiplerine vererek onları mutlu edebildiniz mi? Zalime karşı mazlumun yanında olabildiniz mi?

İnsanı yaradılmışların en mükemmeli olarak değerlendirdiniz mi?

Yaradılanı yaradandan ötürü hoş gördünüz mü?

İnsanı sevdiniz mi?

Doğayı sevdiniz mi?

Doğayı koruyacak bir çabanız oldu mu?

Bu çok önemli mutluluğu tadabildiniz mi?

Yoksa ot gibi gelip ot gibi mi gittiniz?

Ben 50 yıldan bu güne kadar fahri Van Milletvekiliyim. Van'a ve Vanlı hemşehrilerime hizmet ettim ve hizmetim devam etmektedir. Yaşadığım sürece hemşehrilerim için elimden ne gelirse yapmaya devam edeceğim. Milletvekilliğimiz resmileşsin istedik! Siyasi parti patronları uygun görmediler. Benim de hiç umurumda olmadı. Biz fahri milletvekilliğine devam, ediyoruz…

Van siyasetinde kendisini rahmetle ve minnetle andığım Ferit Melen'i hatırlatmak istiyorum. O, hem Van'ın hem de ülkemizin en dürüst, en namuslu Devlet adamlarından biriydi…

Ne yazık ki Ferit Melen'den sonra hiçbir Vanlı siyasetçi onun yanına dahi yanaşamadı…

Bugün dahi rahmetlinin her yıl Van'da, hemşehrileri tarafından yad ediliyor olması, bunun en somut örneği…

Bazılarının esamesi dahi okunmuyor… Kimse onları hatırlamıyor bile.

O zaman ne yapmalı…

Evet, bir şeyler yapmalı, eller taşın altına sokulmalı ki, hayırla yad edilenler arasında, bizler de hatırlayalım o isimleri…

Yani, samimi olarak hizmeti ön planlarına almalı, milletvekilleri…

Şimdi diyorum ki ben, Van Gölü yoğun bakımdaki bir hasta, şu anda…

Müdahale edilmezse, komaya girecek, belki de beyin ölümü gerçekleşecek…

Dikkat buyurun!

Van gölü çevresinde bulunan 14 yerleşim alanı kanalizasyonlarını Van gölüne akıtmaktadırlar.

Ben Ankara Van Derneği Başkanlığım döneminde Van Denizi Çalıştayı yaparak, konuyu gündeme getirmeye çalıştım…

Van Yüzüncü Yıl Üniversitemizden 3, Alman Üniversitelerinden 2 bilim adamımız bu etkinliğe dahil oldu…

Fevkalade bir çalışma gerçekleştirildi.

Van gölünün çevresini dolaşıp numuneler aldırdık.

Bu numuneler tahlil edildi.

Kirliliğin hat safhada olduğu tespit edildi.

O dönemde Van siyasetinin patronu olan Hüseyin Çelik'de "Van Denizi Çalıştayına" şahsım tarafından bizzat davet edildi ama toplantımıza katılmadı.

Ve sonuç alamadık…

Şimdi bir kez daha davet ediyorum, tüm milletvekillerini…

Haydi, hepiniz; Van için hayati önem taşıyan bu konu üzerine eğiliniz.

Bu konuyu çözerseniz eğer, adlarınız altın harflerle yazılacak tarihe, yoksa diğer abileriniz gibi unutulursunuz, asla hatırlanmazsınız…

Geçiyorum bu konuyu…

Ve bir sosyal sorumluluk halini sizlerle paylaşmak istiyorum…

Van'dan bir hemşehrimiz bir kaza sonucu bir bacağını dizden itibaren kaybetmiş…

Benden protez yaptırmak için yardım istedi.

Ben de Engelsiz Yaşam Federasyonu başkanı olan Bülent Kapu kardeşimden yardım istedim.

Bülent bey bana, biz maddi katkı sunamıyoruz ancak protezcilerle çok yakın ilişkilerimiz var, en uygun fiyata yaptırırız, dedi.

Protezci ile görüşmeler yapıldı.

2000 TL gibi bir eksiğimiz kaldı.

Vanlı iş adamlarının bir kısmından destek olmalarını istedim.

Ne yazık ki bir sürü bahanelerle destek olmadılar.

Van'da müteahhitlik yapan Tuna Gündüz kardeşim sağ olsun, 500 TL. ilgiliye gönderdi.

Akrabalarım olan iş adamlarından rica ettim.

Zekatlarınızı verin, dedim.

Tamam dediler vermediler.

Sanıyorum öbür tarafa yüklü bir miktar olarak götüreceklerini düşünüyorlar.

Değerli okurlarım, emin olun emekli maaşımla iki üniversiteli öğrencinin okumasına katkı sunmaya çalışan ben, bu yaşananlara çok üzüldüm…

Destek olmaya çalıştığım çocuklar çok şükür okullarını bitirdiler.

İnanın, mutluluğumu kelimelerle anlatamıyorum…

Rahmetli babam Erciş Hargin köyü (Alkanat mahallesi)'nin en varlıklı insanıydı.

Gerçek bir Ağa idi.

Yoksullara, sahip çıkan, evi olmayanlara arsa hibe ederek onları ev sahibi yapan bir bakış açısına sahipti…

Tüm mal varlığını dağıtarak, sonuçta zügürt ağa ünvanına layık görülse de, bugün herkes tarafından rahmetle anılması, bizlere fazlasıyla övünç kaynağı olmaktadır.

Ne mutlu O'na…

Ne mutlu böyle bir babanın evladı olan, bizlere…

Evet,  değerli okurlarım, gelelim meselenin özüne.

Mesele insan olabilmektir.

İnsan olmakta Dünyanın en zor işidir.

İnsan olmanın birinci koşulu, insanı sevmek, insan gibi yaşamak ve başkalarının yaşamına katkı sunmaktır.

Herkes kendi gücü oranında başkalarının yaşamını zenginleştirmelidir.

Bunu yapabiliyorsak insan olma doğrultusunda adım atmışız demektir.

Allah herkese iyi bir insan olmayı nasip etsin, inşallah.  

Saygılarımla…

Yazarın Diğer Yazıları