Yusuf Kazak

JAPONYA'NIN GELECEĞİ (2)

Yusuf Kazak

İmparator, toplantının bu safhasına değin, tıpkı büyük bölümü çorak ve yanardağlarla sarılı Japon topraklarından fışkırıp başka alemlerden gelmişçesine bir görüntüde olan sakura ağaçlarının her tarafı bezemesi nispetinde umutla dolmuştu. İmparator, her yönüyle tarihi bir misyon yüklenmesi gerektiğinin farkındaydı. Artık sarayında Batılı kıyafetleriyle oturup tüm tarihi birikimini inkâr eder bir halde pasifize olmak istemiyordu. Zira o, ‘cennetlerde parıldayan tanrıça’ Amaterasu’nun varisiydi. Ve bu noktada halkını sürekli olarak aydınlığa doğru sevk etmeliydi.

İMPARATOR: Şu ana dek konuşulanlar, Amaterasu’nun saçtığı umut ışıklarının belirmesini sağlamıştır. Kimonolarımızı çıkartıp bizi asla hazmedemeyeceğimiz bir forma sokanlar, bundan sonrasında işlerinin hiç de kolay olmayacağını anlayacaklardır. Zira Güneş İmparatorluğu’nun bütün küreyi içine alacak şekilde yeniden doğduğunu gözlemlemekteyim. Üstelik bu, kendilerini ‘Güneş Batmayan İmparatorluk’ olarak tarif edenlerin ve aslında karanlıktan çıkamayanların dünyasına da gerçek ışıklar sunacaktır. Yeni dönem için güneşimizin hangi ülkelere tam tepeden vuracağını ve bu çerçevede hangi ülkelerle yeni iş birliği sahalarının oluşturulacağını, hızlıca belirlememiz gerekmektedir.

DIŞİŞLERİ BAKANI: Majesteleri! Belirttiğiniz yeni iş birliği sahaları ile ilgili olarak teferruatlı ve fazlaca stratejik bir çalışma sürdürmekteyim. Yeni dönemde, bizi Mançurya’da dahi görmeyi sindiremeyenlere karşı tüm kürede ve küre dışında olacağımızı deklare etmeliyiz. Halihazırdaki petrol ve doğalgaz ihtiyacımızın yanı sıra yeni dönemde uzay çalışmalarımız ekseninde de başka enerji unsurlarına ve özellikle yeni dönemin statik parametrelerini sarsacak bazı nadir elementlere ihtiyacımız mevcuttur. Bu çerçevede yeni müttefiklerimizi antik kültürümüz ve geleceği en yakından görebilen sıra dışı dürbünümüz doğrultusunda belirlemeliyiz. Çok boyutlu analizlere ve çok fonksiyonlu aparatlara ihtiyacımız vardır. Kadim zamanlarda, hasta bedenlere deva olan Fuji Yanardağı’nın sönmüş katmanlarında var olan şifalı sular gibi, gelecekteki problemlerimizi elimine edeceğimiz mevki Orta Asya bölgesi olarak görülmektedir. Bu yönüyle Türkiye, İran, Afganistan ve Kazakistan gibi ülkelerle yoğun bir diplomatik ve finansal iş birliği sürdürmemiz, her daim saygının ve nezaketin zirvesi rolünü sergileyen Geyşalarımızın chado törenlerinde konuklarına sunduğu çaylar gibi, bazı hayat verici karışımları bizlere altın tepside sunacaktır. Öte yandan, dünyadaki kalkınma yardımlarına en fazla iştirak eden ülke olarak, elimizi ziyadesiyle güçlü görmekteyim.

