İdris Ortakaya

Her şey madde değil mana da olmalı…

İdris Ortakaya

İnsanların bireyselleşmesi, ailelerin yozlaştırılması, toplumun dejenere edilmesi ve en önemlisi var olan ama hissedilmemesi yolunda özen gösterilen kültürel erozyon sürecinin başlamış olması "bizi biz yapan değerlerden" hızla uzaklaşmamıza yol açıyor…

Şöyle ki; toplumun özünü oluşturan değerlerin, ahlakın yok edilmesiyle yoz kültürün egemen hale gelmesi, hastalıklı, ahlaksız bir yaşam biçiminin gerçeği ile bizleri tanıştırıyor.

Bir milletin yok edilmesinin yegane yolu kültürel değerlerinin yok edilmesidir.

Aksi takdirde o milleti yok etmek pek mümkün değildir.

Emperyalist anlayış bu olayın farkındadır.

Yaklaşık yüz yılı aşkın bir zamandan beri emperyalizm işgal yöntemini bu anlayış üzerine inşa etmektedir.

Geçen yazımda doğada her şeyin birbirine bağlı olduğunu, hiç bir şeyin kendi başına bağımsız olmadığını ifade etmiştim.

İlaveten de "hiçbir varlık sebepsiz yaratılmamıştır" demiştim.

Kainat çok mükemmel bir uyum içindedir.

Bu uyum bozulursa insanoğlu bu bozukluğu tamir edemez.

Kendi sonunu hazırlar.

"Böcekleri yok ederseniz, onlardan beslenen kuşlar da yok olur."

Kuşlar yok olursa daha büyük felaketler gelir.

Kur'an'ı Kerim'de A"raf suresi, 179. Ayet meali şöyle der:

"……Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar, gözleri vardır ama onlarla göremezler, kulakları vardır ama onlarla işitemezler……"

Daha büyük felaketler yaşamamak için, bakarken görmek çok ama çok önemlidir.

Hatırlayın; ABD, bu işe önce, kendi kara kıtasındaki Kızılderilileri yok ederek başladılar…

Sonra Dünyanın tüm mazlum ülkelerini işgal edip milyonlarca insanların katliamına sebep oldular.

Filistin Devletinin yok edilme planını hazırlayarak terörist İsrail devletine armağan ettiler.

Yaptıkları zulmün bedelini ödüyorlar, ama görmüyorlar…

Her gün yangınlar, tufanlar, hortumlar, seller ve diğer felaketleri yaşıyorlar.

Ancak anlamıyorlar.

Avusturalya’ya gelelim.

Avusturalya’nın yerli halkı olan Aborijinler İngilizler tarafından katledildiler.

Toprakları, vatanları ellerinden alındı.

Allah bunlara da bela verdi.

Onlar da anlamadı.

Yangın çıktı.

Yangına müdahale edemediler.

Teslim oldular.

Develer çok su içiyor diye on binlerce devenin katline ferman verdiler.

Develer katledildikten sonra sel geldi.

Tufan oldu.

Susuzluğa isyan edenlere sel, felaket olarak geldi.

Duydular mı? Anladılar mı? Gördüler mi? Htiler mi?

Hayır.

Gelelim Çin"e …

Çin; acımasız, zalimler tarafından yönetiliyor.

Müslüman Uygur Türkleri soykırıma uğruyor.

Allah öyle bir sıkıntı verdi.

Öyle bir mikrop ülkenin başına bela oldu ki hem kendileri yok oluyorlar, hem de tüm dünya için tehdit oluşturuyorlar.

Bu, günlük örnekleri, geçmişte helak olan kavimlerle şöyle bir kıyaslayın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

"Zülüm ile abad olanın ahiri berbat olur" sözü boş yere söylenmemiş…

Dünyada, Ülkemizde ve çevrenizde tanıdıklarınıza bakın.

Zalimler mutlaka bir şekilde belalarını buluyor.

Yani öbür Dünyaya kalmadan bu Dünyada Allah belalarını veriyor.

Ancak bu alçakların "Kulakları var duymazlar, Gözleri var görmezler, Duyguları var hmezler."

Her şeyi maddi olarak düşünen, eşyaları seven ve insanları kullanmak için gören anlayışlar manevi değerlerimizden bizleri uzaklaştırıyor.

Madde her şeyin üstünde yer alıyor.

İnsanlar, doğası gereği bencil ve doyumsuz varlık olmasının gereğini yaparken insani değerlerden uzak, acımasız, zalim bir yaratığa dönüşüyor.

Maneviyat yok.

Allah korkusu yok.

Vicdan yok.

Merhamet yok.

Tüm değerleri yitirmiş insan görünümünde bir varlığın meydana gelmiş olması insanlık adına ne kadar korkunç ve utanç verici bir durum.

Bu korkunç yapı içinde yer alan varlıklar hiç ölmeyecek gibi bakıyorlar meseleye.

Bunlar, öbür dünyaya hiçbir şey götüremeyeceklerini anlayabilseler inanıyorum ki bu kadar acımasız ve gaddar olamazlar…

Rabbim, rahmetiyle muamele etsin, başta bizler olmak üzere tüm dünyaya "akıl, ilim, irfan" ile yaşamayı nasip etsin…

Yoksa bu gidiş gidiş değil…

Yok, olmaya doğru hızla koşuyoruz…

Saygılarımla…

Yazarın Diğer Yazıları