Dr. Muhammet Veysel Zortul

Bir Amazon Kadınının Günlüğü

Dr. Muhammet Veysel Zortul

Annem hep hayran hayran bakardı gözlerime. Gözlerimin tıpkı gökyüzü gibi masmavi, saçlarımın ise Karadeniz gibi dalgalı olduğunu söylerdi. Bazen parmaklarını tarak gibi yapıp kumral saçlarımı itina ile tararken bazen de elini hafifçe sağ göğsüme koyarak yarama bakardı.

   Ne yalan söyleyeyim; o günü hatırlamak dahi istemiyorum. Çok ama çok korkmuştum. Bir amazon kızı korkmamalı ama korkmuştum işte. Hatta sağ göğsüm alınmasın diye kaçmaya bile teşebbüs etmiştim. Ancak Kraliçe Penthesilea'nın koyduğu kurallara kim karşı gelebilirdi ki?..Göğsüm alınırken çaresizce anneme bakmıştım. Annemi ilk kez o gün ağlarken görmüştüm.

    Ağzıma sıkıştırılan ağaç parçasını saatlerce sıkmış, dayanmaya çalışmıştım. Göğsüm alınırken hiç ağlamamış, daha doğrusu ağlayamamıştım. Duyduğum acı ile kendimi o kadar çok sıkmıştım ki adeta kaskatı kesilmiştim. Öyle ki; gözyaşlarım bile katılaşmıştı. Ağlamadığım için herkes tebrik ediyor, nihayet benim de bir amazon kadını olduğumu söylüyordu. Söylenenlere bakılırsa atıma her şekilde binebilecek kadar iyi bir binici olacak, kusursuz ok atacak ve kabilemize yaklaşan erkeklerin canına okuyacaktım.

    Annemin söylediğine göre, babam Gargaron Bölgesinden bir adammış. Babam hakkında bildiğim tek şey bu benim. Aslında annemin bildiği de bu kadar. Sadece bir kez bir araya gelmişler ve sonra bir daha birbirlerini hiç görmemişler. Çünkü bu, aile olmak için gerçekleşen bir birliktelik değilmiş. Sadece nesli devam ettirmek içinmiş, o kadar. Penthesilea duymasın ama ben babamı çok merak ediyorum.

Gargaron bölgesinden dönen kadınlardan bazıları hamile kalırken bunlardan biri de annemmiş. Daha karnındayken ikizleri olacağını hmiş. Bir gün kulağıma eğilmiş ve "İkizinin de kız olmasını dilemiştim ancak kardeşin erkek oldu." demişti. Ben el üstünde tutulurken, kardeşim kurallar gereği sakat bırakılmıştı. Bir yatalak gibi yaşayacak, köle muamelesi görecek ve ilk fırsatta da satılacaktı.

   Bana mısır unundan helvalar, at sütünden içecekler verilirken ona verilen bir kuru ekmekten fazlası değildi. Yarı aç yarı tok uyurdu. Bazı geceler açlıktan uyuyamaz, ağlardı. Çığlıklarını ne annem ne de komşu çadırlardaki kadınlar umursardı. Güya bir amazon kadını,çocuk bile olsa erkeklere asla merhamet etmezmiş, etmemeliymiş. Bu böyleydi ama ben yine de dayanamaz,yemeyip kenara ayırdığım helvamdan kardeşime de verirdim. Ve biliyor musun sevgili günlüğüm; bu sırrımı ilk kez sana söylüyorum.

Belki sen de beni kınayacaksın ama sana karşı dürüst olacağım. Ben kardeşimi çok ama çok seviyorum. Köle diye satılacak olmasına ise çok üzülüyorum. Bu ihtimal aklıma geldikçe labrys baltamı alarak Terme ormanlarına gidiyor, öfkemi dindirinceye kadar baltayı sağa sola savurup duruyorum. Ne yapayım; ben de böyle rahatlıyorum işte.

Bir ara dayanamayıp erkeklere karşı niçin bu kadar merhametsiz olduklarını anneme sormuştum. Annemaşağı yukarı şunları söylemişti; 'Çok eskiden korsanlar tarafından kaçırılıp köle yapılmak istenen kadınlar, gemide isyan çıkarmayı başarırlar. İsyan neticesinde başarılı olupgemiyi ele geçirirler ve tüm korsanları öldürürler. O günü kurtuluş günü ilan ederlerken erkeklerede ebediyyen düşman olacaklarına dair and içerler.' İşte o kadınlar bizim atalarımız imişler.

 Biliyor musun günlüğüm; ben çocukken bir an önce büyümek istiyordum. İstiyordum ki; çabucak büyüyeyim ve annem gibi savaşçı bir amazon kadını olayım. Şimdi ise keşke hiç büyümeseydim diyorum.Çünkü annem gibi olamamaktan korkuyorum. Çocuğumun babasına âşık olmaktan, erkek çocuğuma merhamet etmekten korkuyorum.

İçimden bir ses, gelecekte insanların bizden 'Korkusuz Kadınlar' diye bahsedeceklerini söylüyor. Eminim ki birçokları, erkek egemen bir dünyada erkeklere kafa tuttuğumuzdan dem vurup şaşkınlıklarını gizleyemeyecekler. Fakat bir şeyi çok merak ediyorum sevgili günlüğüm; acaba bizi korkusuz bildikleri gibi aynı oranda korkularımızın da olduğunu bilebilecekler mi?.. (Smyrna/MÖ.1185)

Yazarın Diğer Yazıları