Hasan Akçap

İlk karne aldığım gün

Hasan Akçap

İlk karne aldığım günü hiç unutmam.  O gün okul erken paydos edilmiş karneler elimizde deli danalar gibi dışarı atmıştık kendimizi. Eve doğru koşarken dizlerime kadar kara gömüldüğümü hatırlıyorum. Büyük bir sevinçle eve girdim. Kalabalık bir aileydik. Ablalarım, abilerim karnemi görmek için heyecan içindeydi. Ablam elimdeki karneyi kaptı. Haldır haldır yanan kuzine sobanın sıcaklığına rağmen birden ortam buz kesti. Karneme bakan ablamın suratı aniden değişti. Enseme indirdiği bir şamarla neye uğradığımı şaşırdım. Ne oluyor dememe kalmadan üstüne bir de fırça bastı. "Sanki güzel bir karne getirmiş gibi ne seviniyorsun öyle? - Niye noldu ki abla? Zayıfım yok işte. - Görmüyor musun Türkçe Geçer. - Ee Geçer işte. - Oğlum Geçer demek zayıf gibi bir şey." İnanır mısınız bir dönem boyunca öğretmenimin bazı çocukların siyah önlüklerine neden kırmızı kurdele taktığını daha o an anlamıştım. Bana bir türlü takmıyordu. Çünkü ben okumaya geçememiştim. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü adeta. Mahcubiyetimden odadakilerin yüzlerine bakamadım. Kendimi lavaboya attım. Birinci sınıfın ilk sömestr tatili ablalarımın yardımıyla okumayı söktüm. İkinci dönem başladığında öğretmenim beni yanına alıp koca koca yazılı bir şeyler okuttu. Okuyor olmama çok şaşırmıştı. Siyah önlüğüme altın rengi bir çengelli iğne ile kırmızı bir kurdele taktı. Çok sevinmiştim ama başımı kaldırıp baktığımda tüm arkadaşlarımın hali hazırda kırmızı kurdeleleriyle oturduğunu fark ettim. Okumaya en son geçen bir öğrencinin mutluluğu işte. Sene 1980.

Neyse ki okul hayatımın tamamı ilk yılki kadar komik geçmedi. Sonraki seneler okul birinciliğini kimseye kaptırmayan bir öğrenci olarak sınıf öğretmenimin gözdesi olmuştum. Sınıf öğretmenimi asla unutamam. Bizi daima gözleriyle eğitirdi. "Güzel bir davranış yaptığınızda gözlerim güler, yanlış bir davranış yaptığınızda gözlerim kısılır kaşlarım çatılır demişti." Beş yıllık ilkokul süresince onun gözlerine bakarak eğitim aldık. Ne sesini yükselttiğini, ne şiddet uyguladığını gören olmuştur. Onun verdiği mükemmel eğitim sayesinde Anadolu lisesini sınavını özel bir hazırlık yapmadan kazanmış, üniversite sınavını yine herhangi bir dershane veya kursa katılmadan kazanmıştım. Öğretmenlik hayatımda daima onu örnek aldım.

Karne dönemi yaklaşırken hep sınıf öğretmenimi hatırlarım. Birçoğumuz için pek de önemli olmayan karnenin öğrenciler için ne kadar önemli olduğunu düşünürüm. Sınıfların çalışkan öğrencileri karnelerini tüm dünya görsün isterler. Sevinçten yere göğe sığamazlar. Sınıfların tembel öğrencileri ise karnelerini eve götürmek istemezler. Yer yarılsın içine girsin isterler. Fatura nedense hep onlara kesilir. Onların bir dönem okula nasıl gelip gittiğini kimse sorgulamaz. Evde anne baba mı kavga ediyor? Geçim sıkıntısı mı var? Evde sofra kuruluyor mu? İnsanlar mutlu bir ortamı paylaşıyor mu? Bu çocuk kendini derslerine neden veremiyor? Davranışlarını neden kontrol edemiyor? Gelişimsel özelliklerinde neden dengesizlik var? Daha bunları soran yokken Matematik 1, Fen 1, Sosyal 1, Türkçe 1. Acaba anne ve babalar bir dönem boyunca sınıfın tembel öğrencileriyle ne kadar alakadar oldular? Öğretmenleriyle tanışıp durumuyla ilgili bilgi aldılar mı? Arkadaşlarının kim olduğunu öğrendiler mi? Ders programında hangi dersler var, hangi gün hangi ders işlenir biliyorlar mı? Bu çocuk okuldayken ne yer, ne içer, canı bir şey çeker mi? Arkadaşları ne kadar harçlık alır? Toplum içinde davranışları nasıl? Öğretmenleriyle arkadaşlarıyla iletişimi nasıl? Bu soruları sormayan anne ve babalar karne günü sınıfın tembel öğrencisine aynen şu soruyu sorar; "bu karnenin hali ne böyle?"

