Cem Altaylı

Küllerinden Doğuş

Cem Altaylı

1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşında Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp itilaf devletlerine: "Çanakkale geçilmez" dedirtti.
18 Mart 1915'te Çanakkale boğazını geçmeye çalışan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince, Gelibolu yarım adasına asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. tümen Conk Bayrı'nda durdurdu. Mustafa Kemal bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 ağustos 1915'te Anafartalar zaferini kazandı.
Bu zaferi, 17 ağustosta kireç tepe, 21 ağustosta 2. Anafartalar zaferi takip etti.
Çanakkale savaşlarında 253.000 şehit veren Türk milleti onurunu itilaf devletlerine karşı Kürdüyle, Lazıyla, Çerkezliyle, Abazasıyla hep beraber karşı koymasını bilmiştir.
Mustafa Kemal'in askerlere: "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum" emri savaşların kaderini değiştirmiştir.
Genarel Hamilton Çanakkale İngiliz başkomutanı 17 ağustos 1915 te İngiltere Harbiye Başkanlığına çektiği telgraf herşeyi açıklıyor.
Diyor ki: "Niçin geriye çekildiğimizi soruyorsunuz, bütün gerçeği tüm açıklığı ile size bildirmek isterim. Çok cesur muharebe eden, en iyi sevk ve idare edilen asil Türk Ordusunun ve Albay Mustafa Kemal gibi dahi bir komutanın karşısında bulunuyoruz. Bunu hiçbir zaman unutmayalım."
Mustafa Kemal kendisini anlatıyor "10 ağustos 1915 Conk Bayırını almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. tümen komutanını ve diğer subayları çağırdım. Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım, binlerce askerin bulunduğu Conk Bayırında çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim, kırbacımı, başımın üzerine kaldırıp çevirdim ve birden aşağıya indirdim. Saat 14.30'da kıyametler kopmuştu.
İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. ALLAH, ALLAH sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşman topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım elimi göğsüme götürdüm kan akmıyordu. Olayı yarbay servet beyden başka gören olmamıştı ,ona parmağımla susmasını emrettim çünkü vurulduğumun duyulması bütün cephelerde panik yaratabilirdi .Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat param parça olmuştu.
Ogün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım.Yanlız bu şarapnel kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen bir kan lekesi bırakmıştı,bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale'nin geçilemeyeceğini iyice anlamış oldular" 
Yine MUSTAFA KEMAL anlatıyor: "Bomba sırtı olayı 14 mayıs 1915 çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre yani ölüm muhakkak. Birinci siperdeki hepsi kurtulmamacasına düşüyor, ikinci siperdekiler yıldırım hızıyla onların yerine gidiyor. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme göstermiyor sarsılma yok bilenler KUR' ANI KERİM okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor, bilmeyenler kelime-i şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor ölüyor, öldürüyor işte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiç bir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki. Çanakkale muhaberlerini kazandıran bu yüksek ruhtur" 
Bu ülkenin kurtuluşuna giden savaşların ve bu ülkenin insanlarının uyanmasına, birlikte hareket etmesine liderlik yapan Mustafa Kemal yedi düvele kendisini, milletini ve askerlerini tanımaları için Kurtuluş savaşında İstanbul'u işgal eden gemiler için;  "Geldikleri gibi giderler" dedi. Sonuçta düşmanın İzmir limanında bekleyen onlarca parça savaş gemilerinin komutanına haber yollayarak "İzmir'i terk edin" emrini göndermiştir.  İşgalcilerde İzmir'i geldikleri gibi terk ettiler.
Ama düşmanların bu ülke üzerindeki emelleri, oyunları, hesapları maalesef hiç bir zaman bitmedi ve bitmeyecek. Ancak biz birliğimizi, dirliğimizi kaybettiğimiz an bu ülkede, bizlerde bitmişiz demektir. Bu ülkenin şehitlerinin bizlere haklarını helal etmeleri için bizim bu vatanı sonsuza dek her türü tehlikeye karşı müdafaa etmemiz gerekir. Yoksa bizler bu ülkeyi hep zenginliğiyle peşkeş çekersek inanıyorum ki yatacak yerimiz olmaz.
İşte yeni bir nevruz, yıllardır süren anlamsız pis bir savaşın kardeşi kardeşe kırdırmanın sonlanması için bir fırsat.  Savaşa son verip, düşmana inat, kardeşçe bir birimize sarılalım ve şehitlerin aziz ruhlarını rahat ettirelim.
Doğudaki Kürt terörden, depremden, fakirlikten Batıya... Yani Türk kardeşine koşmadı mı? Peki, insan düşmanına koşar mı?  Düşman da koşana kollarını açar mı?
"Biz Türk, Kürt kardeş bizi ayırmaya çalışanlar kalleş"
Çanakkale savaşlarının yıldönümünde, bu vatan için canını feda eden tüm şehitlerimizin aziz hatıraları karşısında saygıyla eğiliyorum ve rahmetle yad ediyorum. Ruhları şad olsun.
Bana çok saçma gelen bir olayı da yeri gelmişken anlatayım. Şehit cenazelerinde imamlar cemaate soruyor; "Hakkınızı helal ediyormusunuz!" diye.  Hocam, bu vatan için fidan gibi şehitlere sorsana onlar bize hakkını helal ediyor mu?
Yazımı büyük dehanın sözleriyle noktalıyorum. "Bu memleketin topraklarında kanlarını döken, İngiliz, Fransız, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hintli kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyun. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Hoşçakalın

Yazarın Diğer Yazıları