Hasan Akçap

Doğru Tercih

Hasan Akçap

Hayatlarının en kritik aşamasında önemli bir yol ayrımına gelen gençlerimiz bu günlerde kendileri için en doğru tercihi yapma peşindeler. Bir taraftan temel eğitimi bitirdikten sonra iyi bir lisede okumak için yarış içine giren diğer taraftan hayallerindeki üniversiteyi okumak için tedirginlik yaşayan gençlerimiz. Anneler, babalar, öğretmenler ve eğitim yöneticileri geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız ve gençlerimiz için elbette daha kaliteli bir eğitim sistemi kurmak için seferber olmuş durumdalar. Peki, tercih dönemi diye adlandırılan bu kritik dönemde öğrenciler ve veliler hangi konular üzerinde durmalı, hangi önemli noktaları dikkate almalılar?

Milyonlarca insanı ilgilendiren bu hayati dönemde çocuklarımız ve velilerimiz nasıl bir yaklaşım içinde olmalıdır?

Milyonlarca gencimizin ve ailelerinin bu dönemde yaşadıkları stres, kararsızlık, kafa karışıklığı elbette geçici kaygılar. Bu kaygıların en büyük sebebi aslında her zaman yaptığımız gibi işimizi son dakikaya bırakmaktır. Toplum olarak bu huyumuzdan kurtulmamız gerekiyor. Sürekli bir yerlere geç kalmak, son dakikada apar topar bir yerlere gitmek, tatil için son anda karar verip yollara düşmek, dişlerimizi iyice çürütüp ağrı sızı içinde diş doktoruna gitmek, kurban bayramına bir gün kala kurbanlık almaya gitmek ve daha sayamayacağımız birçok konuda işlerimizi plansız programsız yapmaya alışkın bir millet olduğumuz için çocuklarımızın eğitimlerini de tercih döneminde hatırlayan bir milletiz. Oysa başarıyı yakalayanların, işlerini son ana bırakmayan, planlı, programlı, düzenli ve sistemli yaşayanlar olduklarını görmemiz gerekiyor. 8 yıl temel eğitim alan çocuklarımızın bu uzun süreçte aldıkları eğitimi günü gününe takip etmiş olsaydık bugün sadece arkamıza yaslanmış hiçbir kaygı ve stres yaşamadan onların en iyi okullara yerleşmelerini izliyor olacaktık. Bunu yapmak aslında hiç mi hiç zor değil. Çocuğumuza hangi öğretmen veya öğretmenler tarafından ders verildiğini öğrenip onlarla iletişim ve işbirliği içinde olmak, ders programını takip etmek, kimlerle arkadaşlık yaptığını takip etmek, okul sonrası nereye gittiğini, hangi mekanlara uğradığını, nerede ne kadar para harcadığını bilmek tüm anne ve babaların yapmaları gereken en önemli yaklaşım biçimleri. Bunların yanı sıra öğrencinin ders programına göre araç gereçleri bir gün önceden temin etmek, varsa ödevlerini tamamlatmak, kıyafetlerini hazır hale getirmek, okul dönüşünde gün içinde yaşadıklarıyla ilgili sohbet etmek, yaşadığı sorunları çözmesi konusunda ona rehberlik etmek anne ve babaların yerine getirmeleri gereken başlıca sorumluluklardır.