EFENDİ ASANO: Uzun bir müddet bizi yöneten Şogunların dönemindeki ruha büyük bir özlem duyduğumu hiçbir zaman gizlemiyorum. Fakat her açıdan hasar aldığımız mutlak bir gerçektir. Buradaki çözümü, bizi biz yapan Kintsugi, yani hasarı kabullenme sanatı ile sağlamamız gerektiği kanaatindeyim. Bizler, kırılan eşyalarımızı eskisinden daha estetik, ibret verici ve hikmetlice tamir edip sergileyebilen bir hüner sistematiğine sahibiz. Yeni dönemde hasar almış ruhumuzu, bu doğrultuda tamir edeceğimize ve eskisinden çok daha klas bir şekle sokacağımıza olan inancım güçlüdür. Ayrıca bizler, her şeyin bir ‘kami’sinin, yani ruhunun olduğu ve bunlara üstün bir saygı duyulmasını öğütleyen dinsel bir altyapıya sahibiz. Mega boyutta gelişmeyi ve ilerlemeyi amaçlarken bizi biz yapan değerlerimizi göz ardı etmemiz, küresel boyutta bir harakiri yapmamız anlamına gelecektir. Maddi ve manevi ilerlemeyi eşgüdüm bir şekilde sürdürebilme becerisi sağlamamız, bize sumo güreşçilerimizin rakiplerini ezdiği gibi küresel eksende düşmanlarımızı ezmeyi temin edecektir.

TEKNOLOJİ BAKANI: Global literatüre ‘Japon Mucizesi’ mefhumunu armağan eden ülkenin teknoloji bakanlığını yaptığım için ayrıca bir onur duymaktayım. Fakat bu durumun, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin belirlediği yeni küresel skalaya göre gerçekleştiğini de belirtmek isterim. Parlak beyinlerimizin başardığı hiper teknolojik atılımımız, süreç içerisinde ABD ve bazı Batılı devletler ile oluşturduğumuz ilişkilerimizde onların lehine bir tablo ortaya çıkarması açısından epeyce incelenmeye değerdir. Bunun, Japonya’yı, ABD Okyanusu’na su sağlayan bir deniz konumuna düşürdüğünü görmemiz, pek de kâhince olmayacaktır. Halihazırda dünyadaki teknolojik değişimde öncü bir rolde olduğumuz esaslı bir realitedir. Yeni dönemde bu efektik kapasitemizin, özellikle uzay madenciliği alanında da öncü ve ilerici bir noktaya evrileceği düşüncesindeyim. Dünyayı ve zihinleri, en öngörülü zekalar eseri icatlarla şaşırtmamız, insanlığın teknolojik transformasyonu ve yeni çağın zihinsel algoritmaları açısından bize oyun kurucu bir konum sunacaktır. Bunun da bizi, ‘küresel liderlik matriksi’ne yerleştirmesi kaçınılmaz olacaktır. Tamamen öz tekniklerimiz ve formüllerimiz ile oluşturacağımız yeni matriksler, insanlığı büyük bir taaccüb iklimine sokacaktır.

PROFESÖR HARUTO: Dikkatlerinize sunmak istediğim son husus, sürekli maruz kaldığımız jeolojik ve metorolojik afetlerle ilgilidir. Sanal ve gerçeklik algısının giderek benzeştiği dünyamızda, doğal ve yapay olanın da ayırt edilemeyeceği bir düzleme doğru sürüklenmekteyiz. Yeni dönemde bazı güçlerin sahneye sürebileceği iklimsel manipülasyon aygıtları, bizi gerçeklikten koparıp bir ‘anime’ye hapsetmeden, bunlarla ilgili reaktif ve proaktif çalışmaları en üst perdeden gerçekleştirmeliyiz. Bu da; jeoloji, oşinografi, metoroloji ve klimatoloji gibi alanlara devasa bir bütçe ve beyin aktarmamızı zaruri kılmaktadır.

İMPARATOR: Her birinizi, ikebana ustalarının ellerindeki rengarenk ve paha biçilemez çiçekler olarak görüyorum. Konuşmalarınız ve değerlendirmeleriniz ile ruhumu ve halkımızın geleceğini süslediniz. Sizlerle, Güneş İmparatorluğu’nun en parlak ve altın çağına erişeceğimize dair şüphem yoktur. Bu toplantı sonrası, Milli inancımız olan Şinto öğretileri ekseninde ‘Tori Kapısı’ndan geçip yeni kutsal alemdeki yolculuğumuza çıkmış bulunmaktayız.

Yazarın Diğer Yazıları