İdris Ortakaya

Büyük Türk Dünyası

İdris Ortakaya

Kırgızistan Ankara Büyükelçiliği’nin düzenlemiş olduğu MANAS kitabının tanıtım etkinliğine katıldım.

MANAS destanı dünyanın en değerli destanı olarak dünya kamuoyunca kabul görmüşö, önemli bir tarih ve kültür belgesidir.

          " Birliği olan şehri, kimse talan edemez. Birliksiz nesil köledir, mutluluğa eremez."

             Müthiş bir deyim.

80 yıla yakın bir dönem Sovyetler Birliği‘nin zorba ve faşist yönetimi altında inim inim inlemiş, ancak bu zorba yönetime karşı koyacak güçte olamadığı için sessiz kalarak, Destanın nesilden nesile iletimini sağlayarak, kültür ve tarihini canlı olarak yaşatmıştır, Manas.

          Bugün özgür ve bağımsız bir devlet olan Kırgızistan, demokrasi ile yönetiliyor.

Ülkede bir çok farklı dine ve ırka mensup insanların huzur içinde yaşamlarını sürdürmeleri, Kırgızların, Büyük Türk Dünyasının kültüründen etkilendiğinin bir göstergesi…

Sovyetler döneminde çok acılar çeken Kırgız halkı, MANAS destanı sayesinde kimliğini, tarihini, kültürünü koruyarak millet olma ülküsünden hiç kopmamışlardır.

Bu destan Kırgızlara Millet olma bilincini kazandırmıştır.

Bir Milleti tarihten silmek için, öncelikle o milletin Kültürünü yozlaştıracaksın.

Ben Kırgızları Kürtlere benzetiyorum.

Kürtlerde bu ülkede Osmanlının zayıf olduğu dönemde mecburi iskana tabi tutularak asimile edimeye çalışıldı.

Ancak başarılı olamadılar.

Kürtlerde aynen Kırgızlar gibi, yaşadıkları her olayı DENGBEJ‘leri vasıtası ile destanımsı bir şekilde babadan oğula, dilden dile canlı bir şekilde, yaşam kültürlerini günümüze kadar taşıdılar.

Millet olgularına sahiplenen Kürtler bu gün varlıklarının kabul edilmesiyle, geçmişteki acılarını unutmaya çalışmaktadırlar.

          Cumhuriyet yönetiminin baskıcı ve gaddar tavrı Kürtleri 80 yıl zulmün metası haline getirmiştir.

Sovyetler, Kırgızlara ve orta asyadaki tüm milletlere zulm etmiş. T.C.‘nin statükocu cunta yönetimi de Kürtlere zulm etmiştir.

Sovyetler Birliği " Zulm ile abad olanın, ahırı berbat olur" deyimine uygun bir şekilde yok oldu. zalimlerin heykelleri mazlumlar tarafından kırılarak çöpe atıldı. Bizde de farklı bir şey olmayacağı inancındayım.

          Çanakkale ruhunu yaşayan milletler topluluğu olan Osmanlı İmparatorluğunun çöküşü Türk Dünyasının esaretini başlattı.

Muhteşem bir dünya olan Türk Dünyası kısmende olsa bağımsız ve özgürdür.

Bu dünya mensupları Yeni Türkiye mantığına hayran ve Türkiye’nin liderliğinin beklentisi içerisindedirler.

Türkiye yönetimi bu önderliği yapabilecek kapasiteye sahiptr.

İnşallah ülkemiz bu coğrafyada yaşayan tüm milletleri, bir hamurun farklı farklı yumaklarını bir araya getirerek önemli bir güç birliği oluşturur.

Türkiye Cumhuriyeti devleti üst kimlik olarak kabul edilerek; Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan ve diğerlerinin toplamı ile güçlü bir Türk dünyası hayal değildir.

Bu düşüncenin gerçekleşmesi  çanakkale ruhunun içimizde yeşermesine bağlıdır.

Dış düşmanlarımızı ekarte ettiğimiz taktirde, çanakkale ruhunu yeşerteceğiz.

Bölge ülkesi olmamızdan rahatsız olan, emperyalist güçler, her seferinde bizi bir batağa sürüklemeye çalışmaktadırlar.

Ancak akıllı ve tutarlı bir dış politika izleyen devlet yönetimi, bu oyunlara gelmeyerek, yüreklice politikalarını yürütmektedirler.

Giderek büyüyen, güçlenen, bağımsız bir devlet gibi davranan, emperyalıst güçlerin istediğini değil, kendi ülke çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapan ülke yönetimi, çok hayırlı ve doğru şeylere imza atmaktadırlar.

          1982 yılında Faşist diktatör Kenan Evren, Van‘ın Erciş ilçesinin Altındere harasının bulunduğu mevkide 450 konutluk bir köy kurdurdu. Bu köye Afanistanlı Kırgızlardan 1500 kişi yerleştirildi. Bu köyün adı Ulupamir dir. Bu köyün çevresinde Kürt köyleri var. Köylüleri korucu yaparak silahlandırdılar. Misafirimiz olan bu insanları hedef haline getirdiler. Bu proje Kürtleri imha etme projesiydi. Ama tutmadı. Kürt varlığına tahammülü olamayan bu faşist yapı yaptığı zulümle kaldı. PKK‘nın var oluş sebebi olan, emperyalizmin aşağılık uşakları, Doğu ve Güneydoğu‘da bir bataklık oluşturarak, svrisinek  öldürmekle sorunu çözebileceklerine inanmaktadırlar. Ulupamir köyünde yaşayan Kırgızları Kürtlerle düşman etmeye çalışan anlayış, çok şükür tarihin utanç sayfaları içinde yerlerini almışlardır. Devletimiz, bölgede yaşayan ve hiç bir günahları olmayan Kırgızların ve kürtlerin arasındaki bu olumsuzluklara son vermek için iki halkın kardeşçe, barış içinde yaşamaları doğrultusunda bir çalışma yapılması gerekmektedir.

Ayrıca, ilk geldiklerinde 1500 nüfus olan Kırgızların nufusu, bu gün 3000‘e ulaşmıştır. Nufus 1500 iken konut 450, nüfus 3000 yine konut 450. Yeri olmayan, toprağı olmayan, bu insanlar alabildiğince sefalet içindedirler. Devletimizden çözüm beklemektedirler.

          Son on yılda Yeni Türkiye‘nin kahramanları, Kürtlerle birlikte acı çeken tüm kesimlerin acılarının büyük bir bölümünü dindirerek, çok önemli demokratik kazanımlar sağmamış, başta Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Sünnilerin ve çingenelerin sorunlarını önemli ölçüde çözerek, ülkemizin çağdaş ülke olma yolunda önünü açmışlardır.

Her vatandaşını birinci sınıf vatandaş kabul ederek her türlü demokratik hakların verilmesi doğrultusunda önemli gayretler sarfetmişlerdir.

Bundan böyle de kalan eksikliklerin giderilmesi konusunda çaba harcanacağından eminim.

Ülkemize hizmet eden herkesin Allah yardımcısı olsun.

Yazarın Diğer Yazıları