Dr. Mine Kılavuz Ongün

Sınav

Dr. Mine Kılavuz Ongün

Liselere Giriş Sınavı, Üniversiteye Giriş Sınavı, İşe Giriş Sınavı, Görevde Yükselme Sınavı, Deneme Sınavı, okullardaki sınavlar.

Sınav, Sınav, Sınav…

Başlı başına bir kaygı sebebi. Sınav kaygısını yaşayan çocukların çoğu enerjilerinin büyük bir bölümünü sınav esnasında yaşabileceklerini olumsuzlukları düşünerek harcarlar.

Sınav, hazırlık ve uygulama aşamalarının hepsini bir arada düşündüğümüzde multidisipliner bir olgu.  Aday,öğrenci,öğretmen,veli,kurum.Aynı zamanda bu sayılanların amaçlarının birleştiği bir ekonomik unsur ..

Sınav ve eğitim sistemini, ülkenin ekonomik koşulları ve iş olanaklarını, sınavlara hazırlık sürecinden ayrı düşünemeyiz elbette. Bütün bunlar tercihlerimizi ve yönelimlerimizi belirleyen önemli şeyler. Peki, bunlara rağmen doğruya en yakın şekilde nasıl davranabiliriz?

Sınavı ve sınava hazırlık dönemini ebeveynler olarak kendi zamanımız ve kuşağımız açısından değerlendirmek yerine, şimdiki kuşak yani Alfa Kuşağı olarak adlandırılan şimdiki gençler açısından bakmalıyız Kabul etmeliyiz ki, Y Kuşağı olan bizlerle, Alfa kuşağının ders çalışma, öğrenme yöntemleri farklı. Bir gerçek vardı: Beyin aynı anda birkaç şeye odaklanmazdı. Bu durum, Y kuşağında böyleydi. Z kuşağı ise birkaç işi aynı anda yapabilmekte. Mesela, aynı anda televizyon seyredip, dersine de odaklanmakta; bir elinde tableti idare ederken, öbür yandan hem televizyondakini anlayıp sizin sorduğunuz dersle ilgili sorulara da cevap vermekte, hatta test çözümlerini telefondaki oyunu idare ederken de yapabilmekteler.

Öte yandan Alfa Kuşağı zor bir kuşak. Bunun yanında algı için yapılan janjanlı şeylerin gücünü de düşünürsek, ebeveynlerin işi daha zor. Çünkü bu kuşak, geçişin en keskin olduğu dönemin temsilcileri. Oysa Y Kuşağı, yani onların anne babaları yokluğu, imkânsızlığı da yaşamış, sonrasında olanakların artmasının rahatlığını da… Yani zoru da kolayı da bilen, şartlara göre davranış geliştirebilen bir kuşak. Hayır” ı ve yok” u bilmeyen Alfa Kuşağı doğduğunda her şeye sahip. Bunun rahatlığını yaşayan, ancak bunun bir rahatlık olduğunun farkında olmayan bir kuşak. Nasıl davranacağımız ise çok yönlü ve etraflıca düşünülmesi gereken bir konu. Bilinen ve etkili olan davranış modelleri yanında, kişiye özel davranış modelleri geliştirmek gerekir. Genel anlamda baktığımızda ise şunu söylersek yanlış olmaz: Sıkmak veya tamamen serbest bırakmak yerine “güvenli serbest alan “taktiği ile doğrulara biraz daha yaklaşabiliriz.

Her çocuğun akademik veya yetenek anlamında güçlü ve zayıf olduğu alanlar olabilir. Doğru yaklaşım ve eğitim ile çocuğun zayıf yönleri geliştirilebilir, eksik yönleri tamamlanabilir, sınav kaygısı aşılabilir.Bütün mesele,bu eksik veya güçlü yönleri tespit etmekte aslında.Ve tabi ki kendi isteklerimiz ve hedeflerimizde  ısrarcı olmak yerine çocuğun seçimlerine saygı duyarak, devreye gireceğimiz  zamanı doğru belirleyebilmek..Sadece akademik  başarı değil,bireysel başarı ve donanımları da artı değerlerdir.  Hangi sınavı kazanırsa kazansın, sosyal hayatı bu alandaki başarılarla yoğrulacaktır.

Çevrenin beklentilerinin büyük olması da sınav kaygısını artıran ve süreci zorlaştıran bir etken. Belli bir kalıba ve sokulmaya, belli modellere uydurulmaya çalışılan çocuktan sınırlarını zorlamayı beklemek yanlış olur. Mükemmeliyetçi tavırlar, başkalarıyla kıyaslamalar, doğuracağı sonuçlara bakılırsa aileyi de, çocuğu da mutsuz eden davranışlar.

Hepimiz değişik şekillerde birçok sınavdan geçiyor, zorlanıyor, başarıyor veya başarısız oluyoruz. Bütün bunlar yaşamamız gereken tecrübeler. Bizi güçlendiren, zorluklara karşı mukavemetimizi artıran şeyler. Kendimizi tanıyıp buna göre bir sistematik oluşturmak ise bize kalıyor. Devamında ise önce sağlık sonra başarı dilemek…

Yazarın Diğer Yazıları