Cem Altaylı

Van'daki dilencilik sorunu

Cem Altaylı

Bütün az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gelir dağılımı eşit olmadığından yaşayan nüfusun az bir bölümü çok rahat ve çok miktarlarda her türlü imkâna ulaşırken, büyük bir kesim açlık sınırlarında yaşamını sürdürmektedir. İnsanların tüketime odaklı olmadığı, üretimin ön planda olduğu ve iletişim, haberleşme unsurlarının gelişmediği geçmiş yıllarda zengin ve fakirin yaşamında üstündeki elbisede evindeki eşyada çok keskin farklar yoktu. Ama kapitalist düzen insanları üretimden uzaklaştırdı her birini tüketim canavarı haline getirdi. Tüm iletişim unsurlarında çocuk ve yetişkinler bu yola teşvik edici şekilde eğitici ve empaze edici programlarla eğitilmekte, sonuçta insanlar üretimden uzak, okumaktan aciz yedikleriyle, içtikleriyle, giydikleriyle marka bağımlısı birer robot haline getirilmektedir. İmkânları olan huzurlu ama imkânları olmayanlar eşleriyle çocuklarıyla didişerek kısa yaşamlarını zehir ederek yaşıyor ve ölüyorlar.
İnsanlar daha lüks yaşam uğruna onurlarını, şereflerini ahlak ve namuslarını kaybetmeyi hiçe sayabiliyorlar ve maddiyat odaklı duyarsız, hissiz bir toplum olarak egemen ülkelerin rahatça yönettiği ülkeler yaratıyoruz. Yoksulluk yeryüzü var olduğundan beri vardır ve olacaktır. Tüm dünyada fakire el uzatma ve yardım olayı hiçbir ülkede bizdeki gibi gelişmemiştir. Osmanlıdan günümüze milletçe va devletçe hep fakirin düşkünün yanında olmuşuz. Osmanlı döneminde kurulmuş ve günümüze kadar ulaşmış birçok düzgün vakıf ve kuruluş vardır. Yıllardır ülkemizi her zaman yıkmak, yok etmek isteyen güçlerin emellerine nail olmayışları toplumumuzun bu meziyetlerle birbirine bağlanmasıdır. Hiç tanımadığımız iki insanın kavgasını gördüğümüzde dayak yiyenin suçlumu, suçsuz mu, hırlımı, hırsız mı olduğuna bakmadan yardımına koşar hatta ondan taraf oluruz. Evde pişen yemekten önce kapı komşumuza sunarız, bu güzel meziyetler bize hastır. Başka toplumlarda yoktur. Temennimiz bu güzellikleri kaybetmememiz. 
Birde insanların bu güzel taraflarını dini vicdani duygularını pis çıkarları uğruna alet eden dilenmeyi meslek edinerek kapı kapı dolaşan ve insanlara gına getirerek kandırarak gerçekten hasta, fakir evinden çıkamayan onuru için kimseden bir şey isteyemeyen geçmişte varlıklı olan dul, yetim, hasta birçok gerçek yardıma muhtaç insanlara da yardımı maalesef engellememektedirler. Dilenciliği meslek edinmiş insanların cenneti Van olmuş. Burada  dilenciler o kadar gelir elde ediyorlar ki başka illerden ve hatta ithal gelen yabancı dilencilerimizde olmaktadır. Devletimiz yaşlılık, süt, kırtasiye, sakatlık, doğum v.s adı altında milyonlarca kişiye maaş vermekte, yakacak, yiyecek yardımı yapmakta, toplum zekât vermekte ama dilencilik mesleğinde olanlar karınca misali imkânı olsa tüm dünyayı evine taşımaktan utanmayacaktır. Hergün onlarcası sanki çek-senet alacaklısı gibi kapı kapı gezmekte ve yıllarca Yüksek okullarda okuyan mimar, mühendis, öğretmenlerden kat be kat fazla para kazanmaktadırlar. 
Karadeniz de, Ege de Akdeniz de dilenci yok denecek kadar azdır. Doğu ve güney Anadolu da insanları daha rahat kandırdıkları,  dini  duyguları  istismar edildiği için bilhassa Van şehrimiz dilencilerin Lasvegas'ı olmuştur. Doğan çocuklarının kulağına 'gezen olasan, istiyen olasan, vermeseler sırtarasan kalasan!' nidasını okuyup bebek sütten kesilinceye kadar kucağında daha sonrada yanında gezdirerek geleceğe hazırlamaktadırlar.
Toplum olarak bunlara itibar etmeyelim ve gerçek düşkünleri düşünmeye ve evlerini bularak yardım etmeye devam edelim.  Hoşça kalın

Yazarın Diğer Yazıları