Kentin Hafızasından-5: Hikayeleriyle Halk Oyunları ve Türkülerden Örnekler
Dr. Mine Kılavuz Ongün
Van ve yöresi coğrafi ve tarihi özellikleri ve çeşitli kültürlerin bir arada olmasının bir sonucu olarak, halk oyunları açısından zengin bir varyasyona sahip. Halk oyunları da, renkli kıyafetleri, hikâyeleri, figürleriyle dikkat çekicidir.
Figürleri anlatmak yerine izlemek daha yerinde olur. Bu oyunlardan bazılarının hikayelerini gelin hafızalardan dinleyelim:
LORKE:
Rus işgalinden önce Van'da her yıl Türklerle İranlılar arasında güreş müsabakaları yapılırmış. Mayıs'ın on beşinde yapılan bu müsabakalara İranlı Ethem Pehlivan da katılır ve rakiplerini yenerek ortaya konan parayı alır gidermiş. Bu durum, zamanın Van Valisi Haydar Bey'i çok üzermiş. 1917 yılı müsabakalarında Ethem Pehlivan yarışmacıları yenerek yeni rakip istemiş. Van'ın Timar Bucağı'na bağlı Şenkara (Gülsünler) köyünden Osman Ağa valinin önüne gelerek:
-Devletli valim izin verirse, bu Ethem Pehlivanla görüşeceğim, o kadar Ayran Aşı içtim ki, karnım şişmiş, bunu hazmetmem lazım, demiş.
Vali izin vermiş. Meydana çıkmış ve Ethem Pehlivanı tuttuğu gibi yere vurmuş. O esnada gençler Osman Ağa'nın ağzından çıkan ayran aşı türküsüyle oynamaya başlamışlar. Lorke (Ayran Aşı) Oyunu türküsü şöyledir:"
Lorke, lorke, hanımı lorke
Ayran içmiş karnı şişmiş, hanımı lorke.
İran'dan gelmiş adı Ethem'dir.
Çayırlar üzerine dikilmiş bir bedendir.
Vurulmuş sırt üstü vali önüne
Bir dahi gelmeyecek bu meydanedir..."
KERSİ:
Dünya Harbinden önce Türklerle Ermeniler bir arada yaşarken Ermenilerin çoğu Türklere işçilik yaparlarmış. Van'ın Timar Bucağına bağlı Şıhkaya Köyü'nde Ömer Efendi diye tanınan cana yakın mahalli bir halk şairi yaşarmış. Bahar mevsimin de bir gün, kağnısına buğday yükleyerek hizmetkârı Ermeni Kersi'yi de yanına alarak Muradiye yakınındaki su değirmenine öğütmeye götürmüş. Bendimahi denilen yerde istirahat molası vermiş. O esnada pancar toplamaya çıkan bir grup kadınlı kızlı kafile kağnıya yaklaşıp Ömer ' e selam vermişler. Çok güzel bir kız Ömer 'e yaklaşıp adını sormuş. Kağnıdaki sazı görünce benim için bir hava okur musun deyince Ömer sazı almış eline, "Bendimahi Bend üstüne, Sunalar hey sunalar. Yârim geldi kendüstüne, sunalar hey sunalar..." Türküyü bitiren Ömer'i bir düşüncedir alır. Bunu fark eden Kersi: "Ağam sen çok içerledin, izin verirsen ben bir halay çekeyim der ve başlar oynamaya. Kersi'nin halayında Van Gölü'nün coşkulu dalgalarının sembolize edildiğini gören Ömer sazını alır ve devam eder: "Vangölü dalgalandı, elin ver elime Kersi
Yüreğim parçalandı, elin ver elime Kersi.
