Hikmet Aksoy

Çaplı-çapsız keyif kaçırmalar...

Hikmet Aksoy

Her yerde bir dert... Bir kısım siyasetçi takılmış "Başkanlık" peşine... Onunla yatıp-kalkıyor. İstiyor,  "Başkanlık" gelsin...  Başkanlık gelsin, gerisi kolay anlayışı... Artık ne gelecekse... Bilen biliyor.

Öte yanda kangrenleşmiş bir terör... Millet'in seçilmişleri bir aradalar... Ama birlik olup terör belasını lanetleme için ortak bildiri yayımlayamıyorlar.

Yan çizmeler, sudan ucuz bahaneler... Ucu ihanete değmese/gitmese kim ses çıkarır ki?

HDP, "terörü kınama ortak bildirisini imzalamama" eyleminin hesabını önce Türk Milleti, sonra tarih önünde vermek durumunda olduğunun bilincinde olabilse keşke...

Maalesef o çapta değil...

ATM makinesi gibi görülüp oyları ellerinden alınan yurttaşlar hala umutsuzlar. Bekliyorlar.

Ne mi bekliyorlar?

Terörün bitmesini... Sofraya bereket gelmesini...

Vatani görevini yapan oğlunun burnu kanamadan "Baba ocağı"na dönmesini...

Çarşı-pazarın ucuzlamasını... Kısacası kemer sıkmayı değil, "genişletip çap" kazanmayı düşlüyorlar.

Doğu Karadenizliler de bu aralar yine dertli... Eylemdeler.

Önceleri "derelerin özgürlüğü" adına HES'lere karşı olanlar...

 Şimdi madenler için direnişteler... Cerattepe'de maden işletmek isteyen şirket çevre, hava kirliliği ve doğa/orman tahribatını önlemek için çevre köylüler direniyor:

 "- Yaşam alanımızın çapı  daralmasın!.." istiyorlar haklı olarak.

Diğer illerde olduğu gibi Trabzon'da da ilginç bir "çap" polemiği yaşanıyor. CHP, elli yıl var,  Faik Ahmet Barutçu'dan ve de Ahmet Şener'den sonra TBMM'ye Trabzon'dan Av. Haluk Pekşen'i gönderince bu cepheden ses gelmeye başladı. Milletvekili Pekşen, Trabzon'da kimi  uygulamaları "çap" üzerinden eleştirince karşılıklı atışmalar alevlendi birden.

Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu; Pekşen'in çapını ölçmeye kalktığı Vali Abdil Celil Öz'ü sahiplenip "En çaplı insanların başında gelir" dedi.

Gördünüz mü manzarayı?

Fi tarihinde basında iş bulamayınca zorunlu olarak finans sektöründe görev almış, değişik uygulamalarım nedeniyle, hatta Türk iletişim alanında ilklere imza attığım için çok kısa sürede müdür olmuştum.

Başarılısınız ya, nerede bir sorun varsa oraya koştururlar. Böyle sorunlu şubeye atanmıştım. Önceki müdür göbekli/çaplı kişi... Koltuğu da öyle... Ben bu koltuğa oturdum, yanımdaki boşluğa bir kişi daha rahatça oturur.  Boşluk gecekondu yapılacak türden arsa gibi...

Mesai sonrası hem personeli tanıma, hem de sohbet etme adına toplantı yapıyorum ilk günler... Çay, meşrubat içip ilçeyi, insanları konuşuyoruz.

Bu sohbetlerin ilklerinden birinde personelden biri;

"- Müdürüm, müşteriler sizin müdür olduğunuza inanmıyor." demesin mi? Şaşırdım tabii ki...

"- Niçin? Neyim eksik ki?" diye sordum.

Meğer müşteriler müdür koltuğunda oturan beni eğreti baraka gibi görüp koltuğun yarısını doldurduğumu görünce  bu kanıya kapılmışlar.

XXX

Bizde hep böyledir. İşe/eyleme değil, fiziki yapıya, giyime/kuşamda bakıp "yapıcılık/işbilirlik" ölçümlemesi yaparız kafa ölçülerimize göre...

Yazarın Diğer Yazıları