Yunus Türkoğlu

Çevre ve insan-2

Yunus Türkoğlu

Öncelikle geçen hafta Bahçesaray İlçemizde çığ düşmesi sonucu hayatın kaybedenler ve şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar ve yaralı olanlara da acil şifalar dilerim. Şehitlerimizin Firdevs cennetleri makamları olsun İnşallah…

"Süslü canlılar, nakışlı kuşlar, meyveli ağaçlar, çiçekli bitkiler ilminin mucizeleri, sanatını harikaları, cömertliğinin hediyeleri, lütfünün müjdecileridir. Meyvelerin ziynetinden, çiçeklerin tebessümü, seher meltemlerinde kuşların ötüşmesi, çiçeklerin yaprakları üzerine yağmurun ahenkle düşmesi, bir Rahman'ın merhametini sergilemesi ve şefkatini göstermesidir." Said Nursi-Sözler.

Çevre sorunlarına, insanın sosyal bir varlık olduğunu hatırlatarak başlamak istiyorum. İnsanın çevresi; Evi, arabası, soluduğu hava, içtiği su ve içinde yaşadığı ilçe veya şehirdir. Sosyal çevresi ise; toplumun tüm fertlerinin ortak olarak paylaştığı yollar, akarsular, göller, denizler, dağlar ve havadan oluşmaktadır! İnsanın, bu saydıklarımızla olan münasebetlerinin sonucunda ortaya kirlilik çıkıyor.

"En kolay temizlik kirletmemektir." Unutmayalım!

Yaşadığımız ekosistemde oluşan kirlilikleri kısaca maddeler halinde bilginize sunmak istiyorum…

HAVA KİRLİLİĞİ: Bilindiği gibi yeryüzünün çevresi hava ile kaplanmıştır. Bu hava tabakasının kalınlığı 150 kilometre civarındadır.  Bizim yaşamamıza uygun olanı tahminen 5 kilometre gibidir ve yerden yükseldikçe yoğunluk azalır.

"Üstünüze yedi sağlam bina(gök) çattık.""İçlerine ışık saçan bir kandil astık."Nebe Süresi 12-13. ayet…

Canlıların yaşaması için henüz başka bir gezegen keşfedilmedi. Dünyamızın kıymetini bilelim, kirletmemeye özen gösterelim!

 "Dünya Sağlık Örgütü" hava kirliliğini şöyle tanımlıyor; "Canlıların hayatını olumsuz yönde etkileyen veya maddi zararlar meydana getiren havadaki yabancı maddelerin normalin üzerindeki yoğunluğudur."

Hava kirliliğine yol açan unsurlar ya doğrudan fabrika bacalarından, egzoz gazlarında havaya karışıyor ya da havadaki diğer gazlarla karışarak kirlenmeye sebep oluyor. Bu kirlilik toz, duman ve gazların yoğunlaşmasıyla ortaya çıkar. Fabrika bacaları, jeotermallerin yanlış kullanımı vs. çıkan gazlar havadaki oksijen ve su buharıyla birleşerek kimyasal reaksiyonlar sonucu asit yağmurlarına dönüşüp, toprağı asitlendiriyor, ağaç ve bitkilerin topraktan beslenmesini engelliyor ve sulara karışarak sudaki canlıları olumsuz yönde etkiliyor.

Havadaki karbon tozları, partiküller, karbon monoksit, kükürt dioksit ve diğer zararlı kanserojen maddeler insanlarda; Solunum yolu hastalıkları, nefes darlığı ve akciğer kanseri gibi birçok tehlikeli hastalıklara yol açabilmektedir. Havanın gaz halinde olması rüzgârlarla yeryüzüne yayılmaktadır. Bunun bir sonucu olarak ormanlar, asit yağmurları ve hava kirliliği nedeniyle harap olmaktadır…

SU KİRLİLİĞİ: Hava ve su vazgeçilmez iki büyük nimettir. Hayatımız için vazgeçilmez bir yere sahiptirler. Dünyanın yaklaşık dörtte üçü sularla kaplıdır. Unutmayalım, bu suların yalnızca 3'ü tatlı, geri kalanı ise tuzludur. Tatlı suların büyük bir kısmı dağ doruklarında kar, ya da kutuplarda buzul halindedir.

"Bizim diri ve canlı olan her şeyi sudan yaratıp meydana getirdiğimizi(görüp anlamıyorlar mı?) Enbiya Süresi 163. Ayet.

"Yoğunlaşmış bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik."Nebe Süresi 14. Ayet…

 Suyun içersinde organik, ,inorganik, radyoaktif ve biyolojik bir madenin bulunmasına su kaynaklarının kirlenmesi denilmektedir. Veya sanayi atıkları ve kanalizasyon sularının deniz göl ve nehirlere karışması suların özelliklerini, kalitesini büyük ölçüde yok ediyor. Suyun kalitesi, rengi ve kokusu canlı hayatı etkiliyor. Haliyle bu sularda yaşayan canlıların türü ve sayısı giderek azalıyor.

Bir litre Petrolun bir milyon litre suyu içilemez hale getirdiği hesaplanmıştır!

"Ege Denizi, Akdeniz, Karadeniz, Marmara, Tuz, Mogan, Bafa ve Vangölü kirlenmesin!"

"Menderes, Yeşilırmak, Kızılırmak, Aras, Zap, Botan, Engil, Arapapıştı ve Eblanganis kirlenmesin!

Eskiden kaynak ve nehir suları birkaç kilometrede kendi kendini temizleyerek kirlilik sorununu kendi çözüyordu. Bugün ise nehirler kaynağından denize döküldüğü koylara gidinceye kadar sürekli kirlenmekte ve kendi kendini doğal olarak temizlenmesi mümkün olamamaktadır. Dünyadaki mevcut su miktarı yaklaşık olarak 1400 km3'tür. Bu ne azalır ne de çoğalır! Dünyadaki tatlı su kaynakları bugünkü dünya nüfusunun ihtiyacını fazlasıyla karşılayacak güçtedir. Ancak bir birinden farklı olarak suların dağılımı, yağışlar, nüfus yoğunluğu, arazi seviyesi ve son olarak su kirlenmeleri yüzünden birçok ülkede su kıtlığı görülmektedir. Suların temiz tutulması ve tutumlu olarak kullanılması en büyük çözüm olarak görülmektedir.

Peygamber Efendimiz(sav)abdest alırken bile gereğinden fazla su kullanılmasını mekruh sayarak yasaklamıştır…

"De ki: Baksanıza, suyunuz çekilse, size kim bir akarsu getirebilir?" Mülk Süresi 30. Ayet.

Yazarın Diğer Yazıları