Yunus Türkoğlu

Tekel Binası- Süphan Dağı- Halit Emi

Yunus Türkoğlu

Tekel Binası'nın duvarlarındaki göz izlerimize dikkat edin tozlanmasınlar!

Gardaş Selahattin'in yıllarca parke taşlarına bıraktığı ayak izlerine hürmet edin silinmesinler!

Soğuk kış akşamlarında yanan mangalın üzerindeki kestanenin kokusu buram buram koksun!

Hemen köşedeki büfesinde oturan Hacı ağabeyin sesini duyar gibiyim! Bırakın orada dursun!

Van'ın hafızasından bir yaprak daha koparmayın! Sararmış solmuş haline saygı duyun hatıralar incinmesin.

Yıkmak yok etmek kolay! Koruyup kollayalım ki Vanlılar kırılmasın!

Nerede Hükümet Konağı? Nerede Atatürk İlkokulu? Nerede Kütüphane?  Artık sorularımız da yorulmasın!

Yok ettiklerimiz hatıralarımızı da beraberinde aldı götürdü! Kentin hafızasına dokunmayalım!

"Bizim bu binayla arkadaşlığım en az elli yıl!" "Dostumuzu bizden, bizi dostumdan ayırmayın."

Vakti zamanda yapılması için gayret sarf eden, kafa yoran ve emek veren; Valisinden mimarına, taş ustasından harcını koyan işçisine kadar hepsine Rahmet olsun!

Bu binada yıllarca görev yapan; Amirinden memuruna, müdüründen hizmetlisine kadar hepsine selam olsun!

"Buğday Pazarı" mı konuşsun? Yoksa "Tablacılar Çarşısı" mı? "Eski Hal" mi? Yoksa "Divan Oteli" mi?

Bilmem; İsmail Çolak mı hatıraları anlatsın dursun!

Van coğrafyasında dağlar hayatımızın vazgeçilmez öneme haiz unsurlarındandır. Vangölü'nün karşı yakasında mavi, yeşil ve beyazın sonsuz uyumuyla Süphan Dağı bağdaş kurup oturmuş gibidir. Süphan Dağı Van için ayrı bir yere sahiptir.

Bizler gözümüzü açtığımızdan beridir karşımızda duran Süphan Dağı'nı seyreder, seyran eder dururuz. Van'dan bakınca sanki Vangölü'nün üzerine bırakılmış bir biblo gibidir. Ufuktan görünüşü bizim nazar-ı dikkatimizi hep celp etmiştir!

Süphan Dağı, Bitlis iline bağlı olmasına rağmen bizden biriymiş gibi onu çok severiz. Bitlis il merkezinden görülmez fakat Van il merkezinden biz onu görürüz. Edremit'te, İskele'de oturursun Süphan Dağı karşında, Gevaş'ta, Molla Kasımda, velhasıl nerde olursan ol, Koca Süphan Dağı bizi görür bizde onu. O bizden biri gibidir sanki. Ben elli yıldır onu seyreder dururum, fakat o görüntüye doyamadım. Sanki sihirli ve otantik bir çekiciliği var.

"Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli" Deyip çok az Vanlı gidip Süphan Dağı ile tanışıp hem dem olmuştur!

Şimdi sormak lazım;

Süphan Dağı'nın zirvesine tırmanan var mı?

Yamaçlarında bir bardak çay içen var mı?

Peki, çadır kurup kamp yapan, bir gece dahi olsa orda kalan var mı?

Kayak yapma ayrıcalığını yaşayan var mı?

Ya da gitmeyi düşünen var mı?

Dört mevsim, soğuk sıcak olsun fark etmez, tanışmak isteyen varsa sonsuz güzelliğiyle Süphan Dağı yerinde duruyor. İnanın ki sizi hasretle bekliyor…

Hadi, ben çocukluğumdan beri seni seyreden, sana sevdalı; Van'dan filankesim deyip gidip tanışalım! Bitsin bu hasret!

1960'lı yıllar, Mercimek Mahallesindeyiz. Bir yaz günü, Halit eminin oğlu Zeki ile arkadaşı Nevzat buluşup mahallede turlayacaklardır. Gezerken yolları Amiklioğlu sokağa düşer. Sağlı sollu söğüt ağaçları, toprak kanaldan akan suları, mühre duvarlardan sarkan ağaç dalları, meyvelerin mis kokusu ve kerpiç evlerin güzellikleriyle burası ömre değer bir sokaktır. İki arkadaş biraz dolaştıktan sonra üzüm bahçesinin birinde oturup sohbet edip dinlenirler. Birkaç aslik elma yiyip günün tadını çıkarmaya çalışır, sonrasında mahalleye dönerler.

Akşamüzeri Halit emilerin kapı çalınır, gelen gündüz iki arkadaşın bahçelerinde oturdukları komşularıdır.

"-Bugün bizim çocuğun ayakkabısı kayboldu! Aradık fakat bulamadık. Senin oğlunla arkadaşı almıştır!"

Halit emi, güngörmüş geçirmiş bir insandır. Sakin bir halde cevap verir.

"-Benim evladım ve arkadaşı katiyen böyle bir şey yapmaz! Ben, evladımı bilirim, kesinlikle yapmamıştır." Dese de karşı taraf ikna olmaz… Söz konusu olan çocuk ayakkabısıdır. Baba çok emindir ama gençlere adet yerini bulsun diye sorar.

Nevzat ile Zeki"-Bu ayakkabı bizim ayağımıza uymaz, çocuğumuzda yok ki ona aldık diyelim!" şeklinde duygularını ifade ederler.

Halit emi, Van'ın tanınmış ayakkabı imalatçılarından biridir. El yapımı hakiki deri ve köseleden bu çocuğa çok güzel bir "yemeni" yapıp verir. Birkaç gün sonra kaybolan ayakkabıların bulunduğu haberi gelir! "İş işten geçmiştir artık" Derler ya; Aslında iş işten geçmemiştir.

Papuççu Halit emi, mertliğini, insanlığını göstermiştir. Binaenaleyh; Hakkın huzuruna alacaklı olarak gitmiştir…

Rabbim, ölenlere rahmet, kalanlara sağlık ve sıhhat versin.

Hoşça kalınız.

Yazarın Diğer Yazıları