Hikmet Aksoy

Koltuk Sevdalanmaları ve İleri Demokrasi…

Hikmet Aksoy

      Karamsarlık yaşamın törpüsüdür. Böyle olunca da  “iyimser” olmanın ölçüsünü azami derecede itinalı kullanmaya özen gösteririm. “Olmazsa olmaz” şartlanmasının/koşulunun  ters  sonucuna başlangıçta katlanmayı  bilmeyenlerin;  ruhsal benliklerini kemirenin “tatminsizlik”  kenesi  olduğunu  bir bilebilseler ne iyi olacak.

      Toplumsal yaşamda uyulması gereken nice dini ve  sosyal kurala/kaideye, geleneğe/göreneğe dikkat ederken kendimize çizilen sınırların ötesine uzananların varlığını da  ayrı bir sorun hepimiz  için.  Geleneksellikten gelen  her  kuralın  insanlığın geleceği açısından  zorunluluk taşıdığı  gerçeğini bilenler için bir sorun yok aslında. Çünkü onlar,  var olan düzenin şekillenmesi, renklenip gelişmesinde  benliklerinden  sorun çıkartmaz/ yaşatmazlar hiçbir zaman.

      “Böyle gelmiş, böyle gider” anlayışı ise  bir tür tutuculuk yanında, yaşamı algılayamamaktan doğan bir toplumsal sorundur kuşkusuz.

      Öyle ya da böyle, yaşamın akıp giden  kimi duraklarında soluklanmak, soluklanıp yaşadığının farkına varıp yarın için kararlar almak her kişinin görevidir  tabii ki…

      Ayrıca da;  yarın için alacağı her kararın kendisi kadar toplumsal yanını da düşünmek sorumluluğunu  duymalı...  Duymalı ki, her bireyin paylaştığı bu ilke etrafında halkalanıp toplumsal bir düşünme  bütünlüğü oluşturulmalı böylece.  Oluşturulmalı ki,  yarınlar için kuşku değil, güven duygusu oluşmalı benliklerde.  Böylece  kendine güven kazanan bireylerin toplumsal anlamda yüzleri gülmeli, toplumsal bir iyimserlik iklimi her yanı, her tarafı sarmalı… Bu  ılıman olumluluk gelişirken insanlık da bundan kendisine düşen gelişme/kalkınma payını almalı…

      Çok  felsefi bir giriş yaptım biliyorum. 

      Daha sade, daha duru bir ifadeyle derdimi anlatabilirdim biliyorum. Kimi zaman böyle bir yöntemle yazmayı sevmiyor da değilim. Ancak çok sade yazdığım yazılarımı yorumlamakta zorlanıp, yanlış algılamalara kapılan okurlarım   da var maalesef.

      Bu bir frekans ayarsızlığı değil elbet.

      Siyasetteki tutarsızlıkları görüp, bu konudaki ayarın ne olması gerektiği  hususu da;  her  kafanın farklı algılamaları  sonucu  uyumsuzluk/anlaşmazlıkları ortaya çıkarıyor. Bu da, toplumsal algı farklılığının sonucu  olarak çelişkileri/çekişmeleri  gündeme getiriyor.

      Fazla yoruma ne gerek…  Kısaca belirtmek gerekir ki, siyasetçinin sırf kendi  koltuk sevdalanmaları çerçevesine indirgediği  “demokrasi sınırını genişletecek her  girişimi  yanlış algılayıp yanlış yorumlamak ne yazık ki ülkemizde dünden bugüne yaşanıyor/sürüyor.”  O zaman da demokrasinin     tüm olanaklarını yaşamak isteyen herkese dar ayakkabı sunmak, giydirmek , algılamalarını sınırlamak isteyen anlayışın egemenliği ileri atılacak adımları attırmadığı gibi  acılar  da  yaşatıyor.

      Sonuç şudur: Dünden  bugüne, her  “ ileri demokrasi”  istemine  kendi koltuk hevesleri  çerçevesinden  bakan anlayışın bu alandaki  doyumsuzluğu bir ölçü, bir kriter olduğunda  yarım yüzyıldan bu yana yaşanan  “kısır döngü”  tekrarlaıp duruyor   bu ülkede.

      İleri demokrasi söylemlerini  yaşamsal  anlamda gerçekleşir görmek gerekiyor artık.  Afaki söylemin sınırsızlığını  gerçek anlamda demokrasi ile belirginleştirmek   her yurttaşın hakkı olduğunu   kafalarımıza  kazımadıktan sonra  siyasetçinin koltuk sevdalanmaları çok daha yaşanır bu ülkede.

Yazarın Diğer Yazıları