Dr. Mine Kılavuz Ongün

Ev harabın pişiği

Dr. Mine Kılavuz Ongün

Evi harap eden, yıkan kedi olur muymuş? O sevimli hayvanlar için bu adlandırmanın biraz acımasız olduğunu düşünürdüm kedileri tanıyana kadar... Doğası gereği yaptığı yaramazlıklar az değildir.  Kendi kuyruğu etrafında dönmeler, avına önce konsantre olup, sonra içgüdüsel ve çevik hareketlerle amacına ulaşma savaşları... İlgi çekme çabaları, türlü oyunlar, yaramazlıklar… Şikayet ettiğimi sanmayın, çok severim kedileri. Hatta Eskişehir'in göbeğindeki bir mahallede Van Kedisi görünce, "Hemşeriiimm " diye sevinç çığlıkları atmışlığım bile vardır. Gel gelelim bu yazıya konu olan Ev harabın Pişiği, başka bir pişik. Buyurun Sayın Pişiğin hikâyesini benden dinleyin:

 O gün de mesai bitiminde mamasını,  sütünü kabına koyup öyle ayrılmıştık iş yerinden. Aile Sağlığı Merkezimizin (ASM) kedisi olmuştu artık. Haftalardır kapının önünden ayrılmıyordu. Gelen hasta ve yakınları bile varlığına alışmışlardı. İsmini de ASM'nin  miyavı anlamında, ASMİYA koymuş hastalarımızdan biri. Asmiya her sabah işe gelirken bizi ilk o selamlar, kahvaltım nerede kaldı diye gözümüzün içine bakardı. Akşam biraz erken çıktık mı vay halimize. Aklınca tekerin dönmesine engel olacak diye arabanın altına saklanmalar, köşe kapmaca ve kapı önlerinde oyalamaca oyunları… Sanki gitmeyin der gibi.

Geçen haftaya kadar halinden memnun ,dışarıdaki küçük sığınağında yaşıyordu.O gece sabaha kadar  kar yağıp bir de ayaz yapınca, yalan yok aklım Asmiya'da kalmıştı.Sabah ise her zamankinden daha çok ve manidar baktı yüzüme.Kar durmuş ama,ayaza çalan kuru bir soğuk vardı .Anlaşılan küçük kulübesi de yeterince ısıtmamış üşümüş,soğuktan koruyamamıştı bizim Asmiya'yı.Kapıyı açmamı bekler  gibi can havliyle içeriye girdi.Önce içeride bir tur attı,sonra  gözüne kestirdiği bir kalorifer peteğinin yanına kıvrıldı.Normal bir kedi gibi yani.. Normal olmayan, onun bir sağlık kuruluşunda olması idi. Şimdilik bir sorun yoktu ama gelen insanları rahatsız edebilir, bulaşıcı olabilecek bir hastalığın sebebi veya mağduru olur, hijyeni tehdit eder diye aklımıza birçok soru geldi. Hava soğuk, vicdanımız onu dışarıya bırakmaya elvermiyor. Biz bunları düşünürken yerinden kalkıp yine odalarda dolanmaya başlamasın mı?  Hastalar gelmeye başlamıştı ve Asmiyamız faaliyetlerine devam ediyordu. Kedi kumu ile beraber, büyükçe bir kutuda zat-ı muhteremi girişteki peteğin altına yerleştiriverdik. Böyle iki gün geçti.

Sonraki gün poliklinik saatimde içeriye giren bir hastam umut ışığı oldu bize. Hemşire Hanımla bakıştık. Birbirimizi anlamıştık. Çünkü bu hastamız tam bir hayvan dostu ve vicdan sahibi bir insandı. Bahçeli evinde birçok hayvana bakıyordu. Asmiya bizim ASM den çok, onun bahçesine yakışırdı.   İşlemleri bittikten sonra yanındaki   oğlu " Anne kediyi bizim eve götürelim mi?.. Hem  çatıdaki fareleri yer. " diye annesine yalvaran gözlerle baktı, tabi biz de bu güzel çocuğa sevgiyle… Ama sessiz kalmayı seçtik, zaten istediğimiz soru sorulmuştu. Anne oğul arasında bir konuşma sonrası,  işte Asmiya kabul görmüş, sahiplenilmişti. Kutusuyla beraber Asmiya'yı verirken, yakında ziyaretine gideceğimi de söyledim gözlerinin içine bakarak.

Tam da burada "Aradan günler geçti" diye başlayan ve Asmiya'dan göğsümüzü kabartan haberler alacağımızı belirten haberleri tercih ederdiniz değil mi? Evet, Asmiya'dan haber geldi, hem de aynı gün, öğleden sonra… ASM'yi arayan hayvansever dostumuz telefondadır:

--Hocaaam, kedinin keyfi yerinde. Eve gelir gelmez, Muhabbet Kuşumuzu yedi.

Ah Asmiya ah… Biz seni soğukta kalma, farelerle de mücadele et diye göndermiştik. Zavallı kuştan ne istedin?

Vicdan onu soğukta bırakmaya kıyamamış, ancak aynı vicdanın sesi Fevzi Levendoğlu'nun derlediği şu şarkıyı da söylemişti Asmiya için:

 " Pişiğin gözleri sarı

Kavurmayı etti yarı

Sucuğa dokunma bari

Ev harabın pişiği

Mal harabın Pişiği

Pişiğe göster eşiği…….."

Yazarın Diğer Yazıları