Yıllar önce katıldığım bir seminerde eğitimci bir büyüğümüz seminere katılan öğretmenlere, "Değerli arkadaşlar, öğrencilere verdiğiniz notları önemsemelisiniz, en nihayetinde o notlar aynı zamanda sizin öğrencinize ne kadar ulaşabildiğinizi de tayin eden notlardır". Bu cümleyi o an pek anlamamış ama bir yere not etmiştim. Zaman içinde öğrencilerime verdiğim notların aynı zamanda kendime verdiğim notlar olduğunu idrak etmiştim. Öğretmenler odasında not mevzusu geçtiğinde kullandığımız bazı ifadeler dikkatimi çekerdi; falanca öğrenciye yüksek verdim, filanca öğrenci düşük almış" gibi ifadeler kullanırdık. Öğrencinin yüksek aldığı notları biz sağlamışız gibi övünür, düşük not almalarında asla sorumluluğumuz yok gibi hiç üzerimize almazdık.

Bir zamanlar öğrencilerin öğretmenlere not vereceği gibi söylentiler çıkmıştı. Eteklerimiz tutuşmaya başlamıştı. Aman Allahım nasıl olur! Bacak kadar çocuk mu bize not verecekmiş! Neyse ki bu tür söylentiler zaman zaman gündeme gelir ama uygulamaya geçirilmez. Yoksa Vallahi öğrenciler bizi duman eder. Düşünsenize öğrencilerin öğretmenlerine not verdiklerini. Karnedeki konu başlıkları da şöyle olsa: Öğretmenin derslere zamanında gelmesi? Öğretmenin derste öğrencilerine akıllı telefonundan daha fazla ilgi göstermesi? Öğretmenin öğrencilerine hitabı, ses tonu? Öğretmenin sınavlarda öğrencilerine sorduğu konuları iyi öğretmiş olması? Öğretmenin sigara ve benzeri kötü alışkanlıklardan uzak durması? Öğretmenin öğrencilere ve topluma örnek birey oluşu? Buna benzer sorulardan acaba kaç tanemiz öğrencilerimizden iyi notlar alabiliriz? Neyse bunları ne ben yazdım ne de siz duydunuz.

Uzun lafın kısası öğretmenlerimiz her şeyimizdir. Öğretmenlerimiz toplumumuzun en değerli emektarlarıdır. Ama çocuklarımız, gençlerimiz, biricik yavrularımız da her şeyimizdir. Anneler, babalar ve öğretmenler, lütfen çocuklarımıza not verirken, onları ölçüp değerlendirirken onların iç dünyalarını görmezden gelmeyelim. Faturayı önce kendimize sonra onlara keselim. Onlara merhamet edelim. Başarısızlıklarının veya davranış sorunlarının arkasında yatan nedenlere bakalım. Başarının sadece akademik başarıdan ibaret olmadığını hatırlayalım. Unutmayalım ki her birey mutlaka bir cevherle doğar. Önemli olan bu cevheri bulup işleyebilmektir. Çocuklarımızın ilgi ve beceri alanlarını keşfetmeleri için onlara rehberlik etmek, başarılı olmaları için onları yüreklendirmek, iyi insan olmaları yolunda onlara örnek olmak hiç şüphesiz daha doğru olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları