Dr. Muhammet Veysel Zortul

Asırlık gazetenin aziz okuyucuları

Dr. Muhammet Veysel Zortul

Bir süredir sağlığımı merak buyurup mailler atan sevgili okuyucularım;

Hal hatırla birlikte, yazılarımı az yazma yolundaki sitemlerinizi de araya sıkıştırdığınız dikkatimden kaçmıyor. Gerçi sizlere hak vermiyor da değilim. Ancak yine de hele bir sorun ki niçindir bu fasılalar. Evvela yazabilmek için bir güzel dolabilmek lazımdır.  Hele 'VANSESİ' gibi oldukça güçlü ve Van Şehrinin aziz halkına mal olmuş bir gazetede yazıyorsanız bu lüzum, kaçınılmaz olarak ziyadeleşiyor.

Bendeniz de bu zarurete binaen hiç kimseye hatta sevgili yazı işleri müdürümüz İkram Bey'e dahi haber vermeden Alibey Köyü'ndeki bir bağ evinde inzivaya çekilmiştim. O kadar gizli gitmiştim ki; birkaç deve yükü kitabımı bile gecenin geç saatlerinde bir yarenime aldırtmış ve ağzını sıkı tutması karşılığında da tekaüdümden birkaç kayme saymak zorunda kalmıştım. Mevsim de Ramazan-ı Şerif olunca bu inziva fikri pek isabet olmuş ve bu mübarek ayı, bir güzel idrak eder olmuştum.

Tabi koskoca Ramazan ayını, bir hurma bir hırka ile geçirmeye azmedince, avurtlarım çökmüş ve bir deri bir kemik kalmıştım. Bir sabah namazını müteakip ayakyolundan çıkıyordum ki kırık bir aynaya yansıyan aksimden dehşete kapılmış ve derakap bir tabip çağırmayı dahi düşünmüştüm. Elbette artık o, cumbalardan mendil sallanan ve her yürüyüşte gonca dudaklı dilberleri titreten yakışıklılığımdan eser yoktu. Ancak yine de hali pürmelalim, beni bile korkutmuş vebu inzivaya bir nihayet vermeye niyetlenir gibi olmuştum.

İki arada bir derede kaldığım bir zaman diliminde, neyse ki biricik müdürümüz İkram Bey, o engin gazetecilik sezgileriyle bir yolunu bularak bana ulaşmış ve gazetemizin sekseninci yaşına eriştiği müjdesini vermişti. Artık istesem de bu inziva fikrinde sebat edemezdim. Yeni bir bayrama erişmişçesine kalkmış ve siz okuyucularıma vasıl olabilmek heyecanıyla Sadabad manzaralı fakirhanemin yolunu tutmuştum.

Aslında yol boyunca neler yazacağımı da tasarlamış lakin eve varınca yazıya ait tüm melekelerimin henüz inzivada olduğunu hayretle temaşa etmiştim. O velut zannettiğim parmaklarım, bir satır bile yazamayınca o geceyi tövbe-istiğfar ile geçirip Yaradan'a sığınmıştım. Belki de gazetemiz 'VANSESİ'nin sekseninci yaş gününe baliğ olmasının heyecanıydı beni böyle kadükleştiren.

Eğer görgüsüzlük telakki edilmeyecekse şu kadarla iktifa edeyim aziz okuyucularım; Bildiğiniz üzere bu yıl 'Kabadayı/1908' isimli kitabımız çıktı ve bendeniz o eserde naçizane Van'ı ve Van'ın efsane okulu Van Atatürk Lisesi'ni anlatmaya çalıştım. İnanır mısınız; nice okurlarımdan

'Yahu Van böyle bir şehir miymiş? Hiç bilmiyorduk!'

'Karar verdim; ilk fırsatta Van'a gideceğim!'

'Böyle güzel kalpli insanlar kaldı mı ki! Sakın yazarımız, Cervantes'in Don Kişot'u gibi hayalcinin biri olmasın!.." gibi yüzlerce mail aldım. Bu maillerle anladım ki; Bir şehri tanıtmanın etkili yollarından biri de o şehir üzerine eserler kaleme almak imiş.

Sonra şunu da düşündüm aziz okurlarım;Bendeniz Van'ı ve bu kadim şehrin kültürünü, bir eserle anlatma bahtiyarlığına ererken'VANSESİ GAZETESİ'bunu her gün yapıyor. Her halde şu iki satırla bile gazetemizin yüklendiği vazifenin ağırlığını ve dahi kutsiyetini takdir etmişsinizdir.

O halde gazetemize sahip çıkmayı ve gazetemizin sadece Van ve çevresine değil tüm yurt sathına ulaşmasını temine çalışmayı biz de vazife telakki edelim.Bunu yaparken de âcizane fikrim şudur ki; bu konuda en büyük hizmet,biz yazarlardan ziyade siz aziz okuyucularımıza düşmektedir.'Arife tarif gerekmez' fehvasınca gereksiz lakırdılarımdan dolayı affınıza sığınır, sizleri hiçbir yere değil de ancak güzel gönüllere sığan Yüce Mevla'ya emanet eylerim.Mevlam hem sizlere hem de güzel gazetemize daha nice güzel seneler göstersin inşallah.

Esen kalınız…

Yazarın Diğer Yazıları