SEVGİ, İLGİ, BİLGİ

Bu temel konuları yerleştirdikten sonra öğrencinin başarılı olduğu alanları takip etmek, bu alanlarda gelişmesi için alternatifler bulmak, başarısız olduğu alanlarda ise destek almasını sağlamak gerekir. Anne ve babalar bebekliğinden 14 yaşına kadar çocuklarının sevdiği, ilgi gösterdiği ve becerisi olduğu alanları görebilmeli, öğretmenlerle bu konuda istişare yapmalıdırlar. Hiç şüphesiz çocuklar sevdikleri şeylerle ilgilenmek, ilgilendikleri şeylerle de bilgilenmek isterler. Sevgi, ilgi ve bilgi eğitimin en temel üç unsurudur. Anne ve babalar öncelikle çocukları üzerindeki görev ve sorumluluklarını yerine getirdikten sonra çocuklarının görev ve sorumluluklarını yerine getirmelerini bekleyebilirler. Bunu yapmadan çocukları başarısızlıkla, iyi okulları kazanamamakla, düşük puanlar almakla suçlamak tam anlamıyla adaletsizlik olur. Ancak çocuklarının attıkları her adımı takip eden, onlara en zorlu dönemlerde rehberlik eden, yargılamadan önce çözüm üreten, sorgulamadan önce öz eleştiri yapan anne ve babaların doğru bir tutum ve doğru bir yol üzerinde olduklarını görmekteyiz. Çocuklarımızı hayatlarının bu en kritik dönemlerinde sınav ve tercih karmaşası içine sokmak, ergenlik döneminin getirdiği zorluklarla başa çıkmaya çalışırken onlara hayatlarını, geleceklerini büyük oranda etkileyecek bu denli ağır bir sorumlulukla karşı karşıya bırakmak ne derece doğru bir yaklaşımdır, bunu toplum olarak ve eğitim yöneticileri olarak sorgulamamız gerekmektedir. Ancak sorumluluğu sisteme ve yöneticilere yüklemek, başkalarını suçlayarak içinde bulunduğumuz durumdan kaçmaya çalışmak da şüphesiz doğru bir yaklaşım şekli olmaz.

Peki, doğru yaklaşım ne olmalıdır?

8. sınıf aşamasında doğru liseyi tercih etmek için öncelikle şunu düşünmek gerekir. Lise bir araç mıdır yoksa bir amaç mıdır? Hiç şüphesiz lise bir amaç değildir. Lise iyi bir üniversite kazanmak için bir araçtır. Kişinin hayatı boyunca edineceği mesleği belirlediği, gelirini, geçimini, kuracağı aileyi dahi etkileyecek olan mesleği seçeceği yer üniversite veya yükseköğretim kurumlarıdır. Peki, amaç üniversite ise, lise sadece bir araç ise bu amaca giderken hangi araçla gitmek gerekir. Bu örneği şöyle çoğaltabiliriz; hedeflediğimiz bir yere giderken hangi vesait ile gitmemiz bizi mutlu eder? Otobüsle mi, dolmuşla mı, taksiyle mi, bisikletle mi, lüks bir otomobille mi yoksa yaya olarak mı? Ekonomik durumumuz neyi elveriyorsa onu tercih ederiz elbette ve ekonomik durumu bizimle aynı olan kimselerle seyahat ederiz. İşte çocuklarımız da aldıkları puan ölçüsünde bir lisede okuyacaklar ve ancak kendileri kadar başarısı olan öğrencilerle aynı sıraları paylaşacaklar. Fiziki durumu çok iyi olan, spor tesisleri, konferans salonları, laboratuvarları, bilişim derslikleri olan son derece iyi donanımlı ve akademik olarak üst düzeyde eğitim veren liselerde öğrencisinin okumasını kim istemez. Lakin şunu hepimiz kabul etmeliyiz ki biz çocuğumuzu okul öncesi ve 8 yıllık temel eğitim döneminde ne kadar iyi yetiştirebildiysek ancak o kadar donanımlı bir liseye gidebilir ve kendisiyle yaklaşık aynı nitelikleri taşıyan öğrencilerle birlikte eğitim görebilir.

Peki, içinde bulunduğumuz şartlarda tercih yaparken bu dönemi en hasarsız nasıl atlatabiliriz?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi sevgi, ilgi ve bilgi kriterlerine bakmamız doğru olacaktır. Çocuğumuzla oturup konuşmalı, gelecekte hangi mesleği yapmaktan huzur ve mutluluk duyacağını tartışmalıyız. Lütfen anne ve babalar kendilerinin mutlu olacakları, çocuklarının mutsuz olacağı meslekleri çocuklarına zorla kabul ettirmeye çalışmasınlar. Bunu yapmak onlara kötülük yapmak olur. Çocuğunuz bir ömür mutlu olacağı mesleği seçmelidir. Bunu yaparken geç kalınmış olsa bile liseye giriş tercih döneminde yapacaksınız. Çocuğunuzu sevdiği, ilgi duyduğu, yetenekli olduğu, başarılı olacağı alana yönlendirin. Bu alan sayısal veya sözel alan olmayabilir. Çocuğunuz müzik alanında, sanat alanında, spor alanında, farklı meslek alanlarında ilgili olabilir. Toplumda klişe haline gelen meslekleri dayatmayalım. Doktorluk, avukatlık, mühendislik gibi meslekler elbette hala revaçta ancak bunların dışında insanların itibar ve kazanç sağladığı, en önemlisi yapmaktan huzur ve mutluluk duydukları yüzlerce meslek var. Ön yargılarımızdan kurtularak çocuklarımızın doğru tercihi yapmalarını, kendilerine özgüven ve mutluluk sağlayacak alanları seçmelerini sağlayalım. Hiç tartışmasız insan mutlu olduğu sürece bilgi edinebilir, gelişebilir ve üretebilir. Ancak mutlu insan kendisi ve çevresi için yararlı olabilir.  İnsanın sevmediği bir mesleği icra etmesi kadar büyük bir zulüm olabilir mi?

