Hikmet Aksoy

Mizah, İnsan Sağlığı ve Bayramlar…

Hikmet Aksoy

Gazeteleri nasıl okuyorsunuz? Önce  manşet haberi,  ardından diğer başlıkları herhalde… Ya da ilgi alanınıza göre spor sayfasında öncelikle taraftarı olduğunuz kulübün haberlerini ve diğerlerini… Ticaret dünyasının içindeyseniz ekonomi ve finans dünyası ilgi alanınıza girdiğine göre önce bu dünyanın haberleri herhalde…  Ama ne okursanız okuyunuz, gazetenin mutfağı yazı işlerinde kararlaştırılıp büyük puntolarla/harflerle sayfanın üst bölümüne konan haberler dikkat çeker önce…    Onlardan başlarsınız okumaya  ister-istemez.

      Peki, sayfalara küçük-küçük yerleştirilen bir solukluk  tek sütuna haberler hiç mi ilginizi çekmez. İtiraf edeyim ki,  bu habercikler  her  okunuşta başka başka dünyalara götürüyor insanı. Geçen gün, gazetelerin iç sayfalarının birinde  küçük bir haber gözüme ilişti.  “Amaaan, küçük haber değil mi, önemli olsaydı büyük-büyük yazarlardı, bize ne bundan?”  demeyiniz hemen… Hepimiz için önemli bir konu; ama ne yazık ki, gazeteyi hazırlayanlar nedense önemsemeyip sayfada küçük olarak yer vermişler habere… Haber aynen şöyle:

       “ Bulgaristan’ın Gabrova kentinde  bir grup doktor, mizahla tedavi yöntemi  geliştirdi. Yeni tedavi yöntemini  ‘Mizah-Terapi’  olarak adlandıran  doktorlar, bu tedavi yöntemiyle  bir çok hastadan  olumlu sonuç aldıklarını açıkladılar. Dr. Todor Şandurkov ‘Mizah-Terapi’nin  sinir hastalıklarında  çok olumlu sonuçlar verdiğini belirterek uyguladıkları yöntemi şöyle açıkladı:

       - Hastalıkların  tedavisinde  mizah olan herşeyi kullanıyoruz. Karikatürlerin ve  fıkraların yanı sıra , insanların içinde bulunduğu  kötü durumların  komik taraflarını ortaya koyuyoruz. Böylece hasta,  büyük bir rahatlama içine giriyor ve vücudunun direnci artıyor.”

      Dikkatiniz çekmek istediğim haber bu… Hastalar mizahi yöntemlerle tedavi ediliyor.

      Bu haberi okuduktan sonra  “İyi ki Karadenizliyim” dedim kendi-kendime.  Niçin demiyeyim ki? Karadenizli mizahseverdir de ondan. Başka bir ifade ile  mizah olgusu  insan sağlığı için gerekli olduğuna  ve bu ispatlandığına göre  Allah’ın ne denli  şanslı  kulları olduğumuzu düşündüm. Karadeniz insanı, bizler  mizahsever değil miyiz?  Mizahla içiçe yaşamıyor muyuz?  İşte sansımız bu noktada başlıyor. Nereye gitsek, o ortama neşe taşıyan kimlik oluruz hemen. Yaşama fıkra ile, neşe ile sarılan bizler için sağlık sorunu olduğunda,  sanırım en çok da  Bulgarların yöntemiyle tedaviye  ihtiyacı  duyan bizleriz belki de… Sevgili doktorlarımıza duyurmak isterim ayrıca…

                                                x   x    x

      Dün bayram mı vardı?  Önceki yıllarda 19 Mayıs günü  bir büyük heyecan, bir büyük bayram olarak tüm yurtta kutlanır, genci-ihtiyarı, kadını-erkeği bir büyük mutluluk halkası oluştururdu.

      Şimdilerde?

      Ortada görünür bir heyecan yok maalesef.  Dün de öyle oldu. Sanki  olagan, her zamanki, sıradan bir gün… Yerel yönetimler bayrama coşku katacak çalgıcı takımı görevlendirmemiş, sivil toplum örgütleri bu kutsal günü unutmuş, kimi  bayrak asmış, kimi hepten unutmuş… Esnafın bir kısmı da öyle… Neden mi?  Yerel yönetimler böylesi anlamlı günlere niçin eskiden olduğu gibi sahip çıkmıyor anlamak/öğrenmek istiyorum.  Caddelere sadece bayrak asıp bayram olduğunu anımsatmak yeterli mi sizce?. Okullarda bayram sevinci sadece  “ bir gün tatil” olma anlayışına indirgenmiş. Eskinin aylar öncesinden gelen “bayram sorumluluğu ve heyecanı”  sahipsizlik nedeniyle kaybolup gitmiş.

      Ey demokrasinin kimi yalancı sevdalıları, milletin heyecanını öldürdükten sonra mı  “demokrasi ağacı”ndan meyva toplamayı  hayal ediyorsunuz? 

                                                                   x   x    x

      Birilerince  heyecanını yitirmiş  bir millet olmamız mı isteniyor? Bayramların milletlerin birleştirici ortak değerleri olduğunu unutmak ne acı…

Yazarın Diğer Yazıları