Hikmet Aksoy

Üniversitelerde neler oluyor?

Hikmet Aksoy

Eskişehir "yıldızı parlayan kent" olarak medyada yer aldı bugüne değin.

Yerel yönetimin örnek, planlı çalışmaları sonucu kent çağdaş bir görünüm kazanırken, sosyal yaşam da bundan payını aldı elbet.

İşler tıkırında...Keyifler doruktaydı dün değin.

Önceki gün,  Eskişehir Osmangazi üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığında yaşanan katliam, sadece bu kentte değil, tüm yurtta akademik çevrelerde "Ne oluyor?" sorusunu kafalara bomba gibi düştü.

Akademik çevrelerde huzursuzluk yarattı.

-Ne oluyor?

Üniversiteler öteden beri her tür akımın en kolay girip yerleştiği, çalışma alanı bulduğu alanlar oldu hep.

1960 Darbesinde gençlik kullanıldı.

12 Mart'a gidişin nedenlerinde üniversite gençliğinin payı oldu.

Daha sonrasında da...

12 Eylül öncesinde de..

Şunu anlıyoruz ki, bugün de üniversiteler rahat değil.

Eskişehir'deki olay da böyle bir derinlik olduğu anlaşılıyor.

Anlaşılıyor, çünkü buralara  FETÖ'cü grupların yerleşmediğini iddia etmek olsa olsa saflık olur. Gerçekleri görmemezlik/ahmaklık olur.

Eskişehir olayının özünde Dekanlık'la anlaşmazlık yaşayan, kimi akademisyenleri FETÖ'cü olmakla ihbar ettiği söylenen; kendisi de araştırma görevlisi olan Volkan Bayar, nasıl oluyor da mesai arkadaşlarına bu denli kin besleyebiliyor.

Ve sonunda dört mesai arkadaşı akademisyeni kurşun yağmuruna tutuyor?

Dördü ölü, biri yaralı; beş kişiye 27 kurşun yağdırıyor. Bulabilse, önüne çıksa daha da adam vuracak...

Bu olay şunu gösteriyor.

Üniversitelerde sadece öğrenciler değil, öğretim görevlileri de huzursuz/rahatsız.

Oysa, bu kurumlar bağımsız bilim yuvaları her yerde, her ülkede..

15 Temmuz menfur girişiminden önceki dönemde  üniversitelere de  FETÖ'cü yayılma/sızma  girişimi olduğunu kim inkar edebilir ki?

Bu durumda, üniversitelerde akademisyen  temizleme/arındırma çalışmaları yapmak; tekrar çağdaş, Atatürkçü kimliğine kavuşturma zorunluluğu/gerçeği var ortada.

Bu yapılabilir.

Ancak, bu kurumlardaki akademisyenlerden kimilerinin  "yerden bitercesine" nasıl "profesör" ünvanı kazandıkları da araştırılmalı, gereği ne ise yapılmalı.

Bu yapılmadıkça üniversitelerde huzur beklemek hayalcilik, gerçeklere göz kapamak olur.

Yazarın Diğer Yazıları