Vakti geldi gider Sunam, Elin ver elime Kesri
Vangölü coşa geldi, elin ver elime Kersi"
(Yüzüncü yıl Üniversitesi - Van kütüğü)
KELEKVAN (Derleyen: Fevzi Levendoğlu)
Eskiden doğudaki büyük ırmaklarda ulaşım, kelek adı verilen sallarla yapılırmış. Van'a has bir şekilde yapılan Keleğe de Kelekvan denirmiş. Şeyhkara (Gülsünler) Köyünden geçen çayda köy ahalisi kestikleri ağaçları taşımak için keleğe yüklerler, kendileri de üzerine biner ve karşıdan karşıya geçerlermiş. Oyunun figürlerinde keleğin dalgalı sudaki yayvan yayvan ileri geri gidişi işlenir: "Keleğim yana gider, döner Van 'a gider. Kelek evin yıkılsın, Yolum İran'a gider… Su iner meste gider, Dolanır dosta gider, Keleğim taşa vurdum, Yüreğim yana gider."
NAGİDİ (PAPURİ)
Erciş'te birbirine sevdalı iki genç varmış. Delikanlı fakirmiş, kızın babası kızını fazla başlık parası veren birine vermiş. Kızın yalvarmalarına karşılık "Na gibi" (Olmaz ) dermiş. Delikanlı düğünde gelip kızın penceresinin altında şu maniyi söylemiş: "Pencereden düşesen, Sıyrılasan düşesen, Sen bana çok çektirdin, Bir zalıma düşesen." Damadın akrabaları delikanlıyı yakalayıp idam ederler. Sevdiğinin asıldığını gören kız feryad figan edip. "Sevdiğim Erciş hara, Saçını bağda tara, Bir kız için oğlanı, Çektiler doya dara" diyerek bıçağı göğsüne saplar ve ölür. Bu gençlerin mezarları yan yana kazılır ve üstüne türbe yapılır.
BABLEKAN
Bu oyunda karlı bir günde tipiye yakalanan bir kafilenin canlarını kurtarmak için sarfettikleri çaba anlatılır. Olay Gani Sibbi civarında bir dağda cereyan eder. Tipi çıkar, kafile tipiden kurtulalım derken, çığ tehlikesiyle karşılaşır ve bazıları çığ altında kalır. Hiç ümitsizliğe kapılmadan arkadaşlarını kurtarmaya çalışırlar. Sağ salim kurtarmaya da muvaffak olurlar. Bir süre sonra tipi diner, güneş çıkar. Kafile bu oyunu oynamaya başlar.
ALİ PAŞA AĞIDI
Birkaç örnekle andığımız halk oyunlarının türkülerinin yanı sıra bir de ağıt vardır ki, onun hikâyesi de oldukça dokunaklı bir şekilde sözlerine yansımıştır.
Bu ağıt Ali Paşa Ağıtı'dır: "1907 tarihinde Tahir Paşa'dan açılan Van Valiliğine tarihte "Adliyeci " diye anılan Ali Paşa atanır. Çok faal ve cesur bu yöneticiye Van halkı kısa sürede ısınır ve bağlanır. Ancak bu cesur ve çalışkan vali İstanbul'daki sefaretlerin baskı ve dayatmaları ile daha senesi dolmadan görevinden azledilir. Van halkının bu azli durdurma yolundaki başvurularını İstanbul baştan savar. Yeni valiyi beklemeden, Batum'dan deniz yoluyla İstanbul 'a gitmek için Batum'a gelen Ali Paşa burada komitacılarca şehit edilir. Ağıt bu olay üzerine yakılır:
"Karavanaya vurdular
Yüzbaşılar darıldılar
Darılmayın yüzbaşılar
Ali Paşa'yı vurdular
Üç atım var, biri binek
Aradaşlar kalın gidek
Ali Paşa'yı vurdular
Yavrusuna haber edek
Paşa giyer iki kürkü
Biri samur biri tilki
Ali Paşa'yı vurdular
Harap oldu Van'ın mülkü
Arpa ektim, biçemedim
Bir düş gördüm, seçemedim
Alışmışam soğuk suya
Issı sular içemedim"