Tercih sürecinde milli eğitim müdürlüğümüzün oluşturduğu tercih komisyonlarından mutlaka yararlanmak gerekir. Tercih yaparken toplumsal baskıları, çoğunluk psikolojisi gibi faktörleri bir yana bırakıp kişinin kendisi için en doğru olan alanı tercih etmesi şüphesiz en doğru tercihtir. Kaldı ki ülkemizde lise düzeyinde sunulan eğitim kalitesi son yıllarda gözle görülür bir yükselişe geçmiştir. Hemen hemen tüm liselerimiz gerek fiziki donanım gerekse eğitim kalitesi bakımından oldukça iyi durumdadır. Öğretmenlerimiz ülkemizin üniversitelerinden mezun olmuş iyi öğretmenlerdir.

Fen ve Anadolu Liseleri saplantı haline geldi!

Lise düzeyindeki okullarımız çeşitlilik bakımından dünyadaki birçok ülkeyle kıyaslandığında oldukça zengin bir durumdadır. Sağlık meslek, ticaret, teknik, endüstri gibi meslek liselerinin yanı sıra, gemicilik, uçak teknik, polislik, astsubaylık liseleri, spor, müzik, resim gibi özel yetenek gerektiren güzel sanatlar liseleri ve daha birçok alanda liselerimiz varken öğrencilerimizin büyük çoğunluğunun Fen ve Anadolu liselerini adeta saplantı haline getirmelerini anlamak çok güç. Ayrıca 9. Sınıf müfredatının tüm liselerde yüksek oranda aynı olduğu ve ara sınıflarda okullar arası nakil imkânlarının olduğu düşünüldüğünde tercih konusunda çok fazla stres yaşamaya gerek olmadığını belirtebiliriz.

Son yıllarda Anadolu imam hatip liselerinin sayısının artması ve bir kısım okullarda kontenjan boşluğu olmasının nedenlerini neye bağlayabiliriz?

Yüzde 98’i Müslüman olan bir ülkede İslam dininin daha teknik boyutta öğretilmesinden ve bu konuda halkın talep göstermesinden daha doğal bir şey olabilir mi? Anne ve babalar çocuklarının inançlı olmalarını, milli ve manevi değerlere sahip olmalarını, güzel kişilik ve ahlaki özelliklere sahip olmalarını istiyorlar. Bu toplumumuz açısından ve bireylerin sağlam temeller üzerinde eğitim almaları açısından son derece doğru ve makul bir düşüncedir. Bireylerin inançlı olmaları, ahlaklı ve kişilikli olmalarının yanı sıra sağlıklı düşünebilmeleri,  bilgi bakımından donanımlı olmaları, modern bir bakış açısına sahip olmaları, kültür, sanat ve edebiyat gibi alanlarda birikim sahibi olmaları milli eğitim sistemimizin temel prensipleri arasındadır. Bu anlamda son dönemde sayıları artan imam hatip okullarının gün geçtikçe eğitim kalitelerinin de arttığı, din öğretimi genel müdürlüğü tarafından kalitenin artması yönünde sayısız proje ve uygulama yapıldığı görülmektedir. Kaldı ki imam hatip okullarından mezun olan öğrencilerin üniversite tercihi ve meslek edinme süreçlerinde önlerinde hiçbir engel olmaması son derece güzel gelişmelerdir. İmam Hatip okullarının meslek okulları olma özelliklerinin yanı sıra akademik ve bilimsel alanlarda bireylerin eğitim ve gelişimlerine sağladıkları katkılar gün geçtikçe artmaktadır. Önümüzdeki yıllarda bu okullara yönelik ön yargıların tamamen silindiğini ve belirli zümrelere hitap ettiği imajının ortadan kalktığını hep birlikte göreceğiz. Toplumda inançlı ve donanımlı birey yetiştirme talebi arttıkça imam hatip okulları dışındaki tüm okullarda din eğitiminin tabana yayıldığını beklemek ve talep etmek yanlış olmaz. Gerek güzel ahlakı gerekse çalışmayı ve bilimi teşvik eden İslam dininin okullarımızda yaygın olarak öğretilmesi üstelik bunun mahalle kültürü içinde değil akademik verilmesi son derece doğru bir yöntem olacaktır. Bu konuda halkımızın gerek imam hatip okullarına gerekse diğer okullarda din eğitiminin yaygınlaştırılmasına yönelik teveccühünün artması eğitim alanında olumlu bir gelişmedir.

