Şahbettin Uluat

Tarladaki Çamur

Şahbettin Uluat

Bizim verimli mahsulümüzü kıskanan yakın köylüler, uzak köylüler bir yolunu bulup tarlamıza çamuru bulaştırma gayretindeler, bir parça da bulaştırmışlar.

Bunu yaparken bizim içimizdeki çamur insanlardan da yararlanmayı bilmişler. Hala da yararlanıyorlar.

Tarla çamur. Soğan ve patates fiyatlarının ateşi henüz tam düşmüş değil; aynı oyunu başka mahsullerde de sahneye koymak için çabalıyorlar.

Yetmiyormuş gibi öyle bir düzen kurmuşlar ki, uzak mı uzak bir ülkenin baskı makinelerinden çıkan karşılıksız paralar la bizim tarlamıza hamleler yapıp çamuru katmerli hale getiriyorlar.

Tıpkı celladına âşık insanlar gibi bizim kentlilerimizin, köylülerimizin bir kısmı tarlalarını da, hayvanlarını da satıp o uzak ülkenin parasına yatırıyorlar, talebi körüklüyorlar ve o paraları piyasadan çekip kıymetini arttırıyorlar.

Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

İçimizdekiler olmasa, dışarıdakilerin hakkından gelmenin bir yolunu bulacağız.  İçimizdekiler var; o yolu bulmakta güçlük çekiyoruz. Elimize ayağımıza takılıyorlar; çelme takıyorlar.

Bir mal bir yerde 8 lira, bir başka yerde 13 lira ise bunun adı nedir?

Yine bir başka mal, bir yerde 1.200 liraya satılırken bir başka yerde 699 liraysa ne anlarsınız?

Dışarıdan sokulan bir çomakla bir ürünün fiyatı bir haftalığına iki katına çıktıktan sonra içerideki üretici ile tüketici arasında duran iki tarafı da kafasına göre sallayan birileri o malın da, başka malların da fiyatını iki katına çıkartmak için stokçuluk ya da başka dalavereler yapıyorlarsa, yaptırıyorlarsa aklınıza ne gelir?

Tarladaki çamurun önemli bir nedeninin de o içimizdeki kimseler olduğunu düşünmez misiniz?

Evet, tarla az da olsa çamur. Evet, dışarıdakiler, yani vaktiyle hasta adam dedikleri imparatorluğumuza saldırmış olanlar, bizimle ilgili hesaplarından vazgeçmemiş olanlar, bizim bol ve kaliteli mahsul alıp zenginleşmemizden, kendilerine rakip olmamızdan rahatsızlar.Artık kimi şeyler bakımından kendileri için kullanışlı bir pazar olmaktan çıktığımızın da farkındalar. Her ne yapıyorlarsa kalleşçe yapıyorlar. Ekonomik hesapları var, politik hesapları var. Bütün bunlar malûm. Onlar bazen beklenmedik hamleler yapıp bazı dengelerimize dokunuyorlar. Bazen piyasadan anlık tepkiler de alıyorlar.

Kısa süreli küçük sarsıntıların ardından gereken yapılıyor, her şey yerli yerine oturuyor. Onları anlamak zor değil.

Peki ya içeriden ha bire tarlaya çaktırmadan el altından su verenleri ve onları teşvik edenleri, gelişme ve kalkınmamızı engellemeye çalışanları ne yapacağız? Onları nasıl anlayacağız?

O karşılıksız ama dünyayı avucuna geçirmiş yabancı para değer kazanıyor bahanesine sırtlarını dayayıp ellerindeki her malın etiketini millet aleyhine değiştirenlere, kısa yoldan köşeyi dönmeye çalışırken, eninde sonunda köşede yığılıp kalacaklarını bilmezlere nasıl davranacağız?

Hepimiz teker teker ya da toplu olarak "yapmayın, etmeyin tarla çamur" diyoruz zaten. Sesimiz kimi sağır kulaklarca işitilmese de bağırıp çağırıyoruz.

Bir cami tuvaletinde 50 kuruştan 1 liraya çıkarılan fiyat yüzünden masada oturanla ihtiyaç giderenin kulakları sağır eden kavgalarına ben tanık oldum.

Hepimiz, her gün ve pek çok mal ya da hizmeti alırken benzer şeyler yaşayıp hmiyor muyuz?

Kimi şeylerin fiyatları enflasyon oranında yükselirken, kimi başka şeylerin fiyatlarının iki katına çıktığını söyleyenler bizler değil miyiz?

Yoksa sıkıyor muyuz?

Eh, o da vardır kesin. Yani bizim aramızda da kimi şeyleri abartanlar mutlaka var. İnsanoğlu bu, ağzını büzüp bağlayamazsın.

Birileri sıkıyor da, birileri sıkıştırmıyor mu? Birileri fiyatları, bedelleri belirlerken fırsat bu fırsat A firması böyle yaptı, B firması şöyle yaptı; X malının değeri şu kadar arttı, Y hizmetinin değeri bu kadar arttı dur ben de bu selden nasibimi alayım demiyor mu? Duruma göre çaktırmadan gramajı düşürmüyor mu? Memleketi vuran seli bir fırsat vesilesi olarak görmüyor mu?

*

Vaktiyle Almanya'da bir süreliğine görevde olan kardeşimden oradaki araba fiyatlarını sormuştum. Bana iki - üç maaşıyla ikinci el, iş görür bir araba alabilecek durumda olduğunu söylemişti.

Peki, niye almıyorsun şeklindeki soruma aldığım yanıt beni uyandırmaya yetmişti.

Buradaki trafik cezaları neredeyse o arabanın yarı fiyatı kadar demişti.

Doğal olarak o ülkedeki trafik kaza oranları da, kazalarda yitirilen canlar da bizimkinin çok altındaydı.

Şimdi bunu size niye anlattım bilmiyorum demeyeceğim. Elbette biliyorum.

Biliyorum lâkin bu kapitalizm de böyle bir şey meret. Bir yere kadar dokunabiliyorsunuz.

Değişen koşullar karşısında gerçekten zorlanan girişimciler patronlar yok mu, var ve onları anlamak mümkün.

Ancak çok çok iyi kazandıkları halde veryansın edenler de var.

Yani işin başındakilerin de işi zor. Sapla samanı birbirinden ayırmak ve yanlış yapanlara hak ettikleri şekilde muamele etmek durumundalar. Onu da biliyorum. 

Bu çamurun hakkından geleceğiz diyorlar. Canla başla çalışıyorlar.

Başarıyorlar da.

İzliyorum, inanıyorum.

Ancak korunması gereken çok sayıda hassas dengeyi sağlayabilmek için biz yurttaşların ve tüketicilerin de üzerimize düşen sorumluluklar var.

Onu da herkesin gördüğü gibi görüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları