Hasan Akçap

II. Mahmut ve tarihi yol ayrımı

Hasan Akçap

Toplumların değişim ve gelişimleri hiç şüphesiz eğitim sistemlerine bağlıdır. Eğitim sisteminiz ne kadar iyi olursa bireyleri o kadar iyi yetiştirebilirsiniz. Toplumun her katmanında ve tüm meslek gruplarında görülen kalite bireylerin eğitim seviyeleri ile doğru orantılıdır. Bu sebeple ulusların en fazla önem vermeleri gereken sistem eğitim sistemidir. Sağlık, hukuk, savunma gibi alanlardan da daha önemlidir eğitim. Çünkü bireylerin hayata, olaylara ve eylemlere bakış açılarını, sahip oldukları eğitim seviyeleri belirler.

ANADOLUNUN DEĞİŞİM TARİHİ

Geriye şöyle bir dönüp baktığımızda Türklerin Anadolu'ya yerleşmelerini takip eden bin yıllık süreçte, özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde oldukça parlak dönemlerin yaşandığını görmekteyiz. Söz konusu parlak dönemlerin yaşanmasını sağlayan en önemli unsur hiç şüphesiz bu dönemlerde yetişen padişahların iyi eğitimli ve vizyon sahibi olmalarıydı. Eğitim kurumları beşeri ve dini ilimlerin öğretildiği medreselerdi. Bu eğitim kurumlarında çok yönlü dersler verilirdi. Uzay bilimi, matematik, coğrafya, anatomi, edebiyat, dil bilimi gibi bilimsel ağırlıklı derslerin yanı sıra İslam dini Kuran'ın özüne uygun bir şekilde öğretilirdi. Dünyanın dört bir yanından insanlar medrese hocalarından ders almaya gelirdi. Çok ünlü bilim insanları, edebiyatçılar, filozoflar yetişti bu topraklarda. Anadolu'nun en parlak dönemlerinde bunlar yaşanırken Avrupa'nın en güçlü ülkesi İngiltere dünyanın dört bir yanında koloniler kuruyor, kendilerini yönetmekten aciz ülkelerin yönetim sistemlerini şekillendirmeye çalışıyordu. Nihayetinde eğitim alanında da dünyanın en mükemmel sistemini İngilizler kurmuş, diğer Avrupalı devletler başta olmak üzere tüm dünya devletleri İngiliz sistemini taklit eder hale gelmişti.

Zaman içinde Anadolu'daki eğitim hareketi gerek oryantalistlerin müdahaleleri gerekse medreselerde verilen eğitim felsefesinin değişime uğramasıyla zayıflamaya başlamıştı. Bilim ağırlıklı dersler azalmış, Kuran'ı Kerim anlamaya yönelik değil tecvidinden feyz almak için okunur hale gelmişti. Bir dönem gelmiş'bu kitap anlaşılmazdır' denip kılıf içinde konularak duvara asılmıştı. Hal böyle olunca da bireyler bilimsel eğitimden ve aklı temel alan din bilgisinden mahrum bir şekilde yetişmişti. Kendi özündeki cevheri kaybeden Anadolu gözünü Avrupa'daki gelişmelere ve yeniliklere çevirmiş, taklit ve özenti rüzgârı başlamıştı. Bir taraftan Fransız diğer taraftan İngiliz kültürleri popüler hale gelmişti. Anadolu'nun vizyoner yöneticileri azalmış,kitlesel fikir ayrılıkları baş göstermişti.

ÇAĞDAŞLIK VE YENİLİKÇİLİK

Nihayetinde 1800'lü yıllarda amcası III.Selim'in yenilikçi düşüncelerinden etkilenmiş olan II. Mahmut'un hükümdarlık dönemi başlamıştı. Anadolu'da yüzlerce yıl hüküm süren özgün yönetim biçimi en belirgin şekilde bu dönemde değişime uğramıştı. Ordu, hukuk sistemi, devlet kurumları, kılık kıyafet değişimleri de dahil"reformculuk" adı altında yapılan bir dizi hareketart arda bu dönemde gerçekleşmişti. Eğitim sistemimizin Avrupai sisteme dönüşümü ilk kez bu dönemde gerçekleşmişti. II. Mahmut Tanzimat döneminin mimarıdır.Ömrü yetmese deömrü boyunca uğruna mücadele ettiği Tanzimat Fermanı II. Mahmut öldükten sonra okunmuştu. Anadolu yüzünü resmen Batıya dönmüş,büyük bir entegrasyon hareketi günümüze dek sürmüştür. Hem de perde arkasında sömürgeyi, zulmü, çifte standardı yaşayan ve yaşatan batıya.

Bundan böyle Anadolu'da iki farklı dünya görüşüne sahip bireyler yetişmişti. Toplumun bir bölümü II. Mahmut'u kötüleyerek yüzünü Batı'ya dönüşünü kınamış; özünü, kültürünü, yüzlerce yıllık Osmanlı vizyonunu terk edişini eleştirir olmuştu. Toplumun diğer bölümü ise kurtuluşun batıya yönelmekte olduğuna inanmış, geride kalan yüzlerce yıllık mirası görmezden gelmeyi, Anadolu'nun kadim kültür ve tarihini yeniden yazmak istemişti.

İşte o gün bugündür Anadolu'da iki farklı nesil yetişmiş, iki farklı söylem hüküm sürmeye başlamıştır. Oysa benzer süreçlerden geçen Japonya'da, ünlü Hükümdar Meiji "Avrupa'dan bilim ve teknolojiyi alıp öz kültürümüzden ve geleneklerimizden kopmayacağız" demişti. Japonlar bu bilinçle dünyanın süper gücü haline gelirken biz ne yazık ki kendi içimizde bölünmüş, fikri çatışmaların içinde savrulup durmuşuz. Neticeye bakıldığında birileri Avrupa Birliği standartlarını kendilerine yakıştıramayıp birlikten ayrılmak isterken biz hala Avrupa birliğine girme mücadelesini veriyoruz.

Oysa olması gereken tarihimizi, kültürümüzü, benliğimizi ve yaşam biçimimizi bozmadan aklın ve bilimin kaynağına dönmek değil miydi?

Modern eğitim tesisleri, projeler, eğitim organizasyonları; bunların hepsi modern çağda eğitim sisteminin olmazsa olmazları. Ancak eğitim felsefesi bunların da üzerinde bir kavram.

Yenilikler yapmak, bir millete yeni bir kader çizmek, yanlışı kaldırıp doğruyu getirmek elbet güzel. Ancak iyi niyetle başlansa dahi alınan önemli kararlar ağır sonuçlar doğurabiliyor.

Anadolu'nun eğitim tarihini okuduğumuzda eğitim sisteminde yapılan değişikliklerin bir milletin kaderini ne denli etkilediğini çok net görüyoruz. II. Mahmut ve sayabileceğimiz daha birçok devlet adamı ülkenin kaderini değiştiren kararlar almış, geri dönüşü zor adımlar atmıştır. İşte bu yüzden ülkenin kaderini değiştirecek ölçüde kararlar almadan önce, hele hele eğitim alanında önemli değişiklikler yapmadan önce iyi, ama çok iyi düşünmek gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları