Dr. Mine Kılavuz Ongün

Kısa Hikayeler: 4 Sevgili Günlük

Dr. Mine Kılavuz Ongün

Çok sıkıntılı bir işti şu ev taşımak.Koskoca bir evin bütün eşyalarını toparlamak,atılacakları ayırmak, kırılacakları sarıp sarmalamak,velhasıl evin altı üstüne gelecekti de hooop öbür evdeki yeni yerlerine bunlar tekrar yerleştirilecekti.Hızla ilerleyen zamana daha yavaş ama uygun adımlarla ancak yetişebiliyorken, bu taşınma da nereden çıkmıştı. Kargo Şirketlerinden haberdardı ama biricik kitaplığını,kitaplarını onlar nasıl gruplayabilirlerdi ki?İyi ki de öyle yapmıştı,çünkü o kitaplığın altında bir kutuda duran günlüklerini başka zaman olsa eline almayacaktı belki.Yok yok bu taşınma iyi olmuştu..

Kutuyu açtı, özenle saklanmış günlükleri eski bir dost sevecenliğiyle göz kırptılar ona,kapıda bekletmeden içeriye buyur ettiler.Hangisiyle konuşacağını şaşırmışken,içlerinden rastgele seçtiği birini okumaya başladı:

"Sabah 09 da kalktım, kahvaltı yaptım, öğlen yemek yedim,okula gittim,arkadaşlarımla oynadım" tadındaki yazılar nihayet bulmuş; kendi tabiriyle ipe sapa gelir kılığa bürünmüş ve neredeyse haftada 1 gün değil, her gün yazılır olmuşlar.Öyle ki defterleri sayıca bir kutu eder olmuş.

Bunları okurken insanın en değerli hazinesinin hatıraları olduğunu bir kez daha gördü,üstelik bu hazineye ulaşmak için, sadece sayfaları çevirmesi yeterliydi.Söz uçar,yazı kalırdı.Günlüğü en yakın dostu oldu,dürüst ,yalansız, samimi.Hatta bir fotoğraf karesinden daha samimiydi çünkü duygu barındırıyordu içinde.Gülümsemeye gerek olmadan gerçek duyguları..

21 Ocak 'ta yazdığı yazı çok ilgisini çekti. Yazıda bahsedileni tamamen unutmuş olmanın hüznü kapladı içini.

21 Ocak:

Sevgili Günlük

"Öğretmenimiz ilginç bir şey yapalım,geleceğe mektup yazalım dedi. "Gelecekteki kendimize..Herkes yarına kadar ne yazacağını düşünsün ,okulda yazsın,topluca postaya veririz" dedi.

Bu fikri beğendim ama nasıl yani?Postaya vereceğiz de…Saçma..Parmak kaldırdım:

-Öğretmenim gelecekteki adreslerimizi nereden bileceğiz?

-Güzel soru ,dedi öğretmenim.İleri tarihe yazılmış mektuplar için postanenin bir uygulaması var.Mektuplar Postanede muhafaza edilip belirtilen tarihte sahibi gelirse ona verecekler.

Hımm hiç fena fikir  değil,aferin öğretmene…

Bu yazıyı okuyuncaya dek,böyle bir mektup yazdığını da unutmuştu.Acaba neler yazmıştı ?Tarif edilemez bir merak uyandı içinde, Ve kafasında soru işaretleri:Postane hala saklıyor muydu bu mektupları? Bu gerçek miydi yani öğretmeni doğru mu söylüyordu yoksa onlara mektup yazdırmanın bir yolu muydu bu?

En yakın zamanda gidip bulacaktı o mektubu.Bulamasa da  bu günlük zaten geleceğe mektup gibi diye düşündü ve okumaya devam etti:

 20 Haziran:

Sevgili Günlük

Yakın dostum,keşke konuşabilseydin sen de.Biliyor musun okullar tatil olduğundan beri doğru dürüst konuştuğum kimse yok.Hülya'nın evi çok uzak,Melekler sürekli temizlikle meşgul,Özlemse tatilde.Babaannem çok erken kalkıyor,hepimiz erkenden ayaktayız.Bugün sabah 7.30 da" semaver hazır haydi kalkın artık neredeyse öğlen oldu" demesine ağlasam mı gülsem mi bilemedim.

21 Haziran

Yaptığımız en heyecanlı şey,Süheyla Teyzelerin bahçesinde,komşularla birlikte çay içmek.Ama leylak ağacının altında oturmak zevkli,çok güzel kokuyor.Çaylar da limonlu..

Herkesin elinde bir oya,dantel..Hem konuşup hem işliyorlar.

23 Haziran:

Burda havaalanı var diye, yakındaki illere gidecek akrabaların akınına uğrama zamanı geldi yine.E tabi İstanbul uzakşehir,biz Türkiye'nin bir ucundayız.Zengin akrabalar uçakla buraya gelip,burda birkaç gün mola verdikten sonra yakın illere otobüsle geçiyorlar.Allahtan her gün uçak yok…

20 Temmuz

Ramazan biraz durgun,biraz heyecanlı geçiyor.. Sahura kalkıp elinde tefiyle mahallede şarkılar söyleyen abi neredeyse bütün mahalleliyi tanıyor. Öyle ki, o evde yaşayanların özelliklerine göre hemen oracıkta bir şarkı yazıp söyleyiveriyor.Bu gece "7 baci bir ana" isimli yeni bestesiyle gerçekten 7 kızkardeş olan Nurhan Ablaların evin önündeydi.Geçen gece de,  komşunun oğlu Ahmet Abi, sevdalısının evinin önünde "sarışınsın sarısın" şarkısını söyletti.Artık istek parçalar da almaya başladı.

21 Temmuz

Bütün mahalle bayram temizliğine başladı. Halılar yıkanıyor, camlar siliniyor,kapılar fırçalanıyor.Oysa daha 10 gün var.Bayramda evleri kontrole gelen müfettişler mi var acaba?

22 Temmuz

Mahallede her akşam iftardan sonra herkes dışarıda,teravihe gidenler dönene kadar ,merdivenbaşı sohbetleri bitmiyor.

28 Temmuz

Baklavalar yapıldı. Şerbetlenmedi,daha erkenmiş.

31 Temmuz:

Bayramın 1.günü bugün. Erkenden kalktık.Babam bayram namazına gitmiş .Biz de o gelene kadar,zaten günlerdir temizlenen eve, son bir çekidüzen verdik ve kahvaltı sofrasını hazırladık.Evimizin önünden geçen kehriz suyu bütün mahalleyi sulamaya yetiyor.Toprak kokusu mis gibi.Kapımızın önü sulandı süpürüldü.Yemekler bile önceden yapılmıştı.Babam döndü ve hepimiz bayramlaştık.Babaannem günler öncesinden bayram ziyaretine gelecek çocuklar için birer paket hazırlamış.Onun içinde ne olduğunu çok merak ediyordum ki,elini öperken bana da bir tane verdi.Merakla açtım.Bir mendil,fındık,kuru üzüm.İlk fındıklarımı alarak abimle milav kazmaya gittik.

Babam mahalledeki diğer erkeklerle beraber bütün gün komşuları gezip bayramlaştı. Onlar gezmede,biz çocuklar fındık oyununda:"tek gelsin dımbıl alım" derken sahurcu abi yine elinde tefiyle  şarkılar söyleyerek,bu sefer bayramlaşmaya gelmiş.İstek şarkılar bitmedi,çok eğlendik. Uzun bir gündü. Uyumalıyım.

8 Ağustos

Bütün düğünler bayramdan sonrayı bekliyormuş. Her gün bir düğüne gidiliyor mahallece.her gün aynı kişiler,aynı yoldan geçip hem de aynı kıyafetlerle ,aynı düğün salonuna gidiyoruz.Şarkılar ezberimde.

Gündüzler de pikniğe gidiyoruz bazen, deniz havası alıyoruz. Ama büyükler sürekli uyarıyor:"Çok uzağa gitmeyin,her sene birileri boğulur ,göl çeker .

15 Ağustos:

Sevgili Günlük,

Bugün kaybolduk.Teyzemler bir haftalığına bize geldiler.Teyzemin abim ve benimle yaşları yakın olan çocukları ile geziyorduk.Mahallemizin aşağılarına doğru gidince dereye,oradan da diğer mahallelere uzandık.Fazla uzaklaşmışız ki ,dönüşte hangi yoldan geldiğimizi bulamadık.Askerler mahallemizden geçer de ,kışlanın burada olduğunu bilmezdim.Uzun bir süre yolu aradık.Sonra kehrizi takip etmek geldi aklımıza ,Nihayet evimizi bulduk.Sonra abim "ben aslında yolu biliyordum da,size oyun olsun diye söylemedim" dediyse de bana inandırıcı gelmedi.Zaten iki gündür kavgalıyız onunla.Bayramda fındık oyunundan kazandığım fındıkların hepsini o yemiş.Neyse kazdığımız milavlar hala duruyor.Bir daha oynarız.

Bunlara dalmışken  kızının ona seslenişini duymuyor, ta ki kızı yanına gelene kadar :

-Anne ben odamı topladım sayılır, yardım etmemi ister misin? Kutuların üzerini yazabilirim istersen.

Elindeki günlüğü diğerlerinin yanına kutuya bıraktı ve kutunun ağzını sıkıca bantladı.

-Üzerine büyük harflerle yaz, dedi: Yangında İlk Kurtarılacak.

Yazarın Diğer Yazıları