ÖZE DÖNÜŞ

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde eğitim kurumu olarak hizmet veren medreselere baktığımızda, bireylerin İslam eğitimini en iyi şekilde aldıklarını, din eğitiminin yanı sıra bilim alanında da çok sayıda dersler verildiğini görmekteyiz. Medreselerde gök bilim, fizik, matematik, coğrafya, tarih, edebiyat gibi çok çeşitli dersler verilmekte, buralardan dünya çapında takip edilen hocalar bilim insanları yetiştirmekteydi. Tüm dünyanın yakından tanıdığı, Biruni, Farabi, Ali Kuşçu, Harezmi, Mimar Sinan, Yunus Emre gibi ismini saymakla bitiremeyeceğimiz yüzlerce bilim ve edebiyat insanı ilim ve bilim öğretilen bu medreselerde yetişmişti. Dünyanın birçok ülkesinden bilim insanları Anadolu’daki bu medreselere gelerek hocalardan ders almıştı. Zamanla medreselerin niteliklerinin zayıflaması, bilimsel eğitime daha az yer verilmesi, Kur’an’ın incelenmesinden ziyade sadece Arapça olarak okutulması gibi nedenlerden dolayı medrese eğitim kalitesi düşmüş ve eğitim sisteminde farklı uygulamalar başlamıştı. Ancak eğitim sistemimizin özüne dönmesi, dünyaca ünlü bilim insanlarının yeniden yetiştirilmeleri, yetiştirilen bilim insanlarının başka ülkelere göçünün önlenerek ülkemizde hizmet sunmalarının sağlanması büyük önem taşımaktadır.

Tercih sürecinde öğrencilerimize ve velilerimize başka tavsiyeleriniz var mı?

Tercih dönemi 5 aşamadan oluşan ve kademe kademe bir eleme usulüyle öğrencilerimizin okullara yerleşmesini sağlayan uzun bir süreç. Öğrencilerimiz henüz hiçbir şeyde geç kalmış sayılmazlar. Birinci tercih dönemini 4 nakil süreci takip etmektedir. Öğrencilerimiz yerleştikleri okullarını nakil başvurularıyla değiştirebilirler. Stres yapmaya gerek yok, gelecekte mutlu olacakları mesleği düşünsünler, onları bu mesleğe taşıyacak liseyi ve akabinde üniversiteyi seçsinler. Artık herkes bir liseye ve üniversiteye yerleşebiliyor. Okul sayıları çok arttı. Yerleşememe gibi bir durum söz konusu değil. Önemli olan kendilerine hitap eden bölümleri seçerek hedeflerine ilerlemeleridir. Anne ve babalar sabırlı ve hoşgörülü olmaya devam etmelidirler. Aslolan hayırlı bir evlat yetiştirmektir. Hangi mesleği tercih edecekleri konusunda sadece onlara yardım ve destek sağlasınlar. Hayat sadece bir tercih döneminden ibaret değildir. Tüm yaşantımız boyunca önümüze daima iki şık çıkacak; iyi ve kötü. Önemli olan sahip olduğumuz akıl ve iradeyle iyi ve kötüyü ayırt ederek iyi olan tercihi yapmaktadır. Doğru tercih iyiyi, güzeli ve herkes için en faydalı olanı tercih etmektir. Zaten hayatın kendisi iyi ve kötü arasında bir tercih yapmayı gerektiren bir sınav değil midir? Tüm öğrencilerimize sağlık, mutluluk ve başarılar, velilerimize sabır, hoşgörü ve sağlık diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları