Hikmet Aksoy

Çarpık yaşamın sıkıntıları...

Hikmet Aksoy

Son 20 yıl içinde değişen kent yaşamının en çarpık yanı/yönü; kendi irademizle/aklımızla gürültü kirliliği yaratıyor olmamızın farkında değiliz herhalde... Böyle bir ortamı yaratıyor; sonra da  buna uyum durumuna geçip, yaşayıp gidiyoruz.

Hesapta kent yaşamı...

Kent yaşamın gürültüden uzak ortamını düşününüz...

Ne bir klakson sesi, ne belediyenin hoparlörle gerekli/gereksiz uyarı anonsları....

Ne sokak  satıcılarının çığırtkanlıkları...

Ne kimi  esnafın satış için yaptığı sesli reklamlar...

Gürültü adına aklınıza ne gelirse olumsuz, kulak tırmalayıcı, dikkat dağıtıcı hiç bir olumsuzluk yaşanmayan bir kent.

Herkes kendi işinde-gücünde.

 Ama teknolojiyi bir kolaylık olarak görüp, aklımıza gelen ilk şekliyle kullanan bizler bakınız neler yapıyoruz hoparlör denen uyarı aygıtıyla:

-Lütfen dikkat!..

Belediye hoparlörünün başlangıç uyarısı bu... Hoparlördeki ses, bir ihtilal duyurusu saygısızlığı tonunda... Aynı ses devam ediyor:

- ............. plakalı  araç sahibi! Lütfen aracınızı park ettiğiniz yerden alınız!..

En az iki kez tekrarlanan bir anons... Anonslar.

Ama centilmence... Öyle zorlama yok. Ceza yazmak yok. Taşıtı çektirme yok.

Ne var?

 -......plakalı araç sahibi!.. Lütfen aracınızı park ettiğiniz yerden alınız.

Bu da yeni belediyecilik anlayışı!..

Bir kişiye yönelik yüksek sesli duyuru...

Ama kentteki, diğer tüm yurttaşları rahatsız eden, işinde-gücünde ilgilerini dağıtan yersiz/anlamsız/tutarsız bir hoparlör uyarı... Kimin umurunda...

Kimi belediyeler kentsel gelişim sırasında otopark alanlarını nedense düşünemediğinden olacak;  böylesi sorunlar sonradan gündeme geliyor ve yeni sorun halkaları yaratıyor kent insanına.

Türkiye, hızlı bir içgöçmenlik olayı yaşarken ve de kentsel çarpıklıklara "Kentsel dönüşüm" savaşı açılmışken bile;  "gökdelen sevdalanmaları" uğruna  otopark/çocuk bahçesi gibi yaşamsal alanlar unutuluyor nedense... Sorulduğunda böylesi alanların 3-4 km. uzaklıkta olduğu bildiriliyor. Otopark sorunu Türkiye'nin sorunu.

Durum bu... İster gül, ister ağla...

O?lu?m Yu?ce Allah'ın emri... Sırası gelen terk-i du?nya ediyor. Herkes ic?in -kac?ınılmaz-mutlak bir sonuc?... Ama anlayamadıg?ım bir konu, bu sonucu dag?a-tas?a hoparlo?rle duyurmanın anlamı ne? Sanki o?lenin hic? bir yakını/akrabası yok gibi hoparlo?rle duyuru yapmak... O?lenin yakınları istiyor diye tu?m cu?mle alemi vakitli-vakitsiz cırlak hoparlo?r sesiyle rahatsız etmek ne anlama geliyor?

Her s?eyin bir yolu/yordamı var. Bo?ylesi acılı duyuruları bugu?nku? teknolojinin olmadıg?ı elli yıl o?ncesinde ku?c?u?k el ilanları bastırılıp ev-ev, du?kkan- du?kkan dag?ıtılır, duyuru bo?ylece yapılırdı cenaze sahibi ve yakınlarınca...

Teknoloji gelis?ti ya, biz bu olanag?ı kimilerimiz en ko?tu? yoldan/yönden  kullanmayı yeg?liyoruz. Bir kere s?unu tartıs?alım: o?lu?m ilanlarını Belediyeler hoparlo?rle mi, yoksa Mu?ftu?lu?kler camilerden sala yoluyla mı duyurmalı? Bana cenazenin kaldırılacag?ı camiiden sala okunarak duyurulması daha akla yakın geliyor. Daha I?slami bir uygulama olmaz mı?

Hoparlo?rle o?lu?m duyuruları aklıma hep, "cenazeler haber veriliyor da; bu olayın kars?ıtı olan dog?um olayı bir mus?tu/müjde  olarak nic?in duyurulmuyor?" sorusunu getiriyor.

Hep mi acılı haberleri duymak  gerekiyor?

***

Elektrik, su,vergi borcu anımsatılması... köylerde-kasabalarda mevlit duyurusu...

iftar yemeklerinin duyurulması... sesli ticari reklam yapılması... sirk, tiyatro, konferans, kermes vb. etkinliklerin hoparlörle yapılması -yeni yöntemler varken- ilkel bir tutum değil de ne

Yazarın Diğer Yazıları