Faik Kumru

KALEM

Faik Kumru

Kalem, insanın en yakın can dostu, gönlünün yareni, dertlerinin sırdaşı, yolunun yoldaşı, içinin isyanı ve dilinin feryadına vesile olan en önemli vasıtadır. Kalemi tarif etmek, zorlardan zor mühim bir meseledir. Yüklendiği vazife itibariyle insan ile karşılıklı kefelere konulsa veyahut beşerin yazgısı ile eşdeğer addedilse belki de yeridir. Mübalağa, abartma gibi bir mukayese, kıyaslama görünse de bu önemli karşılaştırma, sırtladığı mukaddes iş olarak bu teşbihi, benzetmeyi hak etmektedir.

İnsan, muhteşem bir alem ve küçük bir kainat ise kalem de harika ayrı bir alemdir. Kalemin cızırtıları eşliğinde kader, kazaya inkılap eder. Kutsal kitapta kalem, başlı başına bir sure, “Kalem Suresi” olarak karşımıza çıkmakta ve bize hitap etmektedir. Görevi öylesine büyüktür ki hiçbir terazi, ne o yükü kaldırabilir ne de o devasa ağırlığı tartabilir. Ezelden ebede yön çizen, hedef gösteren ve istikamet belirleyen büyük bir rehberdir, kılavuzdur.

Diğer taraftan, insanı tarif etme babında “kalem sahibi” denilerek, bizzat insanı ve insan aklını işaret etmesi, değerine değerler üstü bir kıymet kazandırmıştır. Kalem dairesi, hususi veya özel kalem gibi isimlendirmeler yapılarak, insanoğlunun temsil ettiği makamlar da doğrudan nazara verilmiştir. Kalemin değmediği, yazmadığı, çizmediği hiçbir varlık yok dense sezadır, uygundur. Kalemin gölgesinde serinleyen bir insan, herkesin içine ferahlık hissini de aşılar.

Bu kadar önemli görevi üstlenen, manevi derinliği de olan maddi bir varlığın, elbet ki insanın nazarında çok değerli bir yere sahip bulunması elzemdir. Bu durum, zoraki ve kendiliğinden belirlenen afaki, rastgele bir mertebe değildir. Kalem erbabı müsemması ile, gönül ehli olan aydın, münevver ve entelektüel kişilere gönderme yapılmıştır. Bu güzel isimlendirme, kaleme biçilen ezeli fonksiyonu, işlevi de göstermektedir.

Kalem, özü itibariyle necaseti, murdarlığı, pisliği sevmeyen, güzellik barındırmayan konuları da dile getirmekten hazzetmeyen hassasiyete sahiptir. Daima tertemiz çevrelerden beslenir, öyle beslenmesi de arzu edilen bir haldir. Bazı zaman olur ki temiz şeyleri eline alan kötülüğe teşne insanlar, niyetleri doğrultusunda, kötülüğe kaynaklık eden elleriyle ortalığa kir saçarlar. Pak olan şeylerin, kötülerin ve kötülüklerin eline düşürülmemesi lazımdır.

“Kalemi kırılmak” tabiri, bir insan için yaşadığı hayatın sonunu sembolize etmektedir. İdamın eş anlamlısı, müteradifi ve sinonimi olarak kullanılmaktadır. Tabii ki bu hükümde kalemin hiçbir suçu bulunmamaktadır. Kalemi, art niyetiyle kirleten ve kendi çirkin işlerinde kullanan iradeye bakmak gerekmektedir. Kalemin kırılması metaforu, değerinin düşürülmesi sonucunu getirecektir. Nihayetinde eli kirli olan bir varlık, her şeyi kirletecektir.

Tarihi dönemler devri daimi içinde kalem vazifesini, bazen bir çivi, bazen de bir divit yerine getirmiştir. Kağıt olarak da ağaç yaprağı, ağaç gövdesi, taş, hayvan derisi vesaire üzerine yazı yazılabilecek her nesne, obje bu amaçla kullanılmıştır. Kalem ve kağıt ikilisi, asırlar, yüzyıllar boyunca insanlığın önüne geniş bir meydan açmıştır. O saha ile uçsuz bucaksız alemlere kapı aralamıştır, bilim kapılarını. Fezaya, uzaya merdiven dayamış ve her yeri keşfe çıkılmıştır.

Bilgileri işlemiş, fişlemiş ve tasnif ederek insanlığa faydalı bir şekle sokmuştur. İlim kapısının tokmağını çevirmiş, şifresini tayin etmiş, kültür ve medeniyet yolundaki taşlarını döşemiştir. Adım adım insanlık alemini aydınlık yarınlara çıkarmıştır. Varlığın manasını kayda geçirmiş. Hayatın anlamını nefes nefes insanın içine üflemiştir. İnsan ruhuna yepyeni pencereler açmış, oradan da bütün bir kainatı seyre çıkarmıştır.

Kalem ve kağıt birlikteliğinin yazı gibi hadiseyi doğurması, tarihi kökünden değiştirmiş ve beşerin mazisini, kendinden sonraki kuşaklara aktarabilmesine imkan hazırlamıştır. Dümdüz giden beşer yolcuğunun amudi dikey bir şekilde rampa ile uzaklara uçması, yazılmış kaderine eşlik etmesi muhteşem bir olaydır. Dünya dışına bakmasını, keşfetmesini, anlamlandırmasını, nesilden nesle duygularını ve düşüncelerini intikal ettirmesi, taşıması neticesinde karanlıklara ışık doğmuştur.

Diğer taraftan da kapkara bazı kalemler vardır, kapkaranlık odalarından bıkmadan usanmadan Anadolu milletine kara talihler yazmaktadır. İşte o kara kalemlerin tez zamanda kırılması ve tarihin çöplüğüne atılması elzemdir.

Kalem, insanoğlunun sesi, soluğu ve nefesi olmuştur. Hayallerini, hislerini, fikirlerini yazıya dönüştürmüş ve emin adımlarla istikbale yürüyen uyumlu bir ayak aşamasına geçirmiştir. Günümüzde kalemin yerini bilgisayarın plastik klavyesi alsa da kalemin cazibesi, çekiciliği hiçbir zaman kaybolmayacaktır. İnsan eli her daim yine ve yeniden kaleme muhtaç olacaktır.

Dedim ki kaleme hakikati yaz

Tutan el pak ise temizim dedi

Kainat bana dar sana bile az

Rehberim doğruysa azizim dedi

Yazarın Diğer